Seçilmişler, seçkinler ve AKP

Evrensel değerlere göre aydın olmanın ve seçkin olarak nitelendirilmenin bir takım temel koşulları vardır. Bunların beratı yoktur, fiktif bir makamdır, zira bu payeyi devlet organları değil halk kalbi ve vicdani refleksleriyle lütfen tevcih etmiştir. Seçilmişler farklıdır. İdeolojik oyların dışındakiler yürekten ve duygusal değildir, tamamen maddi refleksler sonucudur. Bir çıkar gözetilerek elde etme planı ve düşüncesiyle bu görevi, süresi belli bir zaman dilimi için tevdi etmişlerdir, yani bu geçici bir makamdır. Entelektüel ve seçkinlerin, bir seçim, bir oylama sonucu bir makama tayin edilme diye bir durum yoktur. Kişiler yıllar içinde halkın büyük bir kısmı tarafından hem kalbi hem de özgür iradesiyle bir karşılık beklemeden onları entelektüel ve seçkin kişiler olarak nitelendirirler. Onlar da her hangi bir çıkar ve maddi bir makam beklemeden halkı aydınlatmaya devam ederler.
AKP 11 yıllık iktidarı döneminde binlerce kişiyi seçtirmiş, makam sahibi yapmış ve zengin etmiştir ama entelektüel ve seçkin çıkaramamıştır. Farklı vesilelerle daha önce yazmıştık, entelektüel olmanın olmazsa olmaz koşulu her olguyu ve kavramı sorgulamaktır. Hem İslamcı olup hem de entelektüel olmanız mümkün değildir. Gerçek bir entelektüel din dahil her şeyi sorgular. Tanrıyı sorgularsanız dinsiz olursunuz, sorgulamadan kaçarsanız entelektüel olamazsınız. Dolayısıyla İslamcı entelektüel olmaz. Cumhurbaşkanı, Başbakan veya Bakan olmak, seçkin olmak için yeterli değildir, bunlar halkın bir kısmı tarafından bir makama belli bir süre için seçilmişlerdir, ama seçkin insanlar değildir. Türk halkı Cumhuriyet tarihinde 11 cumhurbaşkanı ve 25 başbakan görmüştür. Bunun kaçına seçkin payesini layık görmüştür. Bir polemiğe kapı açmamak ve yerimizi de iyi kullanmak için Cumhurbaşkanları ve Başbakanları teker teker ele almak istemiyoruz, ancak örnek teşkil etmesi için Süleyman Demirel’i göstermek istiyoruz. Demirel, bu ülkede halk tarafından en yüksek makamlara seçilerek getirilmiştir. Başbakan yardımcılığı, birçok defa Başbakanlık ve Cumhurbaşkanlığı yapmıştır. Demirel bir köylü çocuğu olmasına rağmen sadece seçilmemiş aynı zaman da seçkin olma özelliğini de kazanmıştır. Zira Demirel, hayatı boyunca  “Milliyetçi Muhafazakar”  felsefeden şaşmadan Atatürk ilkelerine bağlı, Batıcı, çağdaş, laik, demokrat ve cumhuriyetçi olabilmiş ve halkın bütün düşün katmanlarını rahatsız etmeden görevini icra etmiştir. Demirel camiye gidip namaz kıldığında, hiçbir solcu onun yobaz veya irticacı olduğunu düşünmemiştir. Bir lokantaya gidip bir bardak rakı içtiğinde hiçbir dinci veya İslamcı Demirel’in kafir olduğunu söyleyememiştir. Abdullah Gül ve Tayyip Erdoğan bir meyhaneye girip birer bardak rakı içseler bütün karizmaları yok olur ve tılsımları bozulur. Zira bu iki isim bulundukları makamlara bir ideolojiyi kullanarak seçilip gelmişlerdir. Kendi yarattıkları değerler ve kişilikleri üzerinden değil İslam dininin gücünü ve halkın eksiklerini ve yoksulluklarını kullanarak bu makamlara gelmişlerdir. Bu arkaik yöntemlerle seçilebilirsiniz ama seçkin olamazsınız. Bu tip insan ve politikacıların niçin seçkin olamayacaklarını birkaç somut örnekle belirtmekte yarar var. 10 yıllık AKP iktidarının bilim, teknoloji, haberleşme ve iletişim çağı olarak adlandırılan 21.Yüzyıldaki en çok önemsedikleri icraatlarından birkaç rakam verelim. Türkiye’de 67 bin okul, 1220 hastane, 77 bin doktor vardır. Buna karşılık olarak Türkiye’de 85 bin cami, 90 bin din görevlisi vardır. Her 60 bin kişiye bir hastane düşerken, her 350 kişiye bir cami, her 900 kişiye bir doktor ve her 780 kişiye bir imam düşmektedir. Türkiye’de toplam 1435 kütüphane varken Almanya’da 11 bin kütüphane vardır. Türkiye’nin 13 vilayetinde tiyatro varken, 81 vilayetinde 3852 Kur’an kursu vardır. Biz Kur’an kurslarına karşı değiliz ama bunların tekrar seçilmek için bir  kandırma aracı olarak kullanılmasına karşıyız. Bu uygulamaların adı en hafif anlatımla kandırmacadır. Bu durum Türk Milletinin aklına hakarettir.

Yazarın Diğer Yazıları