Psikiyatri Uzmanı Uzm. Dr. Gamze Ergil, kısmi veya subklinik olarak adlandırılan belirtilerin, travma sonrası stres bozukluğu (TSSB) olan kişilerde kaygı, depresyon, öfke, agresyon ve uyum güçlüğü gibi sorunlara yol açabileceğini söyledi.
Ergil, “Ruhsal travma, kişinin kendisinin veya yakınının hayatına veya sağlığına yönelik bir tehdit yaşaması, böyle bir olaya şahit olması veya böyle bir olayla ilgili bilgi alması gibi durumlarda ortaya çıkar. Bu durumlarda kişi aşırı korku, dehşet ve çaresizlik duyar” dedi. Ergil, “Doğal felaketler, savaş, istismar gibi insan kaynaklı travmalar, kaza, ani ölüm veya ciddi hastalık gibi olaylar ruhsal travma yaratabilir ve TSSB belirtilerine neden olabilir. Olayla ilgili anıların istemsiz olarak sıkça akla gelmesi, olayın tekrar yaşanacağı endişesi ile sürekli tetikte olma, kolayca korkma, olumsuz düşünce ve duygular, olayı anımsatan durumlardan rahatsız olma ve kaçınma gibi TSSB belirtileri, tam kriterleri karşılamasa bile en az 2-3 tanesi görülebilir” diye konuştu.
BEDENSEL HASTALIĞI OLANLAR DİKKAT
Risk faktörleri hakkında da bilgi veren Ergil, “Travma sonrasında kişilerde duygusal dengesizlik, insanlardan kopma, ilgi kaybı, kendisi ve çevresi hakkında aşırı olumsuz düşünceler, gelecek umudunu yitirme, suçluluk ve utanç gibi duygular ile intihar etme isteği ortaya çıkabilir. Travma sonrasında kimlerin hastalık geliştireceği veya belirtilerin şiddeti önceden bilinmese de kadınlar, daha önce psikiyatrik rahatsızlık geçirenler, daha önce travma yaşayanlar veya başka bir ruhsal veya bedensel hastalığı olanlar daha yüksek risk taşır” ifadelerini kullandı.
PSİKOLOJİK DESTEKLE BAŞARILI TEDAVİ MÜMKÜN
Subklinik belirtiler hakkında da açıklama yapan Ergil, “TSSB ilk defa 1980’de tanımlanmıştır. Subklinik sendromlar, travmaya verilen normal tepkileri de hastalık olarak nitelendirme tehlikesi taşısa da, tamamen görmezden gelmek de ciddi stres ve işlev bozukluğu yaşayan kişilerin tedavi alamamasına yol açacaktır. Hatta subklinik belirtileri olan kişilerde öfke ve agresyonun daha yaygın olduğunu gösteren araştırmalar mevcuttur. Bu problemlerin hem ilaç hem de psikolojik destek ile başarıyla tedavi edilebileceğini ve toplum sağlığı için çok önemli olduğunu belirtmek isterim” dedi.