Epey bir süredir yargı-siyaset-iktidar üçgeninde süreğen bir krizle yaşıyoruz. CHP, yani ana muhalefet boğuşuyor, biz ülkemizin üzerine çöken bu ağır bunalımdan etkileniyoruz.

En başta, siyasetin kendisi etkileniyor.

Bağlı olarak ekonomi, hukuk ve toplumsal yapı etkileniyor.

Şunu bilmeliyiz, kaliteli demokrasi ile hukuk arasında doğrusal bir ilişki vardır. Hukuk azaldıkça adalet, adalet azaldıkça demokrasi zayıflar. Rejim ister istemez otoriterleşir.

Hak yerini bulmaz.

Yaşayıp gördüğümüz gibi hak yerini bulmuyor.

Kaliteli demokrasi eşittir hukukun üstünlüğü, o da eşittir adil devlet, adil toplum.

İmamoğlu davasıyla başlatılan sürecin sonunda, iddianamenin kamuoyuna duyurulmasıyla tartışma başladı. Tartışılmasında sorun yok. Ancak, tartışılan şeylerin gerçekliğinde ortaya çıkan gelişmeler, ülkemizin siyasi ve hukuki kalitesini göstermesi bakımından sorunlu alanlara işaret ediyor.

İddialar ve bu iddiaların doğruluğunu bize göstermesi gereken deliller, dava konusunun haklılığına inanmamızı sağlayacak yeterlikte değil. İddianamenin “Amaç” bölümünde açıklanan “CHP’yi ele geçirme”, “Cumhurbaşkanı olmak için” çaba sarfetme, bunun için örgüt kurma gibi kavramlar, olağan siyasetin neresine ters?

Her şeyden önce CHP’yi ya da herhangi bir partiyi yönetmek için çaba sarf etmek siyasetin olan işleyişi değil mi? CHP’yi ele geçirmek için CHP delegelerinin oyunu almanız gerekir. Salt para toplayarak bir parti genel merkezini nasıl ele geçireceksiniz? Seçilme çoğunluğunu oluşturan delegeleri satın almanız gerekmez mi? Bu durumda, delege çoğunluğu satılık mıdır, diye düşünmez miyiz?

Ayrıca cumhurbaşkanı olmak bir amaç olamaz mı? Bunun için ekip kurmak (örgütlenmek) gerekmez mi?

Elbette gerekir.

Burada önemli olan esas konu rüşvettir. Rüşvetin belgelenmesi ve bunun da sırf cumhurbaşkanı olmak için alınmış ya da verilmiş olmasının belgelenmiş olması gerekir. Önemli olan budur. Yoksa belediye başkanı olmak, partinin il başkanı olmayı amaçlamak ya da genel başkanı olmak için ekip (örgüt) kurup çalışmak olağan siyasetin ta kendisidir.

CHP’NİN KAPATILMASI

Savcılığın Yargıtay Cumhuriyet Savcılığına “bildirim” diyerek yazdığı yazıda şöyle deniliyor.:

“Soruşturma dosyamız kapsamında yapılan tespitler ışığında, Cumhuriyet Halk Partisi’nin ülke genelinde ve yerelde gerçekleşen seçimlerin güvenilirliğine ve seçmenin iradesini etkilemeye, demokratik düzeni etkilemeye yönelik, sistematik ve süreklilik arz edecek şekilde müdahalede bulunduğu anlaşılmakla, Cumhuriyet Halk Partisi hakkında Anayasa’nın 68 ve 69. maddeleri ile 2820 sayılı Siyasi Partiler Kanunu’nun101. ve devamı maddeleri uyarınca gereğinin takdir ve ifası için Cumhuriyet Başsavcılığımızca Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına bildirimde bulunulmuştur.”

Bu “bildirim”, CHP’nin kapatılmasını istemek değilmiş. Peki, neden “Anayasa’nın 68 ve 69. maddeleri ile 2820 sayılı Siyasi Partiler Kanunu’nun101.Maddelerine” atıfta bulunuldu?

Siyasi Partiler Kanunu’nun 101. maddesinin başlığı şöyle: “Anayasadaki yasaklara aykırılık halinde partilerin kapatılması.”

Burada yoruma gerek var mı?

Yok.

Bir de şu cümleye bakalım: “Cumhuriyet Halk Partisi’nin ülke genelinde ve yerelde gerçekleşen seçimlerin güvenilirliğine ve seçmenin iradesini etkilemeye, demokratik düzeni etkilemeye yönelik, sistematik ve süreklilik arz edecek şekilde müdahalede bulunduğu” gerekçesi ile Yargıtay’a bildirim yazılıyor.

İyi de CHP, iddia edildiği gibi gibi, “gerçekleşen seçimlerin güvenilirliğine ve seçmenin iradesini etkilemeye, demokratik düzeni etkilemeye yönelik, sistematik ve süreklilik” arz edecek boyutta bir etki yapmışsa, Yüksek Seçim Kurulu bunu niye görmemiş? Onu da bırakın, rakibi olan diğer partiler o sırada ne iş yapıyormuş? Ha, öyle değil “casusluk faaliyeti” yürüterek yapıyordu denilecekse, bu durumda, Türkiye’nin istihbarat birimleri ne yapıyordu dememiz gerekecek.

Kısaca, ülkemiz, hak etmediği hukuk ve siyaset krizi yaşıyor. Zihnimiz bunlarla meşgul edilirken, 20 askerimizi şehit verdik. Bir aile, Almanya’dan kalktı ülkesine geldi, kumpir ve midye yedikten sonra topluca zehirlenip öldü. Emniyette “C” kodlu alarm verildi. Milletvekillerinin teröristbaşı ile görüşeceği haberleri medyaya düştü. Ve en önemlisi de enflasyon tahminleri tutmadı.

Liste uzun, halimiz perişan.