Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Mevlüt Uluğtekin YILMAZ

Mevlüt Uluğtekin YILMAZ

Vahideddin gibi...

Acayip günler yaşıyoruz. Türk’ten rahatsızlık sürüyor... Geçen yıl Çorum’dan ses veren eski bir milletvekili “Türklüğümden bir fayda görmedim” diyordu... İktidar yandaşı bir Profesör ise “Türk diye bir ırk yok” diye, alçak aklıyla ahkâm kesiyordu...
Tuhaftır; 30 Ağustos 1922 zaferinden sonra İngilizlerin Malaya zıhlısıyla yurt dışına kaçan Son Osmanlı Padişahı 6. Mehmed Vahideddin de aynen şimdikiler gibi Türk’ten çok rahatsızdı... Vahideddin, 3 Mart 1924’te Hilâfet’in kaldırılması üzerine, ABD Başkanı’na San Remo’dan yazdığı mektupta “Hilâfet’i kaldırmak (...) beş-altı milyonluk Türk kavminin yetki alanı içinde değildir” diyebiliyordu. 
Günümüzde de, aynen son Padişah gibi, Türk milletini aşağılamaya çalışan zavallıların varlığına tanık oluyoruz. Onlar da aynen Vahideddin gibi, Türklerden çok rahatsızlar. Bu ’rahatsızlık’öylesine bir çarpık mantık ki; Türk adını sıradan bir etnik grup olarak algılamak ve algılatmak; dolayısıyla basite indirgemek istiyorlar. Dünyada iz bırakan bir büyük milleti ellerinden gelse yok sayacaklar. Yabancı tarihçiler; “Dünya tarihinden Türkleri çıkartınız, tarih ilginçliğini kaybeder” diyor; ama içimizdeki kimi dangalaklar bu katı gerçeği kasten görmezden geliyorlar. “Dünyada dört bin yıldır varlıklarını sürekli olarak sadece Türkler ve Çinliler sürdürmüşlerdir”, diyen yabancı bilim insanlarının sözleri de onlar için bir şey ifade etmiyor... Üstelik onlar sözde okumuş; unvanlı, anlı şanlı yurttaşlarımızdır! Bu ahmaklar sözde dinî hassasiyetle -Türklerin İslam’a yaptığı hizmetleri unutup, 1. Dünya Savaşı’nda vatana ihanet eden Arapları, Cemal Paşa’nın Aliye Divanı’nda asmasını bahane ederek- “Elhamdülillâh Türk değilim” diyebilmektedirler. 
İnsan, aynı vatan toprağı içinde Türklerle yaşayarak, Türklere karşı takınılan bu acayip durumu anlamakta zorlanıyor. Ama ülkemizin gerçek aydınları, bu hastalıklı mantık ve muhakeme sahibi zavallılara diyeceklerini de diyorlar!
O aydınlarımızdan birisi de Sayın Yılmaz Dağdeviren’dir. 1970’li yıllarda çalıştığım kurum TRT’de Televizyon Dairesi Başkanlığı’nı başarıyla yürüten Sayın Dağdeviren, 80’ini aşkın yaşına karşın -pek çok konuda olduğu gibi- Türk adının örselenmesine de tepki gösteriyor. Bu konuda geçen yıl gönderdiği iletinin bir bölümünü sunuyorum: 
“1,5 milyon Ermeni’yi kesmiştir” derken, Türk var. “Kürtlere asimilasyon uygulamıştır” derken, Türk var. “Rumların mallarını gasp etmiştir” derken, Türk var. “6-7 Eylül olayları”nda, Türk var. “Toprak ve tazminat taleplerinde” Türk var. “Özerklik kılıfı altında ’bağımsızlık’isterken” Türk var. “Bartholomeos için Ekümenik Patriklik isterken” Türk var... Velhasıl, “isterken” Türk var, “Hakkı teslim ederken” Türk diye bir şey yok! Bunun adı, olsa olsa, alçaklıktır!
Aslında bu hinliğin adı ’alçaklıktan’da öte bir şey olmalıdır; o da hainliktir! Bu dangalaklar Türk adına kafayı öylesine takmışlar ki; Avrupa’da son zamanlara kadar, İslam-Müslüman adı yerine, yüzyıllar boyu “Türk” adının kullanılageldiğinden de habersizdirler.
Sevgili okuyucum; “Türk’ün Ateşle İmtihanı”ndan da öte, bir tuhaf iklimi yaşıyoruz. ‘Ateş’ sözcüğü karşılaştığımız tehdit karşısında çok hafif kalır. Ben burada; ruhlarda, beyinlerde, kişiliklerde yaşanması istenen ve tahribatı kesin olan bir büyük yangından söz ediyorum. Bu yangın ruhlarımızı, beyinlerimizi, kişiliklerimizi sarmadan, kuşatmadan söndürmek zorundayız. Benim sözlerim bu ülkenin okumuş, gerçek evlatlarınadır. Onlardır bizi kararmaktan, kavrulmaktan kurtaracak; gönlümüze su serpecek kahramanlar!
Esen kalın efendim!

Yazarın Diğer Yazıları