Son günlerde yaşanan bazı olaylar:
-Kocaeli’ndeki parfümeri atölyesinde meydana gelen patlamada 3’ü çocuk 7 işçi dumandan boğularak ve yanarak öldü.
-İstanbul’da yedikleri yemekten zehirlenen anne ve 2 çocuğu yaşamlarını yitirdi, baba entübe edildi.
-Diyarbakır’da viyadük inşaatında çalışan işçilerden 4’ü iskelenin çökmesi sonucu ölürken 1 işçi ağır yaralandı.
-Mersin’de 16 yaşındaki çocuk işçi çalıştığı inşaatın 3’üncü katından düşerek can verdi.
-Azerbaycan’dan dönmekte olan askeri kargo uçağımız Gürcistan’da düştü, 20 askerimiz şehit oldu.
-Hırvatistan’dan dönerken kaza geçiren yangın söndürme uçağımızda pilot şehit düştü.
İstanbul’da metro inşaatında iskele devrildi, 1 işçi yaşamını yitirirken yaralanan 4 işçi hastaneye kaldırıldı.
Şanlıurfa’da bir inşaatta beton dökümü sırasında göçük meydana geldi, 2 çocuk işçi öldü, 3 işçi tedavi altına alındı.
***
Tüm bu üzücü olaylarla ilgili soruşturmalar sürüyor.
Ama şunu o soruşturmalar bitmeden söylemek mümkün:
Çoğu önlenebilecek olaylardı.
Örneğin, Kocaeli’deki parfümeri imalathanesi, ilgili kurumlar tarafından doğru düzgün denetlenip işçilerin güvenli bir ortamda çalışmaları sağlansa böyle bir felaket yaşanmazdı.
İstanbul, Diyarbakır, Mersin ve Şanlıurfa’da yaşanan üzücü olaylar için de aynı değerlendirmeyi yapmak mümkün. Onlar da sıkı bir denetim ve ceza sistemiyle önlenebilirdi.
***
20 askerimiz ile 1 sivil pilotun şehit olduğu kazalara gelecek olursak:
Gürcistan’da düşen askeri kargo uçağımızın 44 yıl Suudi Arabistan tarafından kullanıldıktan sonra bize satıldığı belirtiliyor. Yaşı 57 imiş.
“Neden düştü” sorusunun kesin yanıtı kara kutunun incelenmesiyle ortaya çıkacak.
Hırvatistan’da düşen yangın söndürme uçağımız ise, orada bakımının tamamlanmasının ardından yurda dönerken kaza geçirmiş.
Onun düşme nedeni de soruşturuluyor.
***
Sonuca gelecek olursak:
Keşke yaşlılık yıllarında yataklarında verebilse insanlarımız son nefeslerini.
Önlerinde daha yaşanacak uzun yıllar olanların, hiç günahları yokken veda etmeleri yaşama kahrediyor insanı.
+++++++++++++++++++++
MUCİZE KURTULUŞ
+++++++++++++++++++++
20 askerimizin şehit olduğu askeri uçak kazası, Atatürk’ün askeri bir uçak kazasında ölmekten mucize eseri kurtulduğu olayı hatırlattı bana.
Yıl 1910.
Aralarında genç bir Osmanlı subayı olan Mustafa Kemal’in de bulunduğu askeri heyet, Fransa-Picardie’de yapılan havacılık fuarını izlemekle görevlendirilir.
Heyetin başkanlığını Ali Rıza Paşa yapmaktadır.
Picardie’ye gidilir.
Fuardaki bilgilendirme toplantıları ve uçak gösterilerinin son gününde ev sahibi Fransız komutanlar, konuk subayları gösteri uçaklarıyla uçmaya davet ederler.
Mustafa Kemal, o uçaklardan birine yönelmiştir ki, Ali Rıza Paşa kolundan tutar, gitmesini engeller:
“Aman, uçağa filan binme Kemal! Bilmediğin aş ya karın ağrıtır ya baş!”
Komutanını dinleyip yöneldiği uçağa binmez Mustafa Kemal.
Ve az sonra uçmaya başlayan o uçak çok geçmeden yere çakılır.
***
Mehmet Barlas’ın “Dün Dündür” kitabına göre Atatürk, 29 Ekim 1934’te Cumhuriyet’in 11. yıldönümü dolayısıyla Ankara Orduevi’nde düzenlenen resepsiyonda bu anısını anlatıp şunları söyler:
“Uçağa benim yerime başka ülkeden bir subay bindi. Bu uçak havada bir dönüş yaptıktan sonra yere çakıldı. Ölümden kurtulmuştum.”
***
Genç Osmanlı subayı Mustafa Kemal o uçağa binseydi ve hayatını kaybetseydi neler olurdu acaba?
Kurtuluş Savaşı’nı yapabilir miydik?
Bağımsızlığımızı ilan edebilir miydik?
Cumhuriyeti kurabilir miydik?
Halifeliği kaldırabilir miydik?
Devrimleri gerçekleştirebilir miydik?
Bugünlere gelebilir miydik?
***
Bu arada şunu ilave etmekte de yarar var:
Mustafa Kemal Atatürk, 1910’da yaşadığı o olayın ardından hayatı boyunca hiç uçağa binmedi. Ulaşımda kara, demir ve deniz yollarını kullandı.