Suriyeli çocuklar - Mahmut Esad Kıraç

Suriyeli çocuklar - Mahmut Esad Kıraç
Eğer özelde Hatay ve genelde Türkiye’de durum böyle olursa maalesef ‘’Öz yurdumda garip benim öz vatanımda parya’’ cümlesine evrileceğiz...

Suriyeliler, Türkiye’de kaldıkları müddetçe ülkenin gündeminden asla düşmeyeceklerdir. Tabi bu yazıda biz genel olarak Suriyelilerden ziyade daha önemli gördüğüm bir meseleye yani Suriyeli çocuklar meselesine değinmeye çalışacağız.

Çocuklar her savaşın en masum canlılarıdır. Eğitim almaları da son derece önemlidir fakat Türkiye’de aldıkları eğitim nasıl gidiyor acaba diye de sık sık inceleme yapmak gerekiyor.

Bu vesileyle sizlere bizzat yaşadığım bir olayı anlatmak istiyorum…

Henüz üniversite son sınıftayken staj yaptığım okulda ders anlatmak üzere bir sınıfın dersine girdim. Hem üzerimdeki amatörlüğü atayım hem de heyecanımı yeneyim diye evvela sınıfla sohbet edip tanıştım. Fakat sınıfta en arka sırada oturan iki öğrenciye sıra geldiğinde beni anlamadıklarını fark ettim. Bunun üzerine diğer öğrenciler bana o iki öğrencimin Suriyeli olduğunu belirttiler.

Buradaki ilk sorun Türkçe bilmeyen bir öğrencinin derse girmesiydi. Daha sonraları öğrendim ki o öğrenciler bir yandan da okulun açtığı kurslarda ya da imkânı olanlar özel kurslarda Türkçe öğrenmeye çalışıyorlardı. Henüz ortaokul düzeyinde oldukları için de aileleri ‘’anlamasa bile en azından Türkçe öğrenme süreçleri hızlanır’’ düşüncesiyle okula gönderiyorlardı.

Neyse…

Ders bitti ve teneffüste az evvelki iki öğrencimin 8-10 arkadaşıyla birlikte bahçede oyun oynadıklarını fark ettim. Hâlbuki Türkçe bilmiyorlardı. O halde Türk öğrencilerle oyun oynayamayacaklarına göre tam da tahmin ettiğiniz gibi bu öğrencilerin hepsi farklı farklı sınıflarda olan Suriyeli öğrencilerdi.

İkinci sorun da tam olarak burada meydana geliyor. Siz, Türkçe bilmeyen öğrencileri derse alırsanız doğal olarak onlar da kendileri gibi Türkçe bilmeyen ya da az bilen arkadaşlarıyla gruplaşır. Türk öğrencilerin onlara ‘’Suriyeliler’’ ve Suriyeli öğrencilerin de ‘’Türkler’’ diye hitap etmesi okulda küçük çaplı bölünmelere sebebiyet verir.

Siz benim küçük çaplı dediğime bakmayın… Eğer iyi bir eğitim almazlarsa oldukça büyük çaplı bir sorun haline gelir. Birinin size sürekli ‘’Suriyeli’’ diye hitap etmesi doğal olarak sizin millet bilincinizi arttırır.

Eğitimle desteklenmeyen milliyetçilikse tarih boyunca terörü doğurmuştur.

Peki, biz buradan geçtiğimiz günlerin en önemli konusu olan Hatay’daki Suriyeli varlığına gelelim…

Doğum oranlarına bakılırsa kuvvetle muhtemel benim görev yaptığım okulda Suriyelilerin yaşadığını Hatay’da ise Türk öğrencilerimiz yaşamaktadırlar.

Bu işin acı tarafı şu ki bu vatan Türk öğrencilerin anasının ak sütü gibi helaldir. Eğer özelde Hatay ve genelde Türkiye’de durum böyle olursa maalesef ‘’Öz yurdumda garip benim öz vatanımda parya’’ cümlesine evrileceğiz.

Dil öğretmeden sınıfa yerleştirdiğiniz her Suriyeli öğrenci,

Gruplaşmasına ve bölünmesine müsaade ettiğiniz her Suriyeli öğrenci,

Kendisine henüz çocuk yaşlardan itibaren ‘’Suriyeli’’ diye seslenilen her Suriyeli öğrenci,

Kinle, nefretle, hırsla büyür. Burada en büyük sorumluluk eğitime ve tabi ki hükümete düşmektedir.

Milli Eğitim Bakanlığı niçin Suriyeli öğrencilere bir uyum programı uygulamaz? Yoksa Türkçe öğrenmenin uyum süreci için yeterli olacağını mı düşünüyorlar? Gerçi onu da pek öğrenemiyorlar ama olsun… ‘’Dostlar alışverişte görsün.’’ diye düzenlenen seminerlerin etkisiz olduğunu düzenleyenler benden daha iyi biliyor.

Peki ya medya bu hususta yeterli mi zannediyorsunuz?

Televizyonlara Suriyeliler konusunda ‘’uzman’’ diye akademisyenleri veya siyasileri çıkaracağınıza Türkiye’de Suriyelilerin yoğunlukta yaşadığı dört farklı bölgeden dört farklı öğretmen çıkarın da göreyim yüreğinizi. Dinleyin bakalım Türk ve Suriyeli öğrenciler arasındaki çatışmayı…

Acaba mesele sizin zannettiğiniz gibi mi seyrediyormuş?

Asla ama asla unutmayınız: Her şey çocuk eğitimiyle başlar. Üzerine düşmezseniz olacaklardan siz sorumlu olursunuz!