Yeni Anayasa neden yapılamaz?
En başından söyleyeyim: Yeni anayasa yapılamaz, çünkü Türkiye, siyasal iktidarın vesayeti altında. Evet, bir vesayetten kurtulduk, doğru, ama Erdoğan iktidarları devlet bürokrasisi dahil, sistemin tamamı ele geçirdi, adeta yürütmenin kendisi devlet haline geldi. Buradan da anlaşılacağı gibi mevcut düzen;
- Adil değil. Bu durumda hukukun evrensel kuralları işlemez. Evrensel hukuk kurallarının hiçe sayıldığı bir ortam, bütün toplumu ilgilendiren ve genel olarak “toplumsal anlaşma/sözleşme” kabul edilen anayasa yapmaya uygun değil demektir.
- Mevcut anayasal düzen çalıştırılmıyor. Cumhurbaşkanlığı hükümet Sistemine geçerken ve geçmezden önce, AB uyum süreci doğrultusunda yüzde 70’i değiştirilen, Erdoğan’a seçilme hakkı veren şimdiki anayasaya bizzat iktidarın kendisi uymuyor. Üstelik anayasaya uyacaklarına dair yemin ettiler.
- Toplumsal uzlaşma (mutabakat) ortamını, bir başka deyişle anayasa yapacak siyasal ortamı iktidar bozdu. Milli birlik ve rekabet ortamı yaratmak yerine siyaseti düşmanlaştırdı. Türkiye, derin bir hukuk krizi bağlamında iktidar-muhalefet çatışması yaşıyor. Bu da demektir ki, siyasal ortam, toplumu kucaklayacak zeminden yoksun.
- En önemli gerekçe olan, kuvvetler ayrılığı ilkesi, iktidar lehine, yine iktidarın kararlarıyla bozuldu. İstanbul Belediyesi’ne yapılan operasyonlar bu durumun tipik göstergesi. Bağımsız yargı yerine, siyasal iktidarın bürokrat olarak atadığı kadroların adliyede göreve getirdiği kimseler görev yapıyor. Geçmişte birçok olayda bu durumun benzerlerini gördük. Menderes’i asan mahkeme, evrensel hukuk kurallarına göre davranmadı. Menderes’in avukatlarını bile tutukladı.
- Hukuk güven kayıp etti. iktidar belediyelerine yönelik onlarca suç duyurusu varken hiçbirine soruşturma açılmadı. Oysa daha dün Yunus Emre Vakfıyla ilgili haberler manşetlerdeydi. Dolayısı ile hukukun en önemli kurumu olan adalet, adamına ve siyasal görüşüne göre uygulamalar oluyor diye güven kayıp etti. Bunun en çarpıcı örneği, İmamoğlu’na yapılan operasyon sonrası, ülke ekonomisinin yapılanı siyasi olarak algılamasıdır. Bunun sonucu olarak, TL’nin hızla değer kaybetmesi, finansal dengelerin sarsılması. Ayrıca dış borç yükü artarken piyasalarda 40 milyar doları aşan büyük kayıpların ortaya çıktığı görüldü. Düşürülmeğe çalışılan enflasyonun yeniden yükselmesi gibi apaçık bir yıkım yaşandı. Bütün bu yaşananlar sadece adalet sisteminin aldığı kararlar sonucu ortaya çıktı. Hukukun böylesine tartışıldığı ve sorgulandığı bir ortamda kim nasıl ve hangi akılla inandırıcı bir anayasa yapabilir?
- Anayasa Mahkemesi kararları göz ardı ediliyor. Böylece “Hakların güvenirliği” ve garantisinin olup olmayacağı, anayasanın işlevselliği durduk yerde sorun haline getiriliyor. Kısaca “Anayasal güvence” boşlukta kalıyor.
- Türkiye’de siyasal otorite kişiselleşti. Dolayısı ile iktidar otoritesi, lidere bağlı, lidere odaklı kararlar alıyor. Halbuki iktidar otoritesi ve lideri de dahil herkesin, “Hukuka bağlı ve yine hukuka uygun, hukuka göre karar” vermesi gerekiyor. Bu durumda, üstün olan hukuk olmuş oluyor. Sayıştay raporlarına yansıyan devleti zarara uğratan, hukuka uymayan işlemler, hukukun istediği biçimde düzeltiliyor mu? Hayır! Neden? Çünkü “Hukukun üstünlüğü” ilkesi çalıştırılmıyor. Bu durumda kamu zarar ediyor. Daha doğrusu ettiriliyor.
- İktidar, siyasal barışı bozduğu için, tartışmalı hukuk uygulamaları sebebiyle anayasa yapacak zemini ortadan kaldırdı. Yürüyüş yapan öğrenciler halen daha tutuklu. Siyasal parti lideri olan Ümit Özdağ’ın yatarı olmayan suçlamalara yönelik mahkemesi uzatıldı, adeta cezaya çevrildi. Böylece ülkede milli birlikçi siyaset çöktü. Yerine iktidarın despotik uygulamaları geldi. Böylece tüm yasaların meşru kaynağı olan anayasa ve orada belirtilen temel ilkeler göz ardı edildi.
Öyle ise, tüm bu ve benzeri gerçekler dikkate alındığında Türkiye’de anayasa yapacak ortam yok edildi diyebiliriz. Yeni anayasa yapılabilmesi için Önce hukukun üstünlüğünü görmemiz gerekiyor. O görülmeden sağlıklı anayasa yapılamaz. Yapılsa da uygulanacağına dair güven oluşmadığından yine sorunlu olur.
Filozof John Stuart Mill: “Bir ülke zenginleşirken, en zayıf bireyin onurlu yaşamasını sağlayamıyorsa, ahlaken fakirdir” diyor. Ekonominin bozuk düzeni de toplumun geniş kesimlerinin aleyhinde yürütülüyor. Toplumun anayasadan önce milli ekonominden hak ettiği payı alması gerekiyor. Huzursuz bir topluma yeni anayasa yapsanız ne olacak?
Silahlar yakmak ne demek?
OPERASYONLARIN ASIL HEDEFİ
Türkiye’nin boğazına sarılmış el!..
Ekonomiden eğitime diploma sorunu…
Biz bunu hak etmiyoruz
Guguk kuşunun yumurtaları
Bu siyasi kadrolardan demokrasi çıkmaz!
Meclisin Talat Paşa sınavı…
İç cephe, dış cephe MİLLİ BİRLİK
Devletleri yıkma, rejimleri çökertme projesi: BOP









