Serdengeçti’nin ardından / Mehmet Esen

Serdengeçti’nin ardından / Mehmet Esen

Ölümünün 35. Yılında rahmetle andığımız Osman Zeki Yüksel Serdengeçti, Türk siyasi hareketinin renkli simalarından biriydi. Olaylara yaklaşımı güldürürken düşündüren bir yanı vardı. Nükteleriyle ölümünden sonrada kendisinden bahsettirmeyi başarmıştır. Dürüstlüğü ve vatanseverliği günümüz siyasetçilerine örnek alınacak siyasetçilerin başında gelmektedir.

15 Mayıs 1917 yılında Antalya’nın Akseki ilçesinde dünyaya gelen 

Serdengeçti, siyasetçi ve gazeteci kimliğiyle tanınmıştır. Aynı zamanda iyi bir şair olan Serdengeçti’nin yayınlanmış kitapları arasında; “Bir nesli nasıl mahvettiler “ “Mabetsiz Şehir” ve “Bu Millet Neden Ağlar” adlı kitapları büyük satış rakamlarına ulaşmıştır.

Asıl adı Osman Zeki Yüksel’dir. Çıkardığı “Serdengeçti” dergisinden dolayı okuyucuları onu Serdengeçti olarak tanımışlardır. Ankara Üniversitesi Dil-Tarih ve Coğrafya Fakültesi öğrenciliği sırasında çıkan, 1944 olaylarına karıştığı için Nihal Atsız’la birlikte bir süre hapiste tabutluk adı verilen hücrede yatmıştır. Hapisten çıkınca tekrar kaydını yaptırmak istemişse de bu isteği reddedilir. Dönemin meşhur Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel’e hitaben yazdığı mektubu nedeniyle tekrar cezaevine girer. Kendi deyimiyle “Bir kere mebus 8 kere mahpus” olmuştur.

Osman Zeki Yüksel, Serdengeçti dergisini 1947 -1962 yılları arasına sığan 15 yılda ancak 33 sayı çıkarabilmiştir. Her sayısında hüküm giyen Serdengeçti, bir rekora da imza atmıştır.

Demirel “Osman Zeki Yüksel varken muhalefete gerek yok” demiştir. Demirel oturumlara katılmasını istirham eder, bazense sitem edermiş.

İlk defa Meclis’e girecek olan Serdengeçti, döner kapıdan bir arkadaşı ile kapıdan içeri girecekler. Arkadaşı önde, Serdengeçti arkada içeri giren arkadaşı geriye dönüp bakınca serdengeçtiyi göremez. Döner kapıya alışık olmayan Serdengeçti kapıyla birlikte dönmekte kapı onu dışarıya atmıştır. Osman yüksele dönen arkadaşı “Ağabey ne yapıyorsun” der. “Sorma bilâder döneklik daha kapıda başladı” der.

Ömrünün son dönemlerinde Parkinson hastalığına yakalanan Serdengeçti, hastalığıyla dalga geçecek kadar kendiyle barışık biriydi. Hastalığını soranlara araba markası gibi çok forslu bir adı olduğunu söyleyen Serdengeçti’yi hastalığı döneminde ziyaret eden Türkeş’e;

“Bak Türkeş, senin en sadık müridin benim, sen -Ey Türk titre ve kendine dön- dedin. Ben de titremeye başladım.”der.

CKMP (Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi) katılım konuşmasında Serdengeçti şunları söylüyordu;

  • senedir Meclis’te bulunuyorum. Gördüğüm manzara kısaca şudur; Bir tarafta Süleyman beyin değnekçileri, parmakçıları… Her şeye parmak kaldıranlar, diğer tarafta mukaddesata saldıranlar… Sol ekip: Her şeye parmak atanlar. Biri parmak kaldırıyor, biri parmak atıyor. Fakat yaranın üzerine parmak basan yok! İşte biz, Türk Milliyetçileri, bu mukaddes çatının altında toplananlar, şahadet parmağımızı bu yaranın üstüne basıyoruz.”

    Hastalığının son dönemlerinde “Bir zamanlar dünyayı karıştıran ben, şimdi çayımı bile karıştıramıyorum” derdi. Çileli geçen ömrü boyunca akrabası olan İsmet hanımla evlenen Serdengeçti’nin bir tane çocuğu olmuştur ve bebekken ölmüştür. Bu yüzden Serdengeçti; “Hayatıma iki İsmet girmiştir biri hürriyetimi, diğeri zürriyetimi gaspetti” diyerek İsmet İnönü ve eşine sitemlerini belli etmiştir.