Yalnız Kurt ve Dehhak

                Osman Sınav''ın İmzasını taşıyan "Yalnız Kurt" adlı yeni bir dizi başladı. İlk bölümünü seyrettim.

                Filmin sinematik tarafını bir yere koyun, politik tarafı oldukça önemli.

Fetö''yü anlatıyor.

Hem de apaçık ve hiç saklamadan.

İma etmeden.

Önemli mi?

Evet, önemli.

Çünkü Fetö meselesi, aynı zamanda Türkiye''deki gizli Amerikan örgütlenmesinin, dinî birçok tarikat ve cemaat yapılanması içindeki faaliyetlerin ifşası niteliğinde.

Yeşil Kuşak Projesi palavra değil.

Kızıl Kuşak da palavra değil.

Her ikisi de Amerika''nın Türkiye''yi yeniden biçimlendirme çabasının ürünü.

ABD, NATO''ya üye olmamızla birlikte, Atatürk Türkiye''sini kendi çekim alanında kontrol edilebilir Türkiye''ye dönüştürmeye başladı. Bunun için Türkiye içinde, işine yarayacak her etki gücünü kullandı. Bunlardan biri de hiç şüphesiz dindir.

Osman Sınav, Yalnız Kurt adlı diziye, Dedem Korkut''un Salur Kazan öyküsü ile başlamış ve Yedi Başlı Ejderha ile savaşını vermiş.

Güzel bir giriş.

Gerçekten de yedi koldan sarıldığımız doğrudur.

Sonra ta eskilere köklere inmiş ve Fettah Dehhak adını kullanan Fötö''nün Ermeni kökenli olmasına dikkat çekerek, dedesinin Ermeni isyancılara karşı savaşan askerlerimizin yerini nasıl ihbar ettiğini açıklamış.

Bu ihanet sonrası orada barınamayacağını anlayan ailenin Erzurum''a göç ederek orada din-ilim bağlamından kendini gizleyip, Vaizin  Abdülfettah Dehhak adını kullandığına vurgu yapılmış.

1947''de ABD ile başlayan ilişkiler, sonrasında Marshall Planı''yla devam edip, 1952''de NATO ile eklemlendikten sonra Türkiye''de kurulan ve o dönem adı Seferberlik Tetkik Kurulu olan yapı ile FETÖ elebaşı Gülen''in ilişkisi başlamış. Önce Türk istihbaratına sonra ABD ve Türkiye''deki uzantısı Gladyo''ya evrilen FETÖ yapılanması adım adım, tıpkı Fars efsanesindeki yılan gibi beynimize girip yemeye başlamıştır. Efsaneye göre zaten Dehhak''ın tek amacı vardır, kötülük etmek.

Filmin girişi böyle.

Devamı göreceğiz.

 

Alpaslan ve Osman

Söz filmlerden açılmışken bu arada TRT''de devam eden Büyük Selçuklu Alpaslan ile atv''de süren Kuruluş Osman dizilerine ilişkin de iki çift söz söylemek isterim.

Öncelikle dönem filmleri dediğimiz, tarihin belirli zamanlarında yaşanan olayları canlandırmak ve dizi yapmak her zaman zordur. Türk sineması bu zoru başarmış görülüyor.

Bu sevindirici bir gelişme.

Hoş olmayan şey nedir derseniz, derim ki, Tarihimizin kritik dönemlerinde varlık gösteren saygın kişiliklerin içine düşürüldüğü durumdur. Kısaca Osmanlı Devleti''nin kurucusu Osman, tarihsel rolünü ve önemini kayıp etmiş, Kara Murat, Tarkan misali çizgi roman kahramanlarının niteliklerine sokulmuş.

Hele Osman Bey, boynuna idam ipi geçirilen, yakaladığı Bizans askerlerinin parmaklarını kesen, bir taraftan da vaiz gibi dinî nutuklar atan, kâh propagandist, kâh bir silahşordan başkası değil.

Devlet kurucu Osman''dan çok, maceraperest roman kahramanı gibi. Buna ne gerek vardı. Birkaç bölümde ana hatlarıyla nitelikli bir Osman anlatılabilirdi. Eğer illa o dönem üzerinden film yapacaksanız, gider adını Sungur koyar, bir kahraman yaratır, Osman''a ne yaptırıyorsanız ona yaptırırdınız.

Kurucu Osman''a haksızlık yapıldığını düşünüyorum.

Aynı şey Alpaslan için de geçerli.

Melikşah dizisindeki gibi kısa ve öz bir Alpaslan çok daha saygın, çok daha aslına uygun olurdu.

Sonuç olarak böyle filmler millî kimlik kazandırmada, tarihsel bilinç oluşturmada ve bir kimlik inşasında çok önemlidir. 

Önemsemeliyiz.

Yazarın Diğer Yazıları