Televizyonda yakalanan katiller

Türkiye'de emniyet ve jandarma teşkilatlarının yeterli olmadığını anlamak için Show TV'de yayınlanan "Didem Arslan Yılmaz'la Vazgeçme” ile atv'de yayınlanan "Müge Anlı ile Tatlı Sert" programlarını izlemek yeterlidir sanırım.

Mağdur isimler, suçlanan kişiler, görgü tanıkları ve uzmanların katıldığı söz konusu programlarda faili meçhul cinayetler aydınlatılmaya çalışılıyor, kayıp kişilerin peşine düşülüyor.

Programlara katılanlardan kimileri sunucular ve konuklar tarafından adeta çapraz sorguya alınıyor, sıkıştırıldıkça sıkıştırılıyor. Bazen bunlar arasında katil olduğu anlaşılıp stüdyoya gelen emniyet güçlerine teslim edilenler de oluyor.

Şimdiye kadar bu şekilde onlarca cinayet aydınlatıldı.

Geçen haftadan bir örnek vereyim:

Giresun’un bir köyünde 28 yaşında iki çocuk annesi bir kadın üç yıl önce aniden ortadan kaybolmuştu.

Jandarmanın arama çalışmaları sonuç vermeyince kaybolan kadının ailesi “Didem Arslan Yılmaz’la Vazgeçme” programına başvurdu.

Programda mağdur yakınları ile suçlanan kişiler karşı karşıya getirildi.

Sonuçta orada yapılan konuşmalardan elde edilen bilgiler ışığında kaybolan kadının kayınpederi ve kayınvalidesi gözaltına alındı ve çıkarıldıkları mahkemece tutuklandı. Kayınpeder, polislerce götürülürken gazetecilerin “Gelininizi siz mi öldürdünüz” sorusuna “Evet” yanıtını verdi.

...

Yine geçen haftadan “Müge Anlı ile Tatlı Sert” programından bir örnek:

Programda Kahramanmaraş’ta bir kadının daha önce ilişki yaşadığı bir adamı evine çağırıp yakınlarının yardımıyla öldürdüğü iddiası gündeme geldi.

Cinayetle suçlanan ailedeki gençlerden biri, “Babaannem, halam ve amcam 8-9 yıl önce bir adamı öldürüp kıyma makinesinde çektiler” dedi.

Aynı aileden başka kişiler de benzer nitelikte açıklamalar yaptılar, makinede çekilip kıyma yapılan maktulün lavabodan akıtılarak tümüyle ortadan kaldırıldığını, o olaydan sonra evde dayanılması güç kötü bir kokunun uzun süre kaldığını ifade ettiler. Aynı kıyma makinesinde daha sonra domateslerin çekilip salça yapıldığı ve satıldığı da iddia edildi.

Programın son bölümünde olay tam aydınlanmamıştı.

Bu hafta içinde her şeyin ortaya çıkacağı anlaşılıyor.

...

Akıl alır gibi değil.

Yüz binlerce kişilik emniyet ve jandarma teşkilatları cinayetleri aydınlatamıyor ama en fazla 8-10 kişinin çalıştığı televizyon programları bunu başarıyor.

İçişleri Bakanlığı yetkilileri bu tuhaf tablonun üzerinde ciddi ciddi düşünmeliler.

Tabii aynı şeyi Adalet Bakanlığı yetkilileri için de söylemeliyim. Savcıların önlerine gelen dosyaların üzerine biraz daha dikkatli eğilmelerini sağlamaları gerekiyor.

Başarının ardındaki dram

Ampute Millî Futbol Takımımız, tüm rakiplerini yenerek üst üste üçüncü kez Avrupa Kupası’nı kazandı.

Büyük bir başarı.

Bedenlerindeki ağır engellere karşın yılmadan spor yapmaya devam edip zafere koşan futbolcu gençlerimizi yürekten kutluyorum.

Ama bu başarının ardında büyük bir dramın yattığını da bilmemiz gerekiyor.

...

Önce şu istatistiklere bakalım:

-TÜİK’in verilerine göre 2023’te 1 milyon 314 bin 136 trafik kazası oldu.

Bu kazalarda 6 bin 548 kişi öldü, 350 bin 855 kişi yaralandı.

-DİSK’in araştırması Türkiye’de her saat 80 iş kazası olduğunu, yılda 706 bin işçinin iş kazası geçirdiğini belirtiyor.

İş Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi (İSİG) ise 2022 yılında iş kazalarında 1843 kişinin öldüğünü, binlerce kişinin yaralandığını açıkladı.

-11 ili etkileyen 6 Şubat 2023’deki Kahramanmaraş merkezli depremlerde resmî rakamlar en az 50 bin kişinin öldüğünü, 120 binden fazla kişinin yaralandığını gösteriyor.

-UMUT Vakfı’nın belirlemeleri, 2022 yılında çeşitli nedenlerle çıkan kavgalarda 2 bin 278 kişinin öldürüldüğünü, 4 bin 231 kişinin yaralandığını ortaya koyuyor.

...

Evet, yukarıdaki verileri Engelliler Federasyonu’nun “Ülkemizde 5 milyon 841 bin engelli yaşıyor. Bunların sayısı sürekli artıyor” açıklamasıyla birlikte değerlendirdiğimizde ortaya gerçekten vahim bir tablo çıkıyor.

Trafik kazaları, iş kazaları, depremler ile kavgalar bir yandan binlerce can alırken diğer yandan yaralananlar arasında iyileşemeyip engelli kalanların sayısını da sürekli şekilde artırıyor.

...

Sonuca gelecek olursak:

Bir yandan Ampute Millî Futbol Takımımızın başarısını yürekten alkışlarken diğer yandan olayı yukarıda anlattığımız çerçevede değerlendirmeyi de ihmal etmeyelim. İnsanlarımızı ampute olmaya iten koşulları değiştirmeye uğraşalım.

NOT: Amputenin, bir kişinin vücudunki bir uzvun, genellikle kol ve bacağın cerrahi bir işlemle tamamen veya kısmen kesilmesi anlamına geldiğini, genellikle ciddi yaralanmalarda uygulandığını da hatırlatayım.

Yazarın Diğer Yazıları