2022’de kasten öldürme olaylarına karışanların yüzde 12.6’sı çocuklardı. Bu oran 2024’te 3 puan artarak yüzde 15.6’ya çıktı.
Kasten yaralama olaylarına karışan çocukların oranı ise 2020’de yüzde 8 iken, 2024’de yüzde 11.4’e yükseldi.
***
Yukarıdakileri bilgileri TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda yaptığı konuşmada İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya verdi.
Yerlikaya, bu vahim durumu “Çocuklara bir hâl oldu!” diyerek açıkladı.
Sayın Bakan’dan farklı düşünüyorum.
- Tarım ve hayvancılığa gerekli destek verilip kırsal kesimde yaşayanlar akın akın kentlere göç etmek zorunda bırakılmasaydı...
- Kentlere göç edenler buldukları işlerde rahatça yaşayabilecekleri kadar para kazanabilseydi...
- Geçim sıkıntısı nedeniyle aile içindeki anlaşmazlıklar artıp boşanmalar patlama noktasına gelmeseydi...
- Dağılan ailelerde çocukların çoğu eğitim hayatlarını zorunlu olarak yarıda kesmeseydi...
Aile denetiminden ve eğitimin kazanımlarından yoksun kalan çocuklar kendilerini kurtarmak için yasa dışı maceralara sürüklenir miydi?
Yani efendim çocuklara bir hâl olmadı.
Çocukları suça sürükleyen ortamların oluşmasını önleyemeyen biz yetişkinlere bir hâl oldu.
BİR NUMARALI SORUMLU KİM?
Böcek ailesinden 4 kişinin zehirlenme sonucu hayatlarını kaybetmesiyle ilgili midyeci, lokumcu, restoran yetkilisi, kafe işletmecisi, otel çalışanı, ilaçlama firması sahibi ve 2 ilaçlama işçisi tutuklandı. Ama ağır zehirlenme belirtileriyle hastaneye giden aileye doğru teşhis koyup tedavi altına almayan doktorlar hakkında nedense hiçbir işlem yapılmadı.
Aileyi otelin önünden alıp hastaneye götüren taksi şoförü, “Küçük çocuk kan kusuyordu. Diğer çocuk ile annesi de yarı baygındı. Kendinde olan bir baba vardı” diye açıkladı onların taksideki durumunu.
Acil servise bu şekilde varan aileye nasıl olur da gerekli tetkikler yapılıp doğru teşhis konmaz ve gerekli tedavi uygulanmaz?
Anlamak gerçekten zor!
Anne Çiğdem Böcek’in ablası Tansu Özsoy’un sözleri de, ailenin hastanedeki ağır hizmet kusuru yüzünden öldüğünü ortaya koyuyor.
Özetle, “Hastanede kan tahlili yapılsa böyle bir acı yaşamazdık. Aileye, ‘Siz yurt dışından geldiğiniz için böyle olmuş. Şikayetleriniz hava değişiminden kaynaklanıyor’ denilmiş. Bunun üzerine otele geri dönülmüş” diyor abla.
***
Sonuç olarak:
Böcek ailesinin yok olmasında ciddi sorumluğu olanlar var.
Onlar arasında bir numaralı sorumlu olarak, koydukları yanlış teşhisle aileyi otellerine geri gönderen doktorları görüyorum ben.
Savcıların olayı soruştururken bu gerçeği dikkate almaları gerekir.
AZRAİL REKORLARLA GELMİŞTİ
18 Kasım, Cep Herkül’ü diye bilinen, ardı ardına pek çok rekora imza atmış dünya şampiyonu haltercimiz Naim Süleymanoğlu’nun henüz 50 yaşındayken hayatını kaybetmesinin 8’inci yıldönümüydü.
Bu vesileyle halter sporuna biraz daha yakından bakalım.
Bilimsel araştırmalar, halterin sporcularda yarattığı sağlık sorunlarını şöyle sıralıyor:
- Halterci bazen vücut ağırlığının iki üç misli ağırlığı kaldırmak zorunda kalıyor. Bu kadar büyük bir ağırlığın altına girmek sağlık açısından büyük sakıncalar taşıyor.
- Halteri kaldırma esnasında sporcu nefes almıyor. Bu durum onda çeşitli dolaşım bozukluklarına neden oluyor, tansiyonunu yükseltiyor, kalbinin ritmini bozuyor. Yüksek tansiyon hemen tüm organları olumsuz etkiliyor. Karaciğer yetmezliğine ve beyin kanamasına neden olabiliyor.
- 16 yaşından önce halter kaldırmak ise kemik ve eklemlerde gelişim bozukluklarına yol açıyor.
***
Bu bilgilerin ardından, Naim Süleymanoğlu’nun önce karaciğer yetmezliği şikayetiyle hastaneye kaldırıldığını, kendisine karaciğer nakli yapıldığını, tedavisi devam ederken bu defa beyin kanaması geçirdiğini ve sonuçta genç sayılabilecek bir yaşta hayatını kaybettiğini hatırlatmakta yarar var.
Yani Süleymanoğlu’na Azrail halterle kırdığı rekorlarla gelmişti.
***
Gelişmiş ülkelerde haltere ilgi son derece düşük. Az gelişmiş ülkelerde ise halter popüler spor dallarından biri olarak görülüyor.
Bir kere şunu bilmeliyiz:
Spor sağlıklı olmak için yapılır.
Sağlığı olumsuz etkileyen bir spor dalı olamaz.
Haltere bu açıdan bakmak gerekir.