Giderek ayrışıyoruz. Bir taraf halifelikte ısrarlı. Her şeyi kendilerinin belirledikleri dinin sınırları içine sokuyorlar. Güç ellerinde olduğu için önlerine geleni tehdit ediyorlar; dil koparıyorlar, had bildiriyorlar.

Şimdi IŞİD''çiler çıksalar, "Biz de dinimiz için dil koparıyoruz, el kesiyoruz, baş kesiyoruz, had bildiriyoruz." deseler, söyleyecek sözünüz olabilir mi?!

Dün verdim... Diyanet, şu zamanda kendilerinden beklemediğimiz bir açıklama yaptı: "Hem yüce dinimizin ilkeleri ve örnek şahsiyetleri hakkında konuşurken hem de söz konusu değerleri savunurken saygılı, özenli ve ilkeli olmak, herkesin içselleştirmesi gereken en temel insanî ve ahlâkî tavırdır."

Kutsala dil uzatanlar da sorgulanır (TCK 2116/3). Ötesi olabilir mi?

İstanbul''da Vahîdettin''in Köşkü onartılınca işkillenmiştim. Daha önce cumhurbaşkanlarının kullandığı Huber Köşkü vardı, Sanırım Florya''da da bir mekânda kalırlardı. Son iktidar Dolmabahçe Sarayı''nı da mesken tutmuştu.

Özellikle Vahîdettin Köşkü''nde ısrar edilmesi neyin nesi? Vahîdettin padişah olarak son halife idi. Vahîdettin kaçınca, ressam şehzade Abdülmecit halife ilân edildi ama o sayılmaz. Artık cumhuriyete geçilmişti. Nitekim ilk fırsatta halifelik kaldırıldı.

Vahîdettin, "siyasî İslâmcı" cenahın kırmızı çizgisi. Vahîdettin Köşkü''nün İstanbul''da cumhurbaşkanlığı makamı olmasını nasıl izah edebilirisiniz?

Vahîdettincilerde halifelik iştihası pek yüksek. Burada belki bir gazete sayfasında ilk biz Vahîdettin''in "Hilafet elden gidiyor, bizi kurtarın!" diye ABD''ye yalvardığının belgesini verdik. 

Ankara Melike Hatun Camisi''nin imamı Halil Konakçı''nın videoları internette. Hoca öyle bir coşuyor ki... Hilafet istiyor ve üstelik, bu makamı papalıkla, patriklikle kıyaslıyor:

"Katoliklerin bir başı var. Papa, Vatikan''da. Ne iş yapıyor? Adamın oturduğu mahalle bile özerk. Plakası var, bayrağı var. Orası neresi? Katolik Hristiyanların merkezi. Yani Katolik dünyasında herhangi bir papaz, herhangi bir kardinal, rahip veya rahibe yanlış bir şey yaparsa, Hristiyanlık dinine aykırı bir şey konuşursa, kulağından tutup, silkeleyip, alaşağı edecek bir makam var. Ortodoksların da bir merkezi var. Rum Patrikhanesi..."

Hoca, büyük hışımla "Şimdi söyleyin bana İslâmın merkezi neresi? İslâmın söz sahibi, makamı kim?!" diyor:

"Anladınız mı şimdi niye kaldırdılar, niye lağvettiler o makamı 100 yıl önce? Çıksın biri desin ki ''Muhammed de bir adamdı. Salavat yalakalıktı. Şefaat yoktu. Kabir azabı yoktu. Kur''an vahiy değildi'' Çıksın bir başkası, ''Hz. Meryem iffetsizdi'' desin, istedikleri gibi konuşsunlar. Çıksın bir şarkıcı parçası Âdem Aleyhisselam''a ''cahil'' diyebilsin diye bu makamı kaldırdılar. Eğer o makam bugün kaim olsaydı vallahi bir kimse bile bugün konuşup Allah''ın dininde, bir imam bile olsa söz sahibi olamazdı. İşte bunun için kaldırdılar. Allah o makamı geri getirsin bize. Bunun için çalışacağız."

Ya ben İslâmı bilmiyorum ya Halil Konakçı!

Dinin sahibi Allah''tır. Koruyan odur. Sen Allah mısın! Sümme hâşâ! 

İslâmda "hilafet" diye bir makam yok öncelikle. Padişahlar, sultanlar makamlarını, sağlamlaştırmak için kendilerini halife ilan ettiler ve bu gelenek sürüp gitti. (Lütfen 24 Mart 2021''de bu köşede yayınlanan "15 dakikada halifelik!" yazıma girin.)

Sen siyaset yapma Hoca! İslâmı anlat! Biliyorsan tabiî...

"Halifemiz" ne demişti: "Nass var nass… Sana bana ne oluyor!"

Ben de diyorum ki: Âyet-i kerîme var! Sana bana ne oluyor!

"İnnâ nahnu nezzelnâ''z-zikra ve innâ lehu le-hâfizûn" ("Hiç şüphesiz, zikri (Kur''ân''ı) biz indirdik biz; onun koruyucuları da gerçekten biziz.") (Hicr, 15/9)