Siyasal İslamcılık nereye? / Kerim Yılmaz

Siyasal İslamcılık nereye? / Kerim Yılmaz
Şunu asla unutmayın, ne zaman din ideolojiyle özdeş hale getirilmişse, ya da din ideolojiye indirgenmişse insanların dinle olan bağları zayıflamış ve din siyasi ticari çıkarcı ve pragmatist anlayışların aracı olmuştur...

Baştan belirtelim ki Kur''anda siyasal sistem önerili bir devlet kuramı yoktur. Allah bu alanı insan aklına terk ve tevdii eylemiştir. O nedenle İslam devleti, şeriat devleti gibi tanımlar ve kabuller en başta Kur''ana ve Allahın iradesine aykırıdır. Siyasal İslamcılıkta varolan bu kavramın özünde siyasi saltanata araç kılınmış bir din anlayışı var. Emevi''lerle başlayan ve maalesef bugün Müslüman coğrafyanın her yerinde hakim olan bu kafa, El-Kaide, Işid, Boko Haram ve Taliban ekseninde terörizmle özdeşleşmiştir. İran''daki Şii molla rejimi, Suud''lardaki sunnî despotizm ile Afganistan''daki Taliban aynıdır. İslami görünümlü, ırkçı, mezhepçi saltanatçı bu rejimlerin bir başka ortak yanı da karşı oldukları Haçlı dünyasının maşaları olmalarıdır.

İçeride dışarıda Atatürk karşıtlarıyla kankalıkları da bundandır. Cumhuriyetle başlayan Türk aydınlanması -ne yazık ki yarım kalmıştır- bizi o coğrafyadan pozitif yönde  ayırmıştır. Bu ayrışmanın en temel aracı laik devlet yönetimi güçlendiğinde insani ve ekonomik kalkınma artmış, laiklik zedelendiğinde de her alanda gerileme yaşanmıştır. 

Günümüzde Müslüman dünya, hem nicelik hem de nitelik açısından dünden farklı ve çok daha zorlu sorunlarla karşı karşıya. Dünküleri çözemeyenlerin yepyeni talepler karşısında bocalamaları doğal hatta mukadder bir. Günümüz İslam ülkeleri; özgürlük, eşitlik, kadın hakları, azınlık hakları, eğitim-bilim, adalet ve demokrasi gibi kavramların neyi ifade ettiğini, anlamak bir yana tartışmaktan bile uzak. Kadınlarla nasıl konuşacağını öğrenmek yerine bilmedikleri için eve hapseden bir İslamcılık(!) var. İşin vahim yanı bunların bizimle aynı düşüncede olduğunu sanan ve savunanlar da burada iktidar. 

Siyasi parti yandaşlığı ve her türlü tarafgirlikten uzak itiraf ve kabul edelim ki, eğer düşünsel ve fikri planda karşı karşıya olduğumuz bu sorunlarla yüzleşemezsek sadece gelişmiş dünyadan uzaklaşmayız, aynı zamanda içi boşaltılmış İslami hüviyetimizi korumada derin krizler yaşarız. Arkasından  etrafımızdakiler gibi her yerinde kan, gözyaşı, baskı, zulüm, acı ve açlık olan ilkel topluluklara döneriz.

Sadece son on günde Taliban Agfanistan''ında olanları ve olacakları izleyin. Senelerdir “Emperyalistleri kovalım”, “İslam gelecek vahşet bitecek”  sloganı atanların gerçek yüzünü görün. Bu ve benzerlerini savunanların ağızlarına kürekle vurun. Ahlak üretmeyen bir dinin saltanat, saltanatın idamesi için de her türlü  kötülüğü üreteceğini anlayın. Şunu asla unutmayın, ne zaman din ideolojiyle özdeş hale getirilmişse, ya da din ideolojiye indirgenmişse insanların dinle olan bağları zayıflamış ve din siyasi ticari çıkarcı ve pragmatist anlayışların aracı olmuştur.

Ülkemizde şekilci anlayışla dini motif ve ritüelleri ustaca kullanarak saf ahalinin desteğiyle gelinen muhafazakar iktidarın 20. yılında, sizi modern dünyadaki yaşam standartlarıyla değil de geri kalmış sözde İslam devletleriyle kıyası kabul etmeyin. Neyi muhafaza ettiği şüpheli bir siyasi İslamcılığın siyasi saltanat aracına yakıt olmayın. 

Ortaya saçılan bunca pislik, onlarca yolsuzluk, usulsüzlük, kamu malından hırsızlık varken bile pişkinlikle olmamış ve yokmuş gibi davranan iktidara, inancınızda samimiyseniz eğer, ''''bunlar bizim dinimize inancımıza aykırıdır, biz size bunun için oy vermedik'''' deyin be kardeşim. İnancınızın da teminatı olan laikliğe saydırmayın savunun ki,  ülkemiz huzurlu güvenli ve onurlu bir yaşamın coğrafyası olabilsin. Siyasal İslamcılık din değildir, aksine dine en büyük zararı da bu verir. Unutmayın bu ülkede herkes için sığınılacak en son ve salim liman, demokratik hukuk devletidir. Aksi ise herkes için felaket olur.
Akıl,ahlak,adalet...