Düşler dünyasının gezgini, bir türlü ‘kendi mahallesine’ uğramaktan imtina ediyor. Gâh Amerika’nın keşfinde, gâh Küba’ya cami kondurma telaşında.
Anlaşılan o ki ‘Orta Doğu Sultanlığı’ makamının çok da kolay olmadığını fark etti.
Yeni ‘açılımlar’, yeni ‘serüvenler’ peşine düştü.
İlginçtir bunu yaparken de ‘kendi kafasında’ kurduğu bir tarih algısını referans alıyor.
Ona ve yandaşlarına göre ‘topyekûn bir dünya tarihi’ yalandan ve dolandan ibaret.
Aslolan nedir peki?
Onlara göre gerçek, ‘kendi değirmenlerine’ su taşıyacak ipe sapa gelmez ‘ters yüz edilmiş’ bir yığın olayın yeniden ele alınması.
“Hadi buyurun alın bakalım” dendiğinde ise ‘hurafeler’, ‘masallar’, bilimsel dayanağı olmayan ‘hamaset’ üzerinden ahkâm kesmeye başlıyorlar.
Sorarsanız, bildiğimiz hiçbir şey aslında bilindiği gibi değil.
Ya nasıl, hazretin ‘intihal sabıkalı’ derin tarihçilerine bakılırsa bir milletin başına çorap örülmüş.
İyi de kardeşim üç yüz yıl, beş yüz yıl ötesine ne gidiyorsun, o çorap üstelik de ‘çuval ebadında’ daha dün kafasına geçirilmedi mi?
Arkanızda bir parmak sizi Orta Doğu bataklığına sürükleyip yüzüstü bırakmadı mı?

***

Gerçeğe Ankara’nın göbeğine kondurulan trilyonluk ‘Ak Saray’dan bakınca, ‘masalsı bir takım efektlerin’ gözleri kamaştırması kaçınılmazdır.
Sayıları yüzlerle ifade edilen odalarda kim bilir ‘hangi kâhinler’ geleceğe dair ipuçları yumurtluyorlardır.
Diğer odalarda ‘geçmişin küllerinden’ hazreti ‘kahraman’ yapacak ne hikayeler uyduruluyordur.
Öyle ya, onca oda boş kalacak değil.
‘Danışmanlar’, ‘başmüşavirler’, ‘özel kalem elemanları’, ‘çeşnicibaşılar’, ‘bahçıvanlar’, ‘hizmetliler’ sayın sayabildiğiniz kadar... Yüzlerce belki binlerce kişiden oluşan ‘ak’ kadro Yeni Türkiye’nin temellerine harç karıyor.
‘Muhteşem’ bir vizyon, ‘parmak ısırttıracak’ bir öngörü ve ‘yarınları daha da iyi olacak’ bir ülke için herkes harıl harıl çalışıyor.
‘Bölgesel güç’ ifadesi artık kesmiyor; ‘küresel güç’ olmak için herkes bütün gayretiyle teşrikimesai halinde.
Amerika’nın keşfi de, Küba’ya cami kondurulması da işte Ak Saray’a çöreklenmiş olan bu muhteşem kadronun çalışmaları sonucu.
Dahası var elbette; ama onlar şimdilik sır; günü gelince kamuoyu ile paylaşılacak.
Sır olmayan tek şey, ‘maymuna bak’ oyununun ustaca oynanması.  

***

‘Büyük rövanşın’ keyfini saltanat odalarında çıkaranların ufkuna diyeceğimiz yok.
Yarın bunlardan biri çokça tartışılacak ‘yeni iddialar’ ile ortaya çıkabilir.
Hani ‘ileri demokrasi’ getirdiler ya, dolayısıyla ‘kimsenin düşüncesine’ kafa tutacak halimiz de yok; isteyen istediğini desin.
Tamam desin de, şu ülke coğrafyasına döndüğümüzde olup bitenler için niye bu kadar ‘kesin’, ‘kararlı’, ‘istikrarlı’ laflar edilmiyor onu anlayamıyoruz.
Bugüne kadar el atıp ‘açmadıkları’ şeyleri şöyle bir gözlerinizin önüne getirin.
‘Kürt’ açılımı, ‘Alevi’ açılımı,  ‘azınlıklar’ açılımı vesaire.
“Neyi açtılar peki?” dediğinizde anlıyorsunuz ki ahaliyi ‘bir takım felaketlere hazırlamanın’, uyutmanın dışında açılan edilen bir şey yok.
Kabuk bağlamış yaraları kaşıyıp, ‘kangrene’ çevirip orada bırakıyorlar.
Sahi siz şimdiye kadar ‘hangi paketin’ bu ülkeye ne tür bir fayda sağladığını biliyor musunuz?
Bunlardan en babası ‘yargı’ paketidir ki kendi içinde bile yığınla çelişki taşımaktadır. Sayısını bile unuttuk bugüne kadar ‘kaç yargı paketi’ açıldığının; ama gidişata bakılırsa ‘bölücü başını’ salıverinceye kadar daha çok paket açacaklar.  

***

Hazret, Ak Saray’ın pencerelerinden Ankara’ya nazar ederken bir gün ‘Amerika’nın keşfine’dalış yapıyor, öbür gün ‘Kübalılar’ın hidayetine’ katkı sağlıyor, bir başka gün ‘Kuzey Irak’a bağımsız devlet statüsü’kazandıracak girişimlerde bulunuyor.
‘Saraydan’ çıkıp da ‘mahalleye’ bir dönebilse, nasıl bir ‘masal dünyasının’ içerisinde olduğunu belki o da anlayacak.
Ama karşılaşacağı ‘acı’ gerçekler, bir anda ‘rüyalarını’ altüst edebilir.
Korkusu da bundandır zaten.