Zafer Arapkirli’den kader mahkumu gazetecilere tarihi çağrı. Basın öne eğilmesin aldırma medya aldırma. 24 saat geçti Berat Albayrak’ın istifa haberini hala veremediler. Bu günler de geçer

Zafer Arapkirli’den kader mahkumu gazetecilere tarihi çağrı. Basın öne eğilmesin aldırma medya aldırma. 24 saat geçti Berat Albayrak’ın istifa haberini hala veremediler. Bu günler de geçer
Ünlü televizyoncu Zafer Arapkirli, iktidarın elindeki medyadaki arkadaşlarına defalarca seslendiğinin altını çizerek, “Ses çıkarın. İtiraz edin. Huysuz desinler, geçimsiz desinler, isyankâr desinler. Ama yarın, çocuklarınızın-torunlarınızın suratına bakabilecek yüzünüz olsun” ifadelerini kullandı.

Ünlü televizyoncu ve gazeteci Zafer Arapkirli kişisel Facebook hesabından yaptığı paylaşımda mangalda kül bırakmayan ve "ilk ben verdim, ilk ben girdim haberi" diye öğünen haber kanallarının iş siyasi bir habere gelince derin sessizliğe bürünmesini ele alarak, siyasi ve ciddi olayda sadece belgesel yayınlar yapan medya çalışanlarına seslendi.

Yaptığı paylaşımla seslenen Zafer Arapkirli, “Tek tek seslerini birleştirip daha yüksek bir ses çıkarmak için mücadele ederlerse, "Gazetecilik yapmak için" direnirlerse, kurumların yönetimlerine baskı yapabilirlerse, başarırız bunu” ifadelerini kullandı.

Kaygılardan dolayı gazeteciliğin camdan fırlatıldığını belirten Arapkirli, “Bu meslek, başka mesleklere benzemiyor. Bir doktorun, gözleri önünde ölen bir hastaya "Acaba ne derler?" diye dokunmadığı, bir itfaiyecinin göz göre yanan bir evi izlediği, bir polisin, gözünün önünde yaşana bir soyguna sessiz kaldığı bir anı düşünün. O anı yaşıyoruz” dedi.

Mesleğini yaptığı ve susmadığı ve gerçekleri olduğu gibi verdiği için o kadar iyi hissediyorum ki diyen Arapkirli, “Hem kendinizi (birey olarak) hem de mesleğimizi feda edip etmemek. Bütün mesele bu. Tercih sizin” sözleriyle seslendi

Ünlü televizyoncu Arapkirli’nin yaptığı paylaşımın tamamı şu şekilde:

"GAZETECİLER MÜCADELE ETMELİ...

Yandaş medyada çalışan pek çok namuslu haberci arkadaşım var. Tek tek bu insanları tenzih ederim. Kuşkusuz, kararları onlar vermiyorlar.

Ama geçmişte, bugünküne benzer durumlarda kavga (ve itiraz) etmiş ve bedel ödemeyi göze almış bir meslektaşları (çoğunun ağabeyi) olarak tek tek itirazların bile etkili olabileceği konusunda uyarmak istiyorum.

Her işyeri gibi, gazetelerin ve TV kanallarının da gerçek "değeri ve varlığı" o kurumların çalışanlarıdır. Patronlar, herkesten aynı anda vazgeçecek kadar da aptal değiller. Bunu unutmayın. Tek tek seslerini birleştirip daha yüksek bir ses çıkarmak için mücadele ederlerse, "Gazetecilik yapmak için" direnirlerse, kurumların yönetimlerine baskı yapabilirlerse, başarırız bunu.

Diyebilirsiniz ki, "Nasıl yapsınlar?" Diyebilirsiniz ki.. "Ekmek parası"...

İşte zurnanın zırt dediği yer de burası. "Ekmek parası" kaygılarının girdiği kapıdan, gazetecilik anında çıkıp gidiverir. Bugün geldiğimiz noktanın da nedeni bu zaten. O kaygı (ekmek parası) hâkim olduğundan dolayı, camdan aşağı fırlatılıp atıldı gazetecilik.

Diyebilirsiniz ki, "Senin bulunduğun yerden bunu söylemek kolay."

Evet tam da bunu diyorum işte. Ben şu an bulunduğum yere bu mücadeleyi (üstelik de ekmek parası kaygılarımın hep olduğu bir dönemde) verdiğim ve ağır bedeller ödemeyi göze aldığım için geldim. Ve "bulunduğum yerden" gayet memnunum. Çünkü "emir ve talimat aldığım, işaret beklediğim, sus denince sustuğum, konuş denince konuştuğum, eleştir deyince eleştirdiğim, alkışla denince alkışladığım" bir makam, bir mevki, bir otorite yok.

İktidarın eline esir düşmüş medyadaki arkadaşlara, bu konuda daha önce de defalarca seslenmiştim. Direnmenin, itiraz etmenin ve gerekirse bu yolda bedel ödemenin zamanı henüz geçmedi.

Bu meslek, başka mesleklere benzemiyor. Bir doktorun, gözleri önünde ölen bir hastaya "Acaba ne derler?" diye dokunmadığı, bir itfaiyecinin göz göre yanan bir evi izlediği, bir polisin, gözünün önünde yaşana bir soyguna sessiz kaldığı bir anı düşünün. O anı yaşıyoruz.

Hem kendinizi (birey olarak) hem de mesleğimizi feda edip etmemek. Bütün mesele bu. Tercih sizin.

Ses çıkarın. İtiraz edin. Huysuz desinler, geçimsiz desinler, isyankâr desinler. Ama yarın, çocuklarınızın-torunlarınızın suratına bakabilecek yüzünüz olsun. Onlara, "Ben o günlerde boyun eğmedim. Mesleğimi yaptım. Susmadım. Çünkü millete susmamak diye bir borcum vardı. O borcumu hep ödedim" diyebilmelisiniz.

O kadar iyi hissediyor ki insan. Yeminle.."

zafer-arapkirli-003.jpg