Seçim yasası mı çıkar yasası mı?

                Bu ülkenin temel sorunu ahlaktır. İşte size Meclis''e yeni sunulan seçimle ilgili değişiklikleri içeren kanun teklifi. En somut örnek bu.

                Dünyanın hangi demokratik ülkesinde seçim kanunu, iktidarın lehine olacak şekilde değiştirilir?

Diyeceksiniz ki ahlakla ne ilgisi var.

                Hem de tam göbeğinden ahlakla ilgilidir.

Bir kere kanun yapmanın bilimsel ve de ahlaki ilkeleri/kuralları var. Kanun, toplumsal çıkara ve adaleti sağlayacak ölçütlere göre mümkünse de ahlaka uygun olarak düzenlenir. Hiçbir grubun, zümrenin ve/veya çıkar grubunun lehine kanun yapılmaz.

İşte AKP-MHP ikilisinin yok saydığı ve ahlaksızlığı ahlakmış gibi göstermeye çalıştığı yer tam da buradan başlıyor.

Seçimle ilgili yeni düzenleme yapıp kanun teklifi hazırlıyor. Hazırladığı kanun teklifi, özellikle Millet İttifakı''nı bölme, yeni kurulan partileri yalnızlaştırıp tek başına seçim kazanamaz hale getirme üzerine kurulu.

Başka?

Anayasada "başbakan yok" deyip, başbakanların tüm yetkilerini kullandıktan sonra üstüne bir de cumhurbaşkanlığı yetkileri ile tek söz sahibi haline gelen mevcut Cumhurbaşkanını, "hikmetinden sual yok. İstediğini yap" konumuna getiriyor. Böylece iktidarın, parti genel başkanı olan cumhurbaşkanı, devletin tüm gücüyle seçime girebilirken, karşısındaki aday, kendi imkânları ne kadarsa o kadarıyla seçime girip, iktidardaki ile yarışacak.

Hani eşitlik? Hani ahlak?

Yok!

Peki, dinî, İslami ahlak hani?

O da yok.

Peki, millî ahlak o nerede?

Onun esamisi okunmaz.

Yeni kanun teklifi Meclis''ten geçerse, Millet İttifakı''nın bileşenleri, DP, SP getirilen yüzde 7 barajını geçemezse milletvekili çıkaramayacak. Oyları boşa gidecek ve kazanan başkası olacak. Aynı şekilde DEVA ve Gelecek partilerinin durumu da öyle. Tek etkilenmeyecek olan HDP.

HDP mevcut oy potansiyeli ile kurulan planın etkileyemediği ya da en az etkileyeceği tek muhalefet partisi.

Diyeceksiniz ki İYİ Parti barajı aşıyor. CHP''nin zaten böyle bir sorunu yok. Evet, öyle ama Millet İttifakı''ndayken biri diğerini tamamlıyordu. İkisinin çıkardığı oy, ittifakın oyu olarak kabul edilerek örneğin CHP''nin zayıf olduğu seçim bölgesinden vekil çıkarabiliyordu. Şimdi çıkaramayacak.

Görüldüğü gibi AKP-MHP ikilisi, kendi Cumhur İttifaklarını da boşa çıkarma pahasına, kanunla kendilerine çıkar sağlamayı düşünüyor. Özellikle BBP tek başına kaldığında Cumhur İttifakı''nda olsun olmasın hiçbir önemi kalmıyor. AKP veya MHP seçim bölgelerinden Destici kendisine bir yer bulabilir tabii. Ama MHP''nin kısmetinin ne olacağı şüpheli. Çünkü çok güçlü olmadığı yerlerde ittifakın avantajlarından yararlanamayacak.

İktidarın en avantajlı kişisi, AKP değil, Cumhurbaşkanının bizzat kendisi. Her şeyden önce devletin uçağı, televizyonları, parasal kaynakları ve bürokrasisi emrinde olacak. Gerçi uzun zamandır seçimler hep böyle yapılmıştı. Gerçek anlamda eşitler arasında bir yarış asla olmamıştı. Çünkü AKP iktidarlarının en önemli özelliği, adaletli yarışları sevmemesidir. Düzen kurucu yetkiye sahip olmalarına rağmen hiçbir zaman adaletli bir düzen istemediklerini uygulamalarından biliyoruz.

Getirdikleri yeni kanun teklifiyle bunu Meclis''te onaylatarak, kanunlaştırmak istiyorlar. Lakin getirdikleri kanun teklifi, Anayasa Mahkemesi''nin daha önceden verdiği kanun yapma ile ilgili hükümlere uymuyor. Yasa teklifi Meclis''ten geçtikten sonra Anayasa Mahkemesi''ne götürülebilir. Götürülmelidir de. Burada Anayasa Mahkemesi''ne büyük görev düşüyor. O da adaleti çabuklaştırarak, Türkiye''yi, AKP-MHP ikilisinin art niyetli, çıkarcı amaçlarına kurban ettirmemektir. Türkiye''yi koruyabilecek elde kalan tek devlet kurumu Anayasa Mahkemesi''dir. Burada bir devlet refleksi görebiliriz. Aksi halde halkın seçme gücünü ve elbette iradesini, kanun yoluyla kendilerine eğip büken bu yapı, devleti bütünüyle ele geçirip sahiplenecektir. Artık geriye dönülmez bir Putin rejimi kurulacaktır. Bu durumda Türkiye "elveda demokrasi" diyecektir.

Yazarın Diğer Yazıları