“Düşman hukuku” yardımıyla Türkiye’nin boğazına sarılan el, sadece siyaseti boğmuyor. Aynı zamanda tüm ülkeyi boğmağa, sistemi karartıp, düzeni rayından çıkarmağa çalışıyor.
İçte ve dışta durum vahim.
- Türkiye yeni dünya düzeninin şekillendiği şu aşamada nerede duruyor bilen var mı?
Yok. Önemseyen de yok. Halbuki, BM eski düzeni, İsrail-Filistin olayları ve Ukrayna-Rusya savaşı dolayısı ile bozuldu. Şimdi şu an yeni düzen oluşum aşamasında. Ve sen bu düzenin etkili olacak hiçbir yerinde değilsin.
Son İran-İsrail savaşıyla da yeni boyut kazanmış durumda. Türkiye’yi yönetenlerin tüm dikkatini buna vermesi gerekirken onlar ne yapıyor?
Hukuku kullanarak muhalefeti tasfiye etmeye çabalıyor.
Yine İran-İsrail savaşı gösterdi ki, istihbarat, bilişim teknolojileri, siber güç sahibi ve bilgi sahibi olmak ülkelere üstünlük ve avantaj sağlıyor.
Yeni nesil uçaklar ve savaş teknolojileri, kara savaş gücünü tümden devre dışı bırakmasa da başlı başına çok büyük öneme sahip.
Eskisi gibi ata binip, salt bilek gücüyle savaşa gitmiyoruz.
Meydan savaşlarını da geride bıraktık.
Yeni askeri düzen, yeni askeri eğitim öne çıktı. Tıpkı 18.yy sonrası gibi. Eski düzen adı üstünde ekside kaldı.
Peki dünya ile yarışta Türkiye’yi yönetenlerin birinci önceliği ne?
CHP’li belediyelere operasyon düzenlemek.
Osmanlı’nın son döneminde de böyle idi. Avrupa, denizlerde kalyonları terk etmiş, motorla çalışan, üzerinde yeni nesil büyük toplar bulunan çelik gemiler inşa ederken bizimkiler, matbaa kurmak için müftüden izin almağa çalışıyordu.
Tarih bilincimiz ve siyaset felsefemiz buraya kadar. İşin garibi, aynı zihniyet devam ediyor.
- İçte siyasal düzen, üstünlerin hukuku kuralına göre iktidar lehine sürekli bozulmaktadır.
Ana Muhalefetin tüm büyük şehir belediyeleri ile kimi ilçe belediyelerine neredeyse “rüşvet, yolsuzluk, ihaleye fesat karıştırma” gerekçeleriyle operasyon düzenlendi. Bu manzara, olağan değil, kriz görüntüsüdür. Böylesine sistematik suç olabilmesi için bilinçli bir düzen kurulması ve bunu düzenin de örgütlenmesi gerekir. Her üç ayda bir müfettiş gönderilip denetlenen, rutin olarak da Sayıştay denetiminden geçen belediyelerin iktidar baskısı yüzünden suç işlemeye ne zamanı ve ne de fırsatı var. Kaldı ki olsa bile, bir tek itirafçının suçlamalarıyla tutuklanamayacağına dair güçlü hukuksal görüş ve itirazlar var.
Öyle ise bunun amacı ne?
AKP iktidar yönetimi, kurulu düzeni neden olması gerektiği gibi işletmek yerine adli gücü kullanarak baskıya dönüştürüyor? Haydi o bunları yapıyor ve bir çıkar güdüyor diyelim. Türkiye’nin siyasal düzenine zarar veren böyle bir müdahaleye MHP neden izin veriyor?
Demokrasiyi, kamusal düzeni, Türkiye’nin dirliğini istemiyor mu? Tüm siyasal partiler gibi MHP’nin varlık nedeni de kurulu anayasal düzen ve hukukun üstünlüğü değil mi? Hukuku savunmak, adil olmak, eşitçe ve hakça siyasi yarış yapmak gerektiğini bilmiyor mu?
Elbette hepsini biliyor ve farkında.
Öyle ise neden iktidarı frenlemek yerine, tam tersini yaparak, her adımını koşulsuz destekliyor?
RTÜK muhalif görünen TV.’leri karartırken, orada temsilcisi bulunan AKP dışındaki diğer üyeler, niçin “olmaz böyle şey. Bu kadarı da fazla” demiyor?
Bunların hepsini siyasi ahlaka sormamız lazım.
Dolayısı ile muhalefete yapılan operasyonlar;
- Ekonominin sorunlarını konuşulmaz hale getiriyor.
- DEM-AKP-MHP ittifakının, Türkiye’nin anayasal düzenine yönelik yaptıkları çalışmanın tartışılmasının önüne geçiyor.
- Zamlara yapılan itirazları duyulmaz hale getiriyor.
- Zeytinliklerin, yaylalarda başlatılan vahşi madenciliğin katliamını görünmez, duyulmaz, yetirince anlaşılmaz hale getiriyor.
- En önemlisi de Türkiye’deki mali çöküşe bağlı olarak şirket iflaslarını, kaçıp giden sermayeyi herkesten saklıyor.
- AKP iktidarına gelecek zemini oluşturuyor.
- Bütün bunlar, Türkiye’nin geriye gidişi, boğazının sıkılmasıyla sonuçlanıyor.
- Cumhur ortakları sayesinde Türkiye bölgesel güç olma çabasını kayıp etti.
- Suriye’de kazandık sananların haberi olsun kayıp ettik. Çünkü bu yönetim kayıpları çok önemsemiyor. Seçim dışında kazanma kaygısı yok.