Yeni yıl hoş gelmedi

Yeni yıl hoş gelmedi

Yıl biterken olaylar ve gelişmeler bitmedi. Sakin bir ülke ve toplum olamadık. Dünyanın hemen bütün ülkelerinde siyaset, ekonomi, ticaret, eğitim, hukuk… Kısaca bir ülkede her ne varsa, yerli yerinde belirli bir düzen içinde adeta kendini tekrarlarken, Türkiye''de biz, iktidar kaynaklı krizlerle yeni yıla girdik.

Dünya, yeni bir yılın gelişini kutladı; politikacıları, sanatçıları, halkı eğlendi, biz kavga ettik.

Oradan devam edeceğiz haliyle.

Yeni yıl, olayları ve gelişmeleri geçmişte bırakmıyor. Tam tersine yarım kalanları tamamlayarak bir sonrakine devrediyor.

Ekonomi uzmanı olmayan ekonomi bakanı, zengin sınıfının dışında kalanların doların geleceğini fark ederek tedbir aldıklarını ama buna mukabil, orta alt sınıfların ve tabakaların yeni ekonomik tedbirler dolayısı ile "çarpıldığını" söyledi.

Söylediklerini tartışırken yeni yıl kapıya dayandı...

Merkez Bankası''nın dolar sattığını anlamamış yeni ekonomi bakanımız.

Acaba Türkiye dışında hangi ülkede böyle bir ekonomi bakanı var? Hangi talihsizler bize benziyor?

Bilmiyorum…

İkinci büyük gelişme Millî Eğitim''de.

Gençleri öğretmen yetiştirmişiz. İçleri kıpır kıpır. Umut dolu. Onlar bu talihsiz ülkenin evlatları. Varını yoğunu ortaya koymuş, gece gündüz dememiş ders çalışmışlar ve KPSS''de üstün başarı göstermişler. Haliyle ümitvar bir ruh haliyle devlet büyüklerinden müjdeli haber beklemekteler.

Kazandıklarından eminler…

Ama bu ülkeyi 20 yıldır yöneten iktidarın aslında düzen bozucu olduğunu bilmiyorlar.

Sağlıktan eğitime, hukuktan, askeriyeye, mülkiyeden devlet bürokrasine kadar, hemen her şeyi bozanlar, iktidara geldiklerinden bu tarafa adeta yıkım ekibi gibi çalışmakta.

Bozmadıkları düzen kalmadı.

Öyle ki İçişleri Bakanı hızını alamayıp "…bizim yaptıklarımıza bakmayın. Biz kendimiz yapmıyoruz. Biz inanıyoruz ki bize yaptıran Allah''tır, bize yaptıran Allah''tır, bize yaptıran Allah''tır" dedi.

Haşa, Allah''ı, kendi işini kendi yapamayıp, her ne yapacaksa kullarına yaptıran bir varlık olarak sunuyor. Allah''ın şanı yücedir. O, "Ol derse oluverir." Bunun için Soylu''ya da başkalarına da ihtiyacı yoktur.

2021''den 2022''ye "Değerler eğitiminin" nasıl çökertildiğine hep birlikte şahitlik ederek girdik.

Herkes biliyor ki, eğitim çökerse, her şey çöker. Çünkü insanoğlu her ne biliyor ve üstesinden geliyorsa onları öğrendiği için yapabiliyor ve becerebiliyor. Eğitim, öğreterek insanı bilgili ve meslek sahibi yapar. Tüm öğrenmelerin sonucunda insan, öğrendiklerine uygun davranış kazanır. Bu davranışlar; istenen, kabul gören, olumlu, amaca uygun olmaz ise eğitim başarısız ya da sapma var demektir.

Eğitimin önemini bilen başta ABD olmak üzere, modern çağın gelişmeci ülkeleri, kentleşmeyle birlikte toplumsal yabancılaşma yaşandığını fark ederek 1960''larda "karakter ve değer eğitimine" yöneldiler. Türkiye, her şeyde olduğu gibi bunda da geç kaldı ve birkaç yıl evvel konunun önemini anlayarak "değerler eğitimine" yöneldi. Ancak 2022''nin giriş kapısında gördük ki, değerler eğitiminden sorumlu Millî Eğitim Bakanlığı, hem en yüce değerlerden olan, "doğruluk, dürüstlük, adalet" değerleri ile eğitimin en temel amacı olan ahlak eğitimini bizzat kendisi yerle bir etti.

KPSS''de, hak edene, hak ettiğini vermedi.

Böylece öğretmen adaylarının sadece haklarını çalmadı. Aynı zamanda geleceklerini de çaldı. Artık onların sürekli geliri olacak maaşları olmayacak. Emeklilik sigorta primleri yatırılmayacak. Onlar, toplumun gözü önünde hayatı çalınan kimseler.

Millî Eğitim Bakanlığı, yaptıklarıyla ayrıca çok çalışıp başarılı olmayı önemsizleştirdi. Böylece "Başarı" değerini, hiç haline getirdi.

2021''e damgasını vuracak olayların en sonuncusu gene Millî Eğitim Bakanlığı''nın bahçe kapısına Türkiye''nin Ana Muhalefet Partisi Genel Başkanı girmesin diye kilit vurulmasıdır.

Bugün 2022.

Dünya, işinde gücünde, kavgasız, gürültüsüz bir ülkede yaşamanın huzuruyla yeni yıla uyandı…

Peki biz?

Yazarın Diğer Yazıları