PKK çevrelerinin yıllardır Öcalan’ın tahliyesi için “Umut Hakkı”na dair gösterdiği çabalar, yeniden çözüm sürecinin mimarı, Cumhur İttifakı’nın ortağı Devlet Bahçeli’nin geçtiğimiz yıl 22 Ekim’de Öcalan için “Terörist başı terörün tamamen bittiğini ve örgütün lağvedildiğini haykırsın. Bu dirayet ve kararlılığı gösterirse, ‘Umut Hakkı’nın kullanımıyla ilgili yasal düzenlemenin yapılması ve bundan yararlanmasının önü de ardına kadar açılsın.” sözlerinden sonra kamuoyu gündeminde hâlâ tartışılıyor.

Geçtiğimiz Perşembe günü gazetemiz Yeniçağ’ın “Öcalan’a umut hakkı gündeme geliyor!” manşeti sonrası tartışmalar yeniden canlandı. Şimdi Cumhur İttifakı, “Sadece biz affetmedik, muhalefet destek verdi” diyebilmek için yanına ortak arıyor. Aslına bakılırsa ne Öcalan’ın tahliyesi ne de umut hakkı, PKK ile kendisini çözüm sürecine mahkûm ve mecbur hisseden Cumhur İttifakı’nın dışında kimsenin umrunda bile değil.

Dönüp bakın: Mardin’de, Van’da, Diyarbakır’da PKK çevrelerinin düzenlediği Öcalan’a Umut Hakkı yürüyüşlerinin fotoğraflarına... Ucu bucağı görünen, çoğunluğu yığma ev kadınlarından ibaret, hem de bizzat PKK’nın örgüt yayınlarından paylaşılan fotoğraf karelerindeki kalabalıklara. Bir bir sayın katılanları, Diyarbakır’da bile hepsi toplam 2.000 kişi değil. Diğer illerdeki kalabalıklar ise sadece birkaç yüz kişi. PKK’lıların cenaze törenlerine katılanlar sadece cenaze sahipleri; çevreden artık hiçbir destek görmüyorlar!

Aralarında güya Türk Solu’nun bir kesiminin de yer aldığı, yaklaşık 20 yapıdan oluşan Halkların Demokratik Kongresi’nin bu yılın başında başlattığı “Barış İçin 1.000.000 İmza” kampanyası, aradan geçen 10 aya rağmen bırakın 1.000.000 imzayı, hâlâ yüz bine bile erişemedi; Change.org’daki imza sayısı hâlâ 5.000 bile değil!

Ama işte kamuoyuna dayatılan bebek katilinin serbest bırakılması ve zaten Türkiye’den çekilmiş terör örgütünün sözde silah bırakması ülke gündemini meşgul etmeye devam ediyor. Cumhur İttifakı’nın açılım sürecinde bir yandan da zaten eriyen tabanını daha fazla kaybetmemek için, teröristbaşını affetmek yerine bulduğu çözüm de güya “umut hakkı”! İyi ama umut hakkı, bebek katilinin elini kolunu sallayarak İmralı’dan çıkıp gitmesine imkân sağlamıyor ki!

Bu yüzden “Umut Hakkı” ile iktidarın Öcalan’ı bırakması hukukun gereği değil; aksine hukukun hiçe sayılması, açıkça suç olur! Umut hakkı aslında sadece müebbet hapis cezası alan mahkûmlara, insanlık onuruna aykırı muamele ve işkence yasağına ilişkin hükümlere göre belli bir süre sonra tahliye edilme veya ceza sürelerinin incelenme hakkını veriyor. Daha iyi anlaşılabilmesi için şöyle örnekleyelim: Öcalan söz gelimi Almanya’da müebbet hapse mahkûm biri olsaydı, umut hakkı ile serbest kalabilir miydi? Umut hakkı, mahkûmların cezalarının belirli aralıklarla gözden geçirilmesini sağlayan mekanizmaları düzenliyor; ama bu gözden geçirme süreçleri, mahkûmun cezaevindeki davranışlarını, rehabilitasyon çabalarını ve topluma yeniden entegrasyon potansiyelini değerlendirmeyi de zorunlu kılıyor. Şimdi bakın Öcalan’a: yıllardır İmralı’dan örgütünü yönetiyor.

PKK/KCK örgütü kurucu ve yöneticiliği nedeniyle hakkında bundan tam 15 yıl önce, dönemin Terörle Mücadele Kanunu (TMK) 10. maddesi ile görevli İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'na ısrarlı şikâyetler üzerine başlatılan, bizzat şikâyetçilerinden ve takipçilerinden olduğum 2010/521 Hazırlık Sayılı soruşturma yıllardır hâlâ açık. Bursa Cumhuriyet Savcılığı’nda 10 yıldır 2015/16214 sayılı soruşturma dosyasında öylece bekletiliyor. O dosya içinde Öcalan hakkında yurdun çeşitli yerlerinden yapılmış Kobani olayları ve HDK gibi başka şikayetler de var; onlar da öylece bekletiliyor. Aslında bırakın umut hakkı ile Öcalan’ın tahliyesini, çoktan bu soruşturmalar nedeniyle de ayrıca mükerrer suçtan tekrar tutuklanmalıydı.

Bunu da geçin: Öcalan’ın son dönemlerdeki mesajlarında savurduğu tehditlere bir bakın hele; 9 Mayıs’ta koca Türkiye Cumhuriyeti’ni “Reform yapmazsanız çatışma devam eder” diye tehdit ediyor. 25 Nisan’daki görüşmesinde de “geçmişin 10 katı şiddet” sözleriyle terör tehdidini sürdürüyor. “Gazzeleşme” tehdidini ağzından hiç düşürmüyor! Israrla “Biz terörist de değiliz, pişman da değiliz” diyor!

Hâlen, bir hükümlünün iyi hal kararı için verilen gelişim puanının belirlenen eşik puanını aşması şartı ve diğer iyi hâl kriterlerine göre değerlendirme yapılıyor. Oysa Öcalan bugüne dek çok sayıda disiplin cezası almış ve bunlar yerine getirilmişti. Yani daha geçtiğimiz aylarda cezaevi müdürünü azarladığı ortaya çıkan Öcalan'ın iyi halli bir mahkûm olmadığı apaçık ortada. Peki, bu halde umut hakkı kavramı gereğince Öcalan’ı bırakmak için Cumhur İttifakı, Öcalan’ın hangi davranışlarını, rehabilitasyon çabasını ve topluma yeniden entegrasyon potansiyelini esas alacak; Öcalan’ı nasıl serbest bırakacak? Güya örgütüne “silah bırakın, kendinizi feshedin” dediği için mi?
Soruyorum? PKK’nın odun ateşinde kazanda silah dipçiği ve palaska yakma şovundan başka ne var ortada?