Yassah hemşerim

Bu lafı eskiden şaka gibi kullanırdık. Askeri bölgelere girilmemesini hatırlatan Mehmetçiğin sesiydi bu. Gene eskiden insanlar arasında bir yakınlık, samimiyet hatta bir şefkat olurdu. Silivri’ye gitmeyi bile yasakladılar. Şimdi bu yasaklama işini Valiler yapıyor, en soğuk yüzleriyle. Oysa açık duruşmalarda, duruşmaya girmek hakimler tarafından yasaklanır. Bakanlar da çok alıştılar ya  “müebbet hapis” ten  söz ediyorlar böyle yasakları tanımlarken. Hem de Adalet Bakanlığı yapmış kişiler. Bu bir hukuk savaşıdır diyorduk, ne savaşmış ama!
Müebbet hapis vicdan azabıdır beyler. İnsanı içten içe çürüten, ahretini de berbat eden bir hapis.
Kur’an’ın mealini hiç okumadınız mı? Zulümden bahseden ve onu lanetleyen kaç ayet var saymadınız mı? Biz, söylenenler doğruysa bir yanağına tokat atana öteki yanağını çevirmeye alışkın değiliz. Bizim kültürümüzde bu yok. Bu lafı İsa aleyhisselama atfederler ama emin değilim.
Biz kimseye zulmetmez, kapital harflerle yazıyorum: ZULMETTİRMEYİZ. Kişisel acılarımızda evet tevekkül ederiz, sabrederiz, affederiz, üç günden fazla küs durmayız, barışı ve barıştırmayı severiz. Çünkü bu saydıklarımın insanın lehine olan davranışlar olduğunu, ayrıca sevap kazandırdığını biliriz. Dünya malında gözümüz yoktur yahut bu hevesle hırslarımızı irademizle dizginlemeye çalışırız. Başbakanımızın sık sık söylediği gibi kefenin cebi yoktur ve dolarlar mezara gömülmez.
Ne oluyor şimdi bu zulümlerle, Silivri hapishanesinde bir üniversite oluşuyor. Dünya kadar kitap yayınlanıyor, insanlar, dervişler gibi, büyük nefsi mücadelelere alışıyorlar, çay birikintilerinde bitki yetiştirmeye kalkışmak gibi şaşırtıcı iyilikler keşfediyorlar. Şiir yazıyorlar, dışarıda olsalardı okuyamayacakları kitapları okuyorlar, dünyayı daha iyi tanıyorlar. Dışarıda bir üniversite oluştuğu gibi, inanılacak gibi değil ama bir kaliteli asker birikimi de oluşuyor. İnşallah ileride bunların bilgi ve tecrübelerinden ve erdemlerinden de faydalanılır.
Şimdi Silivri’ye gitmeyi yasaklıyorsunuz da ne oluyor. Oraya gitmeyecek olanlar bile gidecekler. Heyecan bulaşıcıdır beyler, engel tanımaz. İnsanın içindeki kahramanlık, merhamet, şefkat dürtüleri böylece ruhunu etkiler. İnsan kendini biraz Kara Murat, Malkoçoğlu, Zaloğlu Rüstem, Battal Gazi, Binbaşı Rıfat, Kazım Karabekir, Mustafa Kemal hisseder.
Üstelik oraya gidenler babalarını, evlatlarını, kocalarını görmek isteyen son duruşmalarında hazır bulunmak isteyen mağdurlardır. Size ne yapacaklar, ağlamalarından, bir iki feryattan mı etkileneceksiniz? Dışarıdaki kalabalıklar sadece destektir, vefadır, dostluktur, merhamettir, hayranlıktır. Bunları anlamıyor musunuz?

Yazarın Diğer Yazıları