Siyasette bile bile lades dönemi...

İsrail asıllı ABD'li Profesör Omer Bartov, AA muhabiri Gülçin Kazan Döğer’e açıklama yaptı ve "İsrail, Hamas'ı Nazilerle ilişkilendirerek öldürmeyi meşrulaştırıyor" dedi..

Düşman veya siyasi rakibe herkesin kötü olarak kabul ettiği bir imaj yakıştırmak, böylece kendi yaptıklarını aklamaya çalışmak...

Bu basit ama etkili taktik, aslında Türkiye’deki son genel seçimlerde de uygulandı ve etkili de oldu...

***

Omer Bartov’un ne dediğine bakalım...

Bartov, eski İsrail Başbakanı Menahem Begin'in 1982'de İsrail ordusunun Beyrut'taki kuşatması sırasında Yaser Arafat'ı, Berlin'deki sığınağında saklanan Adolf Hitler'e benzettiğini anımsattı ve şu ifadeleri kullandı:

“Hamas'ı Nazilerle ilişkilendirmek aslında kurnazca onu ve çoğu Filistinliyi ya da İsrail işgaline karşı Filistin direnişini Nazi olarak adlandırmak demek. Dolayısıyla Nazilerle konuşmazsınız, onları öldürürsünüz. Filistinlileri Nazilerle ilişkilendirmek müzakere edemeyeceğiniz anlamına gelir, yapabileceğiniz tek şey savaşmak ve öldürmektir. Nazilerin Yahudiler hakkında haşarat demesi ya da Ruanda'da Hutuların Tutsileri hamamböceği olarak adlandırması gibi insanların insanlıktan çıkarılması özel bir ağırlık taşır. Çünkü bu, onları hem insan olmayan, hem de bir tür mikrop, veba, size korkunç şekillerde zarar verebilecek bir şey gibi tehlikeli olarak düşünmenizi sağlar. Alman Nazileri bu ifadeleri kullandı. Soykırım yapan diğer rejimler de bunu kullandı."

Bartov, Gazze'ye yönelik saldırılarda İsrailli üst düzey devlet yetkililerinin bu tarz ifadeleri sıklıkla kullandığını belirterek, "Popüler konuşmalarda insanların bunu sık sık yaptığını biliyoruz ancak devlet başkanları bu şekilde konuştuğunda, ordunun üst düzey komutanları savaşa girdikleri belirli bir halk hakkında bu şekilde konuştuğunda, bu tehlikeli bir konuşma oluyor. Bu durum uluslararası hukuk kapsamında soykırımı teşvik olarak değerlendirilebilir ve dava edilebilir." ifadesini kullandı.

***

Türkiye’deki son genel seçimlerde ise muhalefet, iktidar tarafından terör örgütü PKK ile özdeşleştirildi. Öyle ki terör örgütünün Kandil’deki yöneticileriyle, ana muhalefet partisi genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, sanki görüşme yapmışlar gibi videomontajla bir araya getirildi, Cumhurbaşkanı mevkiinde bulunan iktidar lideri Tayyip Erdoğan bu videoları seçim konuşmalarında kullandı. Erdoğan, konuyla ilgili soruya da “Kılıçdaroğlu'nun Kandil'dekilerle video çekimleri var. Bunları yayınladılar. 'Haydi, haydi' türü. Anladınız mı? Ama montaj ama şu ama bu... PKK'lılar videolarla bunlara destek verdiler...” diye cevap verdi...

Kılıçdaroğlu ise seçimi kaybettikten sonra, "Kararsız muhafazakârlar, ‘ulusalcılar iktidara gelirse yeniden eski günlere dönebiliriz korkusu’yla oylarını dönüp tekrar Erdoğan’a verdiler" diye bir gerekçe üretti.

Oysa, Erdoğan’dan vaz geçmiş olan o muhafazakarlar, Millet İttifakı kazanırsa, terör örgütü güçlenir korkusuyla Cumhur İttifakı’nın ikinci kanadı olan MHP’ye oy verdi... Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Erdoğan’a oy vermelerinin temel sebebi de bu şartlanmadır.

***

CHP, iddia edildiği gibi Atatürk’ün partisi olabilseydi, kimse onları terörle özdeşleştiremezdi. Terör örgütünün siyasi uzantısı olan partinin desteğini almak uğruna verilen tavizler, Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan olmakla sonuçlanmıştır.

CHP’nin yeni genel başkanı Özgür Özel de sık sık Atatürk’e atıf yapmakla birlikte, ilk eylemleriyle aynı hatada ısrar edeceğini göstermiştir.

Bu politika, İYİ Parti’nin CHP ile seçim işbirliği yapmaktan vaz geçmesine de gerekçe veya kimine göre bahane oluşturmuştur...

Gelinen noktada, Millet İttifakı darmadağın olmuş, Cumhur İttifakı ise bütünlüğünü korumuştur. Sonuç budur! Öyleyse, bu olayda bile bile lades durumu söz konusudur. Genel seçimlerin nasıl sonuçlanacağı önceden biliniyordu, yerel seçimler de biliniyor!

Yazarın Diğer Yazıları