Tanzimat ve Avrupa Birliği

İnsan, içinde yaşadığı ortamın yanlışlıklarını pek göremiyor. Mesela, geriye dönüp baktığımızda Tanzimat’ın, Osmanlı İmparatorluğu’nun dağılmasıyla sonuçlanan bir sürecin başlangıcı olduğunu görebiliyoruz. Ama bugün AB yolunda hızla ilerlerken Türkiye Cumhuriyeti’nin siyasî ve içtimaî yapısını kökten sarsacak adımlar attığımızı fark edemiyoruz.
Parti taassubu ve tarafgirlik bir kenara bırakılarak hadiselere objektif bir gözle bakıldığında, 1839 Gülhane Hattı Hümayunu ve 1856 Islahat Fermanı ile son yıllarda TBMM tarafından çıkarılan AB uyum yasaları arasında büyük benzerlikler olduğu görülür. Maalesef bu benzerlikler sadece söz konusu metinler arasında değil, Batı’nın baskısı ve bizim yöneticilerin teslimiyetçi tavırları arasında da görülmektedir.
Batı’nın istekleri doğrultusunda hazırlanan Tanzimat Fermanı’nın getirdiği belli başlı sosyal değişiklikler şunlardır:
1- Müslümanlarla gayrimüslim tebaanın hukukî statülerinin eşit hale getirilmesi.
2- Başka din ve milliyetten olanlara kendi dillerinde eğitim veren okullar açılması.
3- Ticaret serbestliği ve yabancılara ticarî imtiyazlar verilmesi.
4- İçtimâî yapımızın Hristiyanların içtimâî yapısına benzetilmesi.
Günümüzde AB yetkililerinin baskıları da aşağı yukarı aynı konularda yoğunlaşmaktadır:
1- Farklı etnik grupların kendi dillerinde eğitim yapabilmelerinin sağlanması.
2- Ruhban okulunun açılması.
3- Ekümeniklik, azınlıkların vakıf arazileri vb. konuların çözülmesi.
4- Yasalarımızın AB yasalarına uydurulması.
Dikkat edilirse aradan yaklaşık bir buçuk asır geçmiş olmasına rağmen, Batı’nın talepleri hiç değişmemiş. Gayeleri önce içtimâî yapımızı sarsmak sonra da bizi, birbirimize düşürerek zayıflatıp siyasi ve ekonomik yönden kendisine bağımlı hale getirmektir.
Bazılarının bu söylediklerimize “evham”  deyip geçeceklerini biliyoruz. Ama durum ortada. Tanzimat’la başlayan Batı taklitçiliğimiz, İmparatorluğun parçalanarak topraklarımızın işgaline yol açmıştı. Korkarım yine Batı’nın “insan hakları, özgürlük, eşitlik” gibi yaldızlı sözlerine aldanarak “Modern Tanzimat Fermanı” olarak niteleyebileceğimiz uyum yasalarını çıkarmaya devam edecek olursak Türkiye Cumhuriyeti’nin sonu da Osmanlı İmparatorluğu’nun akıbetine dönecektir.
Allah’tan o gün, halkın millî ve dinî duyguları sağlamdı. Atatürk’ün önderliğinde:  “Ya istiklâl ya ölüm!” denilerek vatan kurtarılmıştı. Üzülerek belirtelim ki “Gerekirse millet olarak aynı şeyleri yine yaparız” diyemiyoruz. Vicdânî retçilerin türediği, dünya vatandaşlığının revaçta olduğu bir ortamda, vatan için kaç kişi canını feda eder? Heyhât!..
Tarihi  tekerrür diye târif ediyorlar
Hiç ibret alınsaydı, tekerrür mü ederdi?
(Mehmet Akif)

Yazarın Diğer Yazıları