Üstün zekâlı 600 bin çocuk nerede?
Geçtiğimiz günlerde hepimizi gururlandıran çok güzel bir olay yaşandı.
13 yaşındaki Yağız Kaan Erdoğmuş, tarihin en büyük satranç oyuncularından biri kabul edilen Magnus Carlsen’i sadece 41 saniyede yenmeyi başardı.
Bu çocuğumuz birkaç yıl önce de “Satrancın Büyük Ustası” ünvanını alarak herkesi şaşırtmış, dâhi düzeyinde üstün zekâlı olduğu belirtilmiş.
Gazetelerde onunla ilgili haberleri okurken aklıma “Türkiye’de kaç üstün zekâlı ve dâhi çocuk var, o çocuklar şimdi nerede” soruları takıldı.
Sorularımın yanıtını Türkiye Üstün Zekâlı ve Dâhi Çocuklar Eğitim Vakfı’nın (TÜZDEV) Genel Başkanı Dr. Kemal Tekden’in açıklamasında buldum.
Özetle şöyle diyor Dr. Tekden:
“Bütün toplumlarda çocuk nüfusunun yüzde 2.5'inin üstün zekâlı, 10 binde 1'inin de deha seviyesinde olduğu biliniyor.
Bu durumda Türkiye'de ilkokul, ortaokul ve lise çağlarında tahminen 500-600 bin üstün zekâlı, 5-10 bin de dâhi çocuk olduğu söylenebilir.
Söz konusu çocukların aranıp bulunması ve ilgi alanlarına göre özel eğitimlerle yetiştirilmesi gerekir.”
Peki, günümüzde üstün zekâlıların ve dâhilerin tespiti ve özel olarak yetiştirilmesi için ne yapılıyor?
Dr. Tekden’in yanıtı üzücü:
“Maalesef şu anda bunu tam manasıyla yapabildiğimizi söyleyemem.
Gelişmiş ülkeler bizim üstün zekâlılarımızı ve dâhilerimizi alıp değerlendiriyor.
Aziz Sancar buna örnektir.
Beyin göçüne dikkat etmeliyiz. Türkiye beşeri sermayesine sahip çıkmalıdır.”
...
Dr. Tekden’in şu sözleri de “Acaba benim çocuğum üstün zekâlı veya dâhi mi, bunu nasıl anlarız” diye soranlara yanıt niteliğinde:
“Çok soru soran değil manalı, derin sorular soran çocuklar zekidir, üstün zekâlıdır.
Üstün zekâlı çocuklar genellikle enerjiktirler, belli alanlara odaklanabilirler. Kelime hazneleri güçlüdür. Bilimsel merak içindedirler. Bazen büyük insanların soramadığı soruları sorabilirler. Aykırı tiplerdir. Aykırı bakış açısına sahiptirler."
...
Sonuç olarak şunu söyleyebilirim:
Türkiye’de büyük bir üstün zekâlı ve dâhi çocuk potansiyeli var.
Ama bunları değerlendiremiyoruz.
Ara sıra Yağız Kaan Erdoğmuş gibi gurur verici örnekler çıkıyor ama çoğu üstün zekâlı ve dâhi de aramızda kaybolup gidiyor.
Eğitim sistemimizi gözden geçirirken bu acı tabloyu göz önünde tutmamız gerekiyor.
Osmanlı’da bile asırlar önce “Turnacıbaşı” denilen kişilerin imparatorluk topraklarını karış karış tarayıp üstün zekâlı ve dâhi çocukları belirlediklerini ve onları özel eğitime yönlendirdiklerini bilmeliyiz.