Srebrenitsa ve Batı’nın ahlak ölçüsü

20. yüzyıl insanlık aleminin en kanlı yüzyılı olmuştur. Birinci ve ikinci dünya savaşları, uzak Asya, Balkanlar, Orta Doğu ve Kafkasya’da cereyan eden savaşlar ve 1960’tan itibaren başlayan ve günümüzde de devam eden kanlı terör hareketleri, 20. yüzyılı insanlık aleminin utanç yüzyılı haline getirmiştir. İnsanlığın utanacağı en önemli olaylardan birisi de 1992-1995 yılları arasında Bosna’nın bağımsızlık mücadelesinde Sırpların Boşnaklara uyguladığı soykırım hareketidir. 11 Temmuz 1995 tarihinde Sırp güçlerinin Srebrenitsa kentinde 8.372 Müslüman Boşnak’ı topluca öldürmesinin 20. yıl dönümüydü. Üç yıllık bağımsızlık mücadelesinde yüz binin üzerinde Müslüman Boşnak şehit edilmiştir. Bu nedenle medeni Avrupa’nın ortasında bu kadar insanın öldürülmesi engellenmemiş ve üstelik bir imkânsızlık ve ihmalden öte, bu cinayet Batılı sözde medeni ülkelerin himayelerinde gerçekleştirilmiştir. Bugün ortaya çıkan yeni belgelerde, ABD, İngiltere ve Fransa’nın, Srebrenitsa kentinde Sırpların bir saldırı düzenleyeceklerini bildikleri ve bir hava operasyonu yapmamayı kararlaştırdıkları ortaya çıkmıştır. Ayrıca bugün öğreniyoruz ki Birleşmiş Milletler elbiseleri Sırp askerlerine dağıtılmış ve Boşnak siviller bunları barış askerleri sanarak teslim olmuşlar ve onlar da Sırplar tarafından kitle halinde kurşuna dizilmişler. Boşnak sivillerin Sırp askerler tarafından topluca götürülmelerini de Batılı BM barış komutanları izlemişler ama engel olmamışlar. Özellikle BM Srebrenitsa barış gücü komutanı ve Hollandalı askerler Boşnakların öldürülmesine göz yummuşlardır. Örneğin Hollandalı general Van Der Winds, Sırplara benzin yardımında bulunduklarını ve bu benzinle de binlerce masum sivil Boşnak’ın ölüme götürüldüklerini kabul etmiştir.

Yerine getirilmeyen emir

Uluslararası Ceza Mahkemeleri eski sözcüsü Fransız gazeteci Florance Hartment yeni belgeler ışığında Srebrenitsa soykırımı üzerine yazdığı kitapta (Srebrenitsa: Reelpolitik du Sang-Realpolitigin Kanı) Batı’nın bu katliamı önleyebilecekken önlemediğini belge ve olaylarla ortaya koymuştur. Zamanın Hollanda Savunma Bakanı yeni yayınladığı kitapta Joris Voorhoeve üç ülke (ABD, İngiltere, Fransa) bizden habersiz anlaşarak müdahale etmeme kararı almışlar diyerek soykırımla ilgili bir başka bilinmeyeni açıklamıştır. BM özel temsilcisi Japon diplomat Yasushi Akashi, yaptığı açıklamada Slobodan Miloseviç’in kendisine Fransa Devlet Başkanı Chirac ile pazarlık yaptığını ve Fransız esirler karşılığında Srebrenitsa’yı bombalamayacaklarını söylediğini belirtmiştir. Hollandalı, Barış Gücü komutanı General Karremans yaptığı açıklamada Fransız General Bernard Janvier’ye birçok kez saldırı emri verdiğini ama Fransız general bu emirleri yerine getirmediğini belirtmiştir. ABD’nin Yugoslavya özel temsilcisi ve meşhur diplomatı Richard Holbrooke yaptığı bir söyleşide barışın sağlanması için  “Srebrenitsa’yı feda etme emri aldığını”  söylemiştir.

Gali yaraya tuz biber ekti

 2005 yılında yayınladığı hatıralarında (Hayatım) ABD Başkanı Bill Clinton, olayların başladığında Fransa Devlet Başkanı olan F. Mitterrand’ın kendisine Bosna-Hersek’i kastederek  “Hıristiyan bir Avrupa’nın ortasında Müslüman bir ülke kabul edilemez” dediğini belirtmiştir. Zamanın BM Genel Sekreteri Mısırlı Kıpti Butros Gali, (kendilerini Romalının kalıntıları olarak gören ve sadece Mısır’da yaşayan Hıristiyanlığın bir kolu) yaraya tuz-biber ekmiştir, soykırımdan sonra  “Bu yaşananlar birkaç gün içinde unutulacaktır”  demiştir. Bu olay uluslararası hukuk, politik ve diplomatik kurallara uygun şekilde soykırım olduğu kabul edilmiştir. Ancak her ne hikmetse gerek zamanın Sırp sorumluları (Birkaç yönetici ve asker hariç) gerekse BM adına orada görev yapan ve soykırıma göz yuman dünyanın çeşitli ülkelerinden gelen, özellikle de çoğunluğu oluşturan Batılı sorumlular için bir uluslararası dava açılmamış ve bu sorumlular hak ettikleri cezayı almamışlardır. Türkiye’nin, Kıbrıs’tan sonra en fazla destek verdiği ve bütün gücünü kullandığı olay Bosna Hersek olmuştur. Türklerin özel sempati duyduğu Boşnaklara elinden geldiğince askeri, politik, diplomatik ve insani yardımda bulunmuştur. Ancak acı olayların cereyanına da maalesef engel olamamıştır. 

Yazarın Diğer Yazıları