Televizyonların obeziteye etkisi

Sağlık Bakanlığı Halk Sağlığı Genel Müdürlüğünün obeziteyle ilgili hazırladığı rapordaki şu bilgiler çarpıcı:

“Bakanlığımızca yapılan araştırmaya göre Türkiye’de 15 yaş üzeri obezite oranı kadınlarda yüzde 39.1, erkeklerde yüzde 24.6’dır.

Obezite; şeker, yüksek tansiyon, kalp, safra kesesi ve kanser gibi hastalıklara yol açmaktadır. Bunun yanı sıra felç, uyku apnesi, karaciğer yağlanması, solunum zorluğu, deri enfeksiyonları, kas ve iskelet sistemi bozuklukları, ameliyat risklerinin artması gibi ciddi sağlık sorunlarına da neden olmaktadır.

Fazla kilolu olmak, Avrupa ülkelerinde her yıl 1 milyondan fazla ölümün ve hasta olarak geçirilen 12 milyon yaşam yılının sorumlusudur.”

...

Tehlikenin farkında olan Sağlık Bakanlığı “Obeziteyle Mücadele Eylem Planı” hazırladı bir süre önce.

Bu plan çerçevesinde okullarda öğrencilere sağlıklı beslenmenin nasıl olması gerektiği anlatılıyor. Vatandaşlar ise düzenlenen çeşitli etkinliklerde obezite tehlikesine karşı uyarılıyor, yaşamlarında hangi değişiklikleri yapmaları gerektiği konusunda bilgilendiriliyor.

...

Elbette bunlar olumlu girişimler.

Ama yetmez.

Televizyonlarda yayınlanan “Gelinim Mutfakta”, “Arda ile Omuz Omuza”, “Soframız”, “Lezzet Rotası”, “Özlem Mekik ile Lezzetli Sofralar”, “Patron Mutfakta”, “En Hamarat Benim” ile şimdi tatilde olsa da yazın yeniden başlayacak olan “MasterChef” gibi programların obeziteye etkisini unutmamak gerekiyor.

Söz konusu programları genellikle kadınlar izliyor.

Ve kadınlar izledikleri programlarda yapımını öğrendikleri aşırı yağlı yemekler ile bol şekerli pasta ve tatlıları kendileri de deneyip büyük bir iştahla tükettikleri gibi eşlerine ve çocuklarına da ikram ediyorlar.

Sonuç vahim:

Aile boyu alınan ve tüm zayıflama rejimlerine karşı bir türlü verilemeyen fazla kilolar.

...

Bence Sağlık Bakanlığının RTÜK’le işbirliği yaparak televizyonlardaki yemek programlarına bir çeki-düzen vermesi gerekir.

İlk etapta yemek programlarında kebap, pide, pasta, tatlı tariflerinden vazgeçilmesi, yemeklerde aşırı yağ kullanılmasından kaçınılması, kızartmalardan hiç söz edilmemesi sağlanabilir.

...

Tabii, televizyonlarda çocukları sağlıklı olmayan ıvır zıvır yiyecekleri tüketmeye zorlayan reklamların da gözden geçirilmesi yerinde olur.

Prof. Dr. Kemal Sayar, “Ruh Hali” kitabında, çocukların özellikle televizyon yoluyla ağır bir reklam bombardımanı altında tutulduğunu belirtiyor, şu değerlendirmeyi yapıyor:

“Bazı araştırmalar, üç yaşındaki bir ABD’li çocuğun ortalama 100 markanın logosunu tanıdığını gösteriyor. Göz telkine yatkındır, görülen şey daha kolaylıkla arzu edilir.

Çocuklar için istenmesi elzem şeyler bir resmigeçit halinde gün boyu televizyon ekranlarından akıp gidiyor.

Şirketler artık çocuklara yeni bir rol biçmişlerdir. Onlar müşterilik öğrencileridirler. Arzu etmeyi, ihtiyaç hissetmeyi, sahip olmayı, sahip olmakla geçici de olsa bir mutluluk ve tatmin bulmayı öğrenmeleri gerekir. Bu süreç ancak manevi değerlerin tersyüz edilmesiyle işler. Kanaatkârlık, özdenetim, tasarruf ve sebatkârlık gibi geçmiş değerlerin içi boşaltılır.”

Çocukların neden bu kadar vahşi bir ticari saldırının hedefi haline getirildiklerini de yine aynı kitapta ünlü reklamcıların görüşlerine yapılan atıflardan okuyoruz:

“Çocukların harcayacak kendi paraları vardır, ailelerinin para harcama kararlarında etkili olurlar ve nihayet onları gelecekte müşteri yapmak isteyen reklam kampanyalarına açıktırlar. İyi reklam insanlara, o ürünü almazlarsa çok şey kaybedecekleri duygusunu verir. Çocuklar buna karşı çok duyarlıdırlar.”

...

Prof. Dr. Sayar’ın ve atıfta bulunduğu reklamcıların tespitlerini son derece yerinde buluyorum.

Gerçekten Türkiye’de çocuklar giderek daha yoğun bir biçimde reklamların hedefi olmakta, gereksiz ve hatta zararlı birçok ürünü tüketmeye teşvik edilerek kaçınılmaz şekilde ebeveynleri gibi obezite sorunuyla tanışmaktadır.

...

Özetleyecek olursam:

Ülkemizde obezite salgınının önemli nedenleri arasında televizyondaki yemek programları ile televizyon reklamları gelmektedir.

Yemek programları bol kalorili yemekler, bol şekerli tatlılar-pastalar yapılmasını öğretirken, reklamlar özellikle çocuklara sağlıksız birçok ürünü tanıtıp onlarda bunları alıp tüketme arzusu yaratmaktadır.

Obeziteyle mücadelede Sağlık Bakanlığı ve RTÜK’e büyük görev düşmektedir. Yemek programları ve reklamlarla ilgili yeni düzenlemeler yapılmalıdır.

Yazarın Diğer Yazıları