Tsunamiyi kim yarattı?

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile ekonomi yönetimi de değişti.  Hazine ve Maliye, Sanayi ve Teknoloji ile Ticaret bakanlıkları olarak yeniden yapılandırıldı. Bunlara bir de Merkez Bankası'nı katmak gerekir. Ekonomi yönetiminin temel altyapısını oluşturan Planlama Teşkilatı çoktan kaldırıldı.

Piyasalarda tsunami yaşanıyor. Yerli ve yabancı sermaye, üretici ve tüketici panik yaşıyor. Normalde ekonomi yönetiminin, karar alarak, çıkış programı yaparak, hem tsunamiyi hem de paniği önlemesi gerekiyor. Oysaki, Bakan ve Merkez Bankası başkanı, doğrudan ve dolaylı savunma yaparak kura bakmadıklarını söylediler. Bakanın açıklaması kamu oyununun moralini bozdu. MB daha ileri giderek eksi reel faizde israr etti. Oysaki, MB TL'yi koruması gerekir. Bu nedenle kur sorunu başta MB'nı ilgilendiriyor. Çünkü yasaya göre MB'nın görevi TL'yi korumaktır. Kur artıuşı TL'nin değer kaybına ve enflasyona neden oluyor. Yani MB yasa ile kendisine verilen görevini yapamıyor. Sonuçta MB'na olan güven kaybı da bu süreci tetikliyor.

Aslında MB, kur istikrarı için elindeki imkanları daralttı. En etkili araç döviz rezervlerini tüketti. Şimdi Ekonomi yönetimi ve MB rezerv olmadığı için pes ettik demek yerine, kuru gözetmediklerini söylüyorlar.

Rezerv dışında, kuru frenleyecek faiz oranları ile TL'nin sıkılaştırılması kalmıştı. Ancak MB nedenleri muğlak bir karar verdi ve gösterge faizini artırmadı. MB eğer yüzde 10,25 olan gösterge faizini, ülke riski olan beş puanı da üstüne koyarak artırsaydı, Türkiye bu tsunamiye girmezdi.

Bu durumda sorulması gereken soru, ekonomiyi kim yönetiyor? Serbest piyasa ekonomisi, elbette başıbozukluk demek değildir. Devletin de doğrudan piyasaya girerek veya dolaylı müdahale ederek rekabet şartlarının önünü açması gerekir.

Demek ki, bu tsunamiyi; ekonomide kararları kim veya kimler veriyorsa onların yanlış ve pasif tutumları yarattı.

Bu günü kaybettik, yarını kurtaralım.

Yarını kurtarmanın ilk şartı, kur politikasını değiştirmektir. İki model öngörülebilir. Birincisi Çin'in yaptığı; ayarlanabilir sabit döviz kuru sistemini uygulamaktadır. Bu sistem Çin'e yabancı yatırım sermayesi girişini engellemedi.

İkincisi Yönetimli dalgalanma sistemidir. Aslında 2001 krizinden sonra benim önerdiğim ''yönetimli dalgalanma sistemi'' idi. (Managed Float) Özel bir döviz kuru hedefinin olmadığı bu sistemde, resmi otoriteler piyasaya kurlardaki dalgalanmaların büyüklüğünü azaltıcı çeşitli müdahalelerde bulunmaktadırlar. Bu sistemde, döviz kurları prensip olarak piyasa mekanizması tarafından belirlemekle, yani arz ve talep şartlarına bırakılmakta, ancak resmi otoriteler döviz kurlarında aşırı kabul edilen dalgalanmaları önlemek için zaman zaman döviz piyasasına girmektedirler. Kurlar sürekli resmi otoritelerin denetimi/gözetimi altında bulunmaktadır. Bu nedenle de, bu sisteme "yönetimli dalgalanma" denilmektedir. Yönetimli dalgalanma sisteminde yapılan müdahaleler, önceden belirlenmiş kurallara göre yapılmaktadır. Ayrıca bu müdahaleler, ülke ekonomisinin hareket alanını genişletmektedir. Merkez Bankası'nın müdahalesine karşın, kurların piyasa güçlerini yansıtması sistemin temel ilkesidir. Günümüzde, birçok sanayileşmiş ülkedeki uygulamalar, yönetimli dalgalanma sistemine uymaktadır. 

Bu sistemi desteklemek için Merkez Bankası'nın yeterli rezervi olmalıdır. Bugün ise, MB bu rezerve sahip değildir. Bu nedenle geriye ayarlanabilir sabit döviz kuru sistemi kalıyor.

 

Yazarın Diğer Yazıları