“Türkiye’nin tek çıkış yolu; kurucu değerler...”

“Türkiye’nin tek çıkış yolu; kurucu değerler...”

Gazze’de Hamas ve İsrail arasında yaşanan olaylar, artık bir Arap-İsrail sorunu değildir. Anadolu Ajansı’na konuşan Ramallah merkezli Yebbus Politik ve Stratejik Araştırmalar Merkezi Direktörü Süleyman Bişarat, Avrupa ülkeleri yetkilileriyle istişare içinde olan Netanyahu'nun konuşmasında kullandığı "Yeni Orta Doğu" ifadesinin üzerinde durulması gereken bir konu olduğunu söyledi.

Bişarat, şunları kaydetti:

"İsrail ve ABD, uzun süredir üzerinde çalıştıkları Orta Doğu'yu yeniden çizme projelerini hayata geçirme fırsat arıyorlar. Gazze Şeridi'ndeki nüfusun büyük bir kesiminin, abluka ve yoğun bombardımanla Mısır'ın Sina Yarımadası'na göç ettirilmesi de bu projenin bir parçasıdır."

***

Senatör Chuck Hagel’in, 23 Ocak 2004’te Brüksel’de yaptığı, “Amerika, NATO ve Büyük Orta Doğu” başlıklı konuşmada, “21 yüzyılda NATO’nun Büyük Orta Doğu Projesi kapsamında stratejik yoğunluğu, Türkiye, Afganistan, Irak, Akdeniz ve İsrail ve Filistin üzerinde olacaktır. Akdeniz, 21. yüzyılın en stratejik bölgesi olarak öne çıkacaktır” dediğini bir defa daha hatırlatmakta yarar var.

Gazze’deki başlayan çatışmanın ana sebebini bu konuşmada belirtilen stratejiye bağlamıştım.

Türkiye’nin önde gelen strateji uzmanı Nejat Eslen ise benimle paylaştığı notlarında, daha güncel olan NATO’nun son strateji belgesi üzerinde duruyor:

“İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra Atlantik coğrafyasını savunmak amacı ile kurulan NATO, son strateji belgesi ile ABD'nin liderliğini yaptığı kurallara dayalı dünya düzenini korumakla görevli olduğunu ilan etmiştir.

Böylece NATO, kuruluş amacının dışına çıkmış, küresel silahlı örgüte dönüşmüştür.

Günümüzde küresel finansal servetin yüzde seksen beşi yüzde onluk bir azınlığın elindedir.

‘Dünya beşten büyüktür’ diyerek mevcut düzene isyan eden bir lider tarafından yönetilen Türkiye, NATO'nun yeni stratejisini onaylayarak Türk Ordusunun kurallara dayalı dünya düzenini korumak için görevlendirilmesini kabul etmiştir.

Bu not bir durum tespitidir.

***

Hamas'ın saldırısından önce, ABD, Ortadoğu'daki askeri gücünü azaltıyor, Avrupa cephesinde Ukrayna'da vekâlet savaşını sürdürüp Rusya'yı yıpratırken Asya-Pasifikte küresel güç mücadelesinde öncelikli rakibi Çin'i bölgeye yığdığı askeri gücü ve kurduğu ittifaklarla çevreliyordu.

Çin ise ABD'nin çekilmeye başladığı Ortadoğu'da başarılı hamleler yapıyor, tarihi düşman İran ile S.Arabistan'ı barıştırmayı başarıyor, bu bölgede ciddi bir jeopolitik aktör haline geliyordu.

İşte Hamas'ın saldırısı bütün bu jeopolitik gerçekleri değiştirdi.

ABD askeri gücü ile yeniden Ortadoğu'ya döndü.

En önemlisi bu gelişme ABD'nin küresel güç mücadelesindeki önceliklerinden sapmasına sebep oldu.

Bu noktada şu soruyu sormak gerekir:

ABD'nin yeniden Ortadoğu'ya dönmesini sağlayan üst akıl kimdir?

Bir başka ifade ile sorumu şu şekilde de sorabilirim:

Arkadaş, ABD'yi yeniden Ortadoğu'ya kim getirdi?

Hamas'ın saldırısını asıl bu açıdan değerlendirmek gerekir.

***

ABD' nin devam ettirmek ve liderliğini sürdürmek istediği kurallara dayalı dünya düzeni sona ermiştir.

Bu düzenin yerini değişime, gerginliklere ve çatışmalara açık küresel kaos süreci almıştır.

Tehlikelerle dolu bu kaotik süreçte Türkiye ancak ve yalnız Cumhuriyet'in kuruluş değerlerine sadık kalarak kendisini koruyabilecektir.

Hakan Fidan liderliğindeki Türkiye'nin dış politikasında daha radikal hamleler yapılıyor.

Küresel kaotik süreçte Türkiye Atlantik bloğundan giderek uzaklaşıyor...”

Yazarın Diğer Yazıları