Vesayet kimde?

Bu yazıyı yazarken Ankara’da Yüksek Askeri Şûra toplanıyordu. Başbakan Erdoğan, Türk Ordusu’nun devlet üzerindeki “vesayeti”ni tamamen kaldıracak. TSK’yı bir yabancı yazarın deyimiyle “dizginleyerek” hizaya getirecek böylesine önemli bir toplantıyı hiç kaçırır mı, nekahet yatağından kalktı Ankara’ya koştu. Toplantıda alınacak kararların ne kadar “yaş” olacağını ve ordunun iç düzeninin daha ne kadar bozulacağını hemen göreceğiz
Ama işaret fişekleri atıldı. Önce maalesef muhalefetin, CHP’nin ve de MHP’nin desteğiyle TBMM’deki Genelkurmay’a bağlı Muhafız Taburu kaldırıldı. Bundan böyle taburun yerine polisler görev yapacak.

***


TBMM’de askerlerin görev yapmaları, kapılarda askerlerin bulunması öteden beri birilerinin nazik yerlerine dokunur... Muhafız Taburu’nun orada bulunması TBMM üzerinde askeri vesayetin simgesiymiş, darbeleri kolaylaştırmış. Daha önce aynı zihniyetle TBMM salonundaki Gazi Mustafa Kemal’in “Mareşal” üniformalı tablosu da indirilmişti.
Yol açıldı ya aynı zihniyet ve korkuyla Çankaya’daki Muhafız Alayı da oradan kaldırılır ve yerine herhalde Hayrünnisa Hanımefendi tarafından dizayn edilen ve pembe renkli üniformalı polis veya profesyonel özel birlik nöbet tutar. Derler ki başka hiçbir demokratik ülke parlamentolarında askerler görev yapmazmış. Olabilir. Ancak her ülkenin kendi tarihlerinden gelen gelenekleri vardır. Onlarda yok diye bizde de gelenekler olmasın diye bir kural olamaz. Kaldı ki bizde bu geleneği Cumhuriyetin kurucusu Gazi Mustafa Kemal koymuştu. Şimdi ona ihanet edilmiş oldu...

***


“Sembolik” olsa da gerçek bir ihanet hareketi de önceki gün Meclis’te Milli Savunma Bakanlığı bütçesi görüşülürken yaşandı. Bu görüşmeleri başta Milli Savunma Bakanlığı Müsteşarı olan korgeneral de izliyordu.
Konuşmalarda Kürtçü parti BDP’nin milletvekili Sırrı Sakık kürsüye çıktı ve oradaki subay ve komutanların -korgeneralin- gözlerinin içine baka baka “Siz haddinizi bileceksiniz, bize ters bakmayacaksınız. Siz halkın emrinde olacaksınız” dedi... Ve AKP sıralarına hitap ederek de “Kızı başı boş bırakırsan ya davulcuya, ya zurnacıya kaçar ya... Siz de generalleri boş bıraktınız, ya Balyoz’da, ya da Ergenekon’da, halkın iradesiyle gelenleri devirmeye kalkıştılar. Generallerin durumu bu mu olmalıdır” dedi. Bu ağır sözlere karşı AKP sıralarından ses çıkmadı; çünkü Sakık bu konuda adeta onlar adına konuştu. Güya milletin vekili, dokunulmazlığı var istediğini söyler... Kürsüdeki başkan da onu susturamaz. Susturursa maazallah bardak kırar. Tabii, oradaki komutanların da Meclis’te yapılan konuşmalara müdahale etmeleri söz konusu olamazdı. İçlerinden ne geçti bilemeyiz ama hiç ses çıkarmadılar. Maalesef, Emin Çölaşan’ın dediği gibi bu sözleri hep birlikte “yediler ve yuttular.” Bağırlarına taş bastılar...

***


Eskilerde MSB bütçesi görüşülürken fazla konuşulmaz “orduya sevgi ve selam” diye sonuçlanırdı. Şimdi ayrıntılara girilmesi, yapıcı eleştiriler yapılması yerinde ama, ne acıdır ki Türk Ordusunun bölücü Kürt milletvekillerinin şamar oğlanı yapılmasına millet ve asıl askerler nasıl ve daha ne kadar tahammül edebilir. “Sivil Otorite”ye bu kadar tabi ve hepsi yıllarca vuruşmuş, binlercesi şehit düşmüş Mehmetçiklerin komutanlarının çoğu Silivri’de, Hasdal’da içerideyken!..
Türk Ordusunun komutanları, PKK ağzıyla aşağılanıyor ve içtikleri anda rağmen sivil otoriteye sadık ve tabi oldukları için susuyorlar ve hukuka, yargı sürecine saygı ile geciken, fakat bir türlü gelmeyen adaleti bekliyorlar.

***


Umumi ahval ve manzara yorumu gerektirmeyecek kadar açıktır. Ordunun vesayetinin altından çıkacağız derken Türk Silahlı Kuvvetleri adeta PKK’nın vesayeti altına sokulmuştur. Demokrasi adı altında en kıymetli hazinemizin gıdım gıdım yok edildiğinin farkında mıyız? Rahmetli İlhan Selçuk’un ruhu şad olsun. Asıl büyük tehlikenin farkında mıyız? Türk Ordusu’nu bu hallere düşürenler farkında mı?..

Yazarın Diğer Yazıları