ATATÜRK’ÜN ANKARA’YA GELİŞİ -9-

ATATÜRK’ÜN ANKARA’YA GELİŞİ -9-
Fransız karargâhı cumhuriyet hükümetinin kurulduğu yer oldu

ANKARA Şehri namına karşılama heyetinde Müdafaai Hukuk Cemiyeti azasından Müftü Hoca Rıfat Efendi, Binbaşı Fuat Bey, Kınacızade Şakir Bey, Aktarbaşızade Rasim Bey, Toygarzade Ahmet, Ademzade Ahmet, Hatip Ahmet, Kütüpçüzade Ali, Hanifzade Mehmet, Bulgurzade Tevfik Beyler vardı. Dikmen bağlarının eteğinde bir çeşmenin önünde Eskişehir Mebusu Emin (Sazak) ve Ankara eşrafından Naşit Efendi ve arkadaşları bekliyordu. Yirminci Kolordu Kumandam Ali Fuat Paşa ve Vali Vekili Yahya Galip Bey, Eymir Gölü’ne yani Gölbaşı’na kadar gelmişlerdi. Biz tam, üçü on geçe Kızılyokuştan iniyorduk. Yolda Paşa’ya yetiştiğimizde Paşa, Rauf Bey’le beni otomobiline almıştı. Oradan başlayan karşılamada “yaşa” sesleri, alkışları arasında ilerlemekte idik. Çankaya ve Dikmen tepelerinden güzel sesli hafızlar ezan ve salat okuyorlardı. Kızılyokuş’ta iki kurban kesildi, o zaman tamamen boş bir yer olan Yenişehir’de reji memurlarından Salamon Efendi isminde bir zatın ahşap, küçük bir evi vardı. Oraya gelince seymenler tarafından bir dana kurban edildi. Karşılama heyeti ve memurlar burada idiler. Paşa otomobilden inerek hepsinin hatırını sordu ve ellerini sıktı. Daha ileride yedi yüz kadar zeybek kıyafetinde, ellerinde palalarla dizilmiş gençleri gördük. Paşa bunlara “Merhaba” diye selam verdi, cümlesi “sağol” diye karşılık verdiler ve şöyle bir konuşma geçti:

Mustafa Kemal Paşa- Arkadaşlar, buraya niçin geldiniz? 
Gençler- Millet yolunda kanımızı akıtmaya geldik. 
Gençler- And olsun
Mustafa Kemal Paşa- Var olunuz.

Bu sırada binlerce halk da “yaşa” sesleriyle, alkışlarıyla ortalığı çınlatıyordu. Nihayet İstasyon yoluna sapıldı. İstasyon meydanında jandarma ve polisler de dizilmişlerdi. Bunlar da selamlandı. Biraz sonra da kız ve erkek mektep talebeleri arasından geçerek Halk Partisi binasının önüne geldik (Şimdi B.M. Meclisi Müzesi). O zaman bu bina Fransız karargâhı idi. Fransız bayrağı çekilmişti. Fransız Yüzbaşısı Doburazo pencere önündeki boşlukta bize bakarak gülüyordu. Binanın karşısındaki bahçede çadırlar kurulmuştu; Fransız askerleri vardı. Onlar da hayretle bize bakıyorlardı. Çok sürmedi; bu bina, Meclis binası oldu ve Türk bayrağı çekildi ve cumhuriyet hükümetinin kurulduğu bir yer oldu. Alkışlar ve türlü türlü tezahürat ve dualar arasında hükümet meydanına geldik. Yahya Galip Bey bir nutuk ile “hoş geldiniz” dedi ve hariciye memurlarından Fahrettin Bey heyecanlı bir nutuk söylemeye başladı. Hava güneşli idi, fakat kuru bir soğuk şiddetle ortalığı donduruyordu. Mustafa Kemal Paşa, orada dizilmiş olan kız talebelerin üşüdüklerini düşünerek, çocukların gitmelerini Vali Yahya Galip Bey’e söyledi. Yahya Galip Bey, “Yalnız çocuklar değil, biz de donduk” diyerek hatibe “Bey birader, biraz kısa kes, titriyoruz” dedi. Hatip Bey de heyecandan zaten nutkun ilerisini getiremeyerek kesmeğe mecbur oldu. İlerisini getiremeyerek değil, o sırada kendisine bir öksürük arız olduğundan nutka devama imkan kalmamıştı. Sonra hükümet konağına girdik. Vali odasında bir müddet istirahatle çaylar içildi. Isındık. Kolordu ziyaret edildi. Otomobillere binerek, bize tahsis edilen, şehrin dışındaki Ziraat Mektebine gittik. Bir tepe üzerinde olan bu bina bize hayli müddet karargâhlık vazifesini yaptı.