Yeni bir Anayasa: Neden ve nasıl?

Pazar günkü yazımda, mevcut meclisin neden yeni bir anayasa yapamayacağını açıklamış, sonunda da bunun elbette ki asla yeni bir anayasa yapılamayacağı anlamına gelmediğini belirtmiştim.

Kaldığım yerden devam ediyorum…

Yeni bir devletin kurulması, darbe ya da ihtilal olması hâli ya da bir devrimle devletin yeni bir kurucu felsefe kazanması, yeni anayasaya yol açan en yaygın durumlardır.

Ancak bunlar dışında da demokratik bir devlette, mevcut hukuki düzen tamamen ortadan kaldırılmaksızın yeni bir anayasa yapmak elbette ki mümkündür.

Toplumsal, siyasal koşulların değişmesi ve anayasadan beklentilerin farklılaşması nadiren de olsa yeni anayasa yolunu açabilir.

İlk soru: Neden?

Ancak bu yola girmeden önce cevaplanması gereken bazı sorular vardır. Bunların ilki, neden yeni bir anayasa yapılmak istendiğidir.

Bu açıdan, daha önce de yazdığım gibi önemli ölçüde değişikliğe uğramış ve bu değişikliklerin çoğunluğu mevcut iktidar tarafından yapılmış olan 1982 Anayasası’nın neden bugünkü koşullara uygun olmadığının izahı gerekmektedir.

Hatta pazar günkü yazıma ithafen bana gönderdiği e-postasında Bu darbe Anayasası’dır deyip geçmek olmaz” diyen okuyucumu da burada anmak isterim. Kendisinin dikkat çektiği kapsamlı 1995 değişikliklerine, AKP iktidarı tarafından gerçekleştirilen 2001, 2010 ve 2017 kapsamlı anayasa değişikliklerini de ekleyerek e-postadadaki şu ifadeleri buraya taşıyorum:

“Şimdi bu Anayasa'nın hangi kriterlere göre neresinin antidemokratik olduğu, neresinin değiştirilmek istendiği somut olarak belirtilmek durumundadır.”

Kendisinin yönelttiği bu sorular, son derece yerindedir ve demokratik yollarla anayasa yapım sürecinin başlangıç aşamasını oluşturur.

Bu sorulara cevap verilmeden, yeni anayasa yapım süreci başlatılamaz.

İkinci soru: Nasıl?

İlk soruyu yanıtlayıp, yeni bir anayasaya neden ihtiyaç duyulduğu sorusuna açık cevap verildikten sonra, bu yeni anayasanın nasıl yapılacağı sorusu gündeme gelir.

Çağdaş anayasacılık ilkelerine uygun yöntemlerle toplumdaki farklı katmanların etkin katılımının sağlanmasının nasıl gerçekleştirileceği, demokratik bir anayasacılık sürecinin olmazsa olmazıdır.

Bu açıdan tüm siyasi partilerin yanı sıra, sivil toplum örgütlerini ve farklı toplumsal katmanların temsilcilerini de içerecek şekilde bir Kurucu Meclis oluşturulması demokratik anayasa yapım yöntemi olarak tercih edilmesi gerekendir.

Ancak bu şekli sorunun yanı sıra, Türkiye’deki siyasi iklim ve bu iklimin toplumda yaratmış olduğu ayrışma ekseninde diğer bir nasıl sorusu da bu farklı toplumsal katmanların nasıl bir araya geleceğine dairdir.

Üçüncü soru: Yeniden nasıl?

Bu defa nasıl sorusu anayasanın içeriğinde neler olacağına dairdir: Nasıl bir anayasa yapılması hedeflenmektedir?

Burada, liberal anayasacılığın temelinde neyin yattığını da bilmek gerekir.

1789 Fransız İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirisi’nin 16. maddesi şöyle der:

Hakların güvence altına alınmadığı, kuvvetler ayrılığının bulunmadığı bir toplumda Anayasa yoktur.”

Bu temelin üzerine toplumun tüm katmanlarının beklentilerini karşılayacak, sorunlarına çözüm oluşturabilecek bir anayasa için nasıl düzenlemeler getirileceği sorusunun yanıtıyla demokratik bir anayasa yazımı yapılması -elbette ki- mümkündür.

Ancak görüyorsunuz ki, özellikle nasıl sorularına cevap vermek, medeni bir tartışma ortamını ve toplumsal bir uzlaşıyı zorunlu kılmaktadır.

Bu da bizi daha henüz onu dahi cevaplayamadığımız yeni anayasa yapımı yolundaki ilk soruda takılı bırakır.

Yazarın Diğer Yazıları