Sosyal çöküşe doğru gidiyoruz

Sosyal çöküşe doğru gidiyoruz

Yüksek sesle haykırıyorum: Türk toplumunda  SOSYAL ÇÜRÜME, kültürel çöküşe doğru gidiyor.

Yüksek bir kulenin en tepesinden Türkiye''ye bakar gibi yapınız. Toplumsal katmanlara, bütün toplumsal kesimlere tek tek bakın lütfen.

Ne görüyorsunuz?

 Siyasete bakın, halka bakın, basına bakın. Örneğin, Fakıbaba, hem eski partisi AKP''den ve hem de herkesin seçilmek için araya adam koyduğu milletvekilliği gibi yüksek kıymet atfedilen statüden istifa etmiş.

Sebep?

Sebep, iktidarın yarattığı siyasal çürüme.

Yozlaşma.

Her çürüme ve yozlaşma beraberinde yıkımı getirir.

Önce değerler yıkılır, sonra o kaynaktan beslenen ahlak çöker.

Ergenekon-Balyoz davalarının mağduru "Atatürk''ün askeri" denilen Teğmen Çelebi, kendisine operasyon yapılmasına sebep olan AKP''ye geçti.

Yanlış anlaşılmasın.

Sorun, bir yere geçmede değil. Değerler sisteminin ters yüz edilmesinde.

Fakıbaba da istifa edip geçti, ama değerler sistemini koruyor. Hem de sahipleniyor. Gazeteci İsmail Saymaz''a verdiği mülakatta birkaç cümle ile sosyal ve siyasal yıkımı özetlemiş.

Parti sorunlarıyla ilgili şikayetlerini anlatmak için Erdoğan''la konuşup konuşmadığı sorulunca şunları söylüyor:

"Suruç olayını anlattım. Hiçbir dine sığmayacağını anlattım. Adaletin olmadığını anlattım. Tefeciliği anlattım. Anlatmadığım bir şey kalmadı ki.

Sonuç?

Sonuç sıfır! 11 ay beklemişim. Urfa bitmiş. Talan! Gidin bakın, son 10 yılda Fakıbaba''dan sonra, belediyenin satılık bir şeyi kalmadı. O da belirli adamlar alıyor. Devleti koruyamazsak ne olur İsmail bey.."

Fakıbaba''nın derdi, siyasal çürümenin durdurulmaması. Yok sayılması. Buradan anlayacağımız şey şu: İktidar toplumsal değerlerden kopmuş, yerel siyasetçi ise değerlere bağlı.

Elbette bu anlatılanlar, yüzlerce örnekten biri. Siyasal çürüme, beraberinde siyasal değerlerin ve o da siyasal ahlakın çürümesini getiriyor.

Bakın dünyaya.

Gelişmiş gelişmemiş bütün ülkelerde bir kural-düzen ilişkisi var.

Siyaseti ve iktidarı bağlayan, eylemlerin yönünü belirleyen, anayasa ve kanunlar var. Herkes bu yasalara uyuyor. Herkes yasal düzene sadık. Orasını burasını dolanmıyor.

İşte İngiltere.

Daha koltuğuna yerleşemeden bir başbakan, kendisine verilen en büyük güç olan iktidarı, elinin tersiyle itti ve istifa etti.

Bir de bize bakın.

Bu anlattıklarımız birinci örnek.

İkinciye bakalım.

Müge Anlı''ya başvuran bir adam, karısının kayıp olduğunu ve bulunmasını istiyor. Buraya kadar sorun yok. Gayet normal. Peki, altından ne çıksa beğenirsiniz?

40 yıldır evli olduğu belirtilen kadın, bulunduktan sonra, evdeki altınları da alarak 10 yıldır birlikte olduğu bir adama gittiğini söylüyor. Gazete bu habere "Müge Anlı Şok oldu" demiş.

İşte bu sosyal çürümenin net bir fotoğrafı. Dikkatinizi çekerim. Sosyal çözülme, toplumun orta tabakasında değil, üst tabaka ve sosyete katmanlarında da değil, muhafazakârlığı ve kültürü yoğun yaşadığı varsayılan en temel katmanda, orta alt katmanda yaşanıyor. Yani toplumsal temel çöküyor.

Hiç şüphesiz bu tür olaylar birkaç kişi ile sınırlı değil. Gittikçe artıyor. Pek çok TV programında daha kötüleri ve daha çirkinleri var. Ve bir şey daha: Ekonomik refahın yoğun yaşandığı, millî kültürün en zayıf temsil edildiği kesimlerde veya zenginler kulübünde dışa yansımıyor bu rezalet.

Halkın kendi toplumsal köklerinde yaşanıyor ve TV''ler aracılığı ile dışa vuruyor.

Bu kirlenme, Ziya Gökalp''ın, millî kültürün yaşadığı adres olarak gösterdiği ve hepimizi aslımıza (Türk''e) döndürecek olan köylüde, anakent (metropol) şehirlerin kenar semtlerinde yaşanıyor. Dolayısı ile bu çürüme, "Hars''ın", "Öz''ün" çürümesidir.

Yok sayamayız.

Atalar boşuna söylememiş, "balık başkan kokar" diye. Baş (siyasal iktidar), ahlaki yozlaşmayı siyasetin merkezine koyunca, topluma yön veren diyanet de, eğitim de, basın da, sinema ve TV dizileri de içerik olarak çürüme eğilimine giriyor.

Biri gelip toplumsal dirlik ve düzeni sağlamalı.

Yazarın Diğer Yazıları