Adnan Menderes'in iktidardan düşürülmesinin İsrail bağlantısı (2)

Adnan Menderes'in iktidardan düşürülmesinin İsrail bağlantısı (2)

27 Mayıs 1960 Darbesi''ne dair pek çok yorum yapıldı. Bu yorumlar içinde "İsrail" yoktu.

Prof. Dr. Hikmet Özdemir, "Ben-Gurion''un ''Dış Sınırlar Senaryosu'' ve Adnan Menderes''in İktidardan Uzaklaştırılması" (Korkmaz Alemdar Armağanı, Ankara 2023) başlıklı makalesinde, İsrail Devleti''nin kurucu başkanı Ben-Gurion''un 24 Temmuz 1958 günü ABD Başkanı Eisenhower''a gönderdiği tarihî mektubunu verir. Sonra sözü 1958 yılının 28/29 Ağustos günlerinde Türk ve İsrail yetkilileri arasında Ankara''da gerçekleştirilen "gizli zirve"ye getirir.

28 Ağustos 1958 günü, İsrail Başbakanı Ben-Gurion, Dışişleri Bakanı Golda Meir, Dışişleri Müsteşarı Şimon Perez ve Genelkurmay Başkanı Zvi Zur, Türkiye Başbakanı Adnan Menderes''le görüşmek için Türkiye''ye gelirler.

Arap ülkelerine bu ani ziyaretin sebebi EL-AL uçağının motorundaki bir arıza olarak açıklanır. Uçak, Ankara''ya zorunlu iniş yapmıştır!

1997''de, İsmail Soysal, Ben-Gurion''un gizli ziyareti konusunda şunları yazmıştır:

"Irak''ın, 14 Temmuz''da General Kasım''ın yaptığı kanlı darbeden sonra Bağdat Paktı''na son vermesi beklenirken, Ankara''nın havanın gerginleştiği bir sırada, İsrail Başbakanı Ben-Gurion''un Başbakan Menderes ile Orta Doğu''da bir stratejik iş birliği yapılması konusunu görüşmesi olayı yıllarca sonra Ben-Gurion''un defterindeki notun açıklanmasıyla ortaya çıkmıştır. Ancak Türkiye Irak''a karşı İsrail ile böyle bir iş birliğine yanaşmayacaktır."  (s. 100)

Bir Türk yorumcu da İsrail ve Türk liderlerinin bu beklenmedik zirvesini "örtülü yakınlaşma" olarak tanımlamıştır.

İsrail Başbakanı Ben-Gurion ve beraberindekilerin Ankara ziyaretinde yemek sırasında bile "gizlilik" kurallarına dikkat edilir. Öyle bir dikkat ki; Bir İsrailli kaynağa göre, masada tecrübeli diplomatlar garsonluk yapmışlardır.

29 Ağustos 1958 günü, İsrail Başbakanı Ben-Gurion''la Adnan Menderes Orta Doğu''da "radikal akımlara" ve "Sovyet yayılmacılığına" karşı Türkiye-İsrail arasında bir "gizli" anlaşma imzalarlar.

1994''te, zirveden 36 yıl sonra, Nezih Tavlaş''ın yazdığına göre; görüşme masasında siyasî, ekonomik ve askerî konularda iş birliği yapılması, istihbarat alanında düzenli olarak bilgi alışverişinde bulunulması konusu, "masa altında" ele alınarak karara bağlanır.

Hikmet Özdemir''in aktardığına göre; Nezih Tavlaş ilginç bir de ayrıntı aktarır:

"''Masa altı'' deyimi bu ziyaretle ilgili kendisinden bilgi aldığım bir İsrailli görevliye aittir. Aynı yetkili bu temasla ilgili hiçbir resmî kayıt bulunmadığını belirtti. Ancak böyle bir şeyin mümkün olmadığı kanısındayım." (s. 101)

2004 yılında Recep Öztürk, 1958 Türk-İsrail Ankara Zirvesi''nde alınan kararlarla ilgili olarak şunları yazar:

"Türkiye-İsrail ilişkilerinin onuncu yılında ulaşılan bu ittifak ile ilgili kaynaklar kısıtlıdır. Çünkü İsrail bu konudaki dokümanları elli yıl süreyle açıklanmayacak askerî belgeler kapsamına almıştır. Ben Gurion''un biyografisini hazırlayan Bar Zohar, bu anlaşma ile ilgili açıklamalarda bulunmaktadır. Birçok kaynak, bu kitabı esas alarak, bir anlaşmanın gerçekleştirilmiş olduğunu açıklamaktadır. Aynı şekilde Türkiye''de bu konuda kaynak bulunmamaktadır. İran''da Şah''ın devrilmesinden sonra, incelemeler İran-İsrail ilişkilerinin detaylarını bulmaya yönelik olmuş; Türkiye-İsrail iş birliğinin detayları ikinci planda kalmıştır. Dört yıl sonra gizliliği kaldırılacak belgelerden de istifade ile bu ilişkinin detayları incelenmeye değer görülmektedir." (101)

Hikmet Özdemir''in değerlendirmesine göre; "Türkiye''nin Çevresel Pakt''a katılmasının üç nedeni olduğu görüşü yaygındır: Birincisi, 1957''de Türkiye ile Suriye arasında gerginlik ardından Mısır ve Suriye''nin birleşme kararı almaları, Ankara tarafından hoşnutsuzlukla karşılanmıştır. SSCB''nin Suriye''ye askerî yardımları Ankara tarafından endişeyle izlenmektedir. İkincisi, 14 Temmuz 1958''de Irak''ta General Kasım''ın askerî darbesi ve bu ülkenin fiilen Bağdat Paktı''ndan ayrılması; Türkiye''nin güney sınırlarından aldığı tehdidin boyutlarının büyümesine neden olmuştur. Üçüncüsü, ABD, Türkiye''nin bu pakt içinde yer almasını istemektedir. Çevresel Pakt, esas olarak, üyelerinin Arap milliyetçiliğine ve Komünist akımlara karşı birlikte davranmalarını öngörmektedir. Ayrıca üyelerin bilimsel ve ekonomik iş birliğinin güçlendirilmesini hedeflemektedir. Bununla birlikte paktın en önemli iş birliği istihbarat alanında gerçekleştirilmiştir. Trident diye bilinen istihbarat ağına dâhil ülkelerin ilgili kurumları yılda iki kez bir araya gelmek suretiyle karşılıklı yardımlaşmalarını planlamışlardır.

Profesör Dankwart Rustow''un belirttiği gibi, dost ve dengeli bir Türkiye''nin Orta Doğu''da bulunması İsrail''in Orta Doğu''da Sovyet Ordusu ile karşı karşıya gelmesini önlemiştir.

Türkiye''nin Washington''da Musevi lobisini keşfetmesi de bir bakıma bu stratejinin bir diğer önemli sonucudur."

Hikmet Özdemir, bu gelişmelerle Adnan Menderes''in devrilmesi arasında bağlantı kurar:

"Peki, bu dengeyi bozan ve oyunu kuranlar tarafından beklenmedik hamleyi yapanın derhal cezalandırılması için yörüngeden çıkma eğilimi taşıyan müttefik Türk hükümetinin devrilmesi de ''Çevresel Pakt'' stratejisinin bir diğer sonucu mudur?

Daha açık bir şekilde Türkiye Başbakanı Adnan Menderes''in planlanan SSCB ziyareti ve Moskova''dan düşük kredili mali yardım almak istemesi ile 27 Mayıs 1960 sabahı Ankara ve İstanbul''da bir grup subayın gerçekleştirdikleri askerî darbe arasında doğrudan veya dolaylı bir bağlantı yok mudur?" (s. 101-102)

Ortaya konulan veriler, ister istemez "acaba?" sorusunu akla getiriyor.

Yazarın Diğer Yazıları