​​​​​​​Arap Birliği'nin zavallılığı!

Arap Birliği'nin densizliğine ne diyeceksiniz!

Arap Birliği Genel Sekreteri Ahmed Ebulgeyt, Türkiye'nin son Suriye harekâtı için, "İşgal ve Suriye'nin egemenliğinin ihlalidir." demesin mi!

22 Arap ülkesi içinde yalnız Katar ve Somali, bu iddiaya katılmadı.

Toplantının sonunda bir de bildiri yayınlanıyor. Bildiride, "Türkiye derhal Suriye'den çekilmeli. Türkiye'nin Suriye'ye saldırısına cevap olarak bazı adımlar atılacak." ifadesi yer alıyor.

Mısır, Arap Birliği'ne acil koduyla davet gönderiyor, Arapları "damar"dan yakalamak istiyor. Davetinde, "Kardeş bir Arap devletinin egemenliğine karşı kabul edilemez bir saldırı." diyor.

Suriye'de İran var (Suudî Hanedanı'nın ve Körfez ülkelerinin emirlerinin en korktukları İran rejimidir.), Rusya var, ABD (ve hâliyle İsrail) var! Onlar görülmüyor. Mesele Türkiye olunca, düşmanlıkta birleşiveriyorlar.

Siyasî İslamcılarımızla, bu Arap Birliği arasında fark var mı? Arap Birliği Türklere karşı tavır almıştır, bizim Siyasî İslâmcılarımızın da bütün derdi Türk'ün varlığı!

Suriye'ye müdahalemiz asıl kimin için? Kendi emniyetimizin ötesinde, uzun vadede, orada ABD/İsrail'in kök salmaması için değil mi?

PKK emperyalist güçlerin temsilcisidir. Türkiye'ye parçalamak, hatta Irak'ı ve hatta Suriye'yi parçalamak, ABD/İsrail'in güdümünde bir devlet kurdurulmak için  destekleniyor.

Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Hami Aksoy'un açıklaması çok yerinde:

"Arap dünyasının ve Arap sokağının sesi olması gereken Arap Ligi Genel Sekreteri'nin, Suriyeli Arapların hak ve hukukunu savunmak yerine, Suriye'de Araplara karşı işlenen suçların müsebbiplerine ve 'Arap vatanını' parçalamaya çalışan teröristlere arka çıkması ibret vericidir. Başta Kudüs olmak üzere, Orta Doğu ve Kuzey Afrika coğrafyasında yüz binlerce insanı etkileyen gayri meşru uygulamalar ve mezalim karşısında sesi çıkmayan Arap Ligi Genel Sekreteri'nin Suriye'nin toprak bütünlüğüne kasteden bir terör örgütü yerine ülkemizi işgalci olarak suçlaması, bu örgütün suçlarına ortak olmak ve Arap dünyasına ihanet etmektir."

Bizi tehdit eden edene...

Türkiye, etkili diplomatik atağa geçmeliydi, deyip duruyorlar.

Bu kadar riskli bir operasyona girişilirken, diplomatik atağa geçilmediği düşünülebilir mi? Muhakkak ki, bütün diplomatik yollar denendikten sonra bu harekât başlatılmıştır.

R.T. Erdoğan'ın, ünlü repliğini biliyorsunuz: "Bir gece ansızın gelebiliriz!"

Herhâlde yüz kere bu repliği tekrarlamıştır.

Daha önce "Bir gece ansızın gelebiliriz." demiş ve harekât başlatılmıştı.

Bu replik, şöyle bir düşünürseniz diplomatik harekâtın bir başka ifadesidir.

Haber veriyor, "Geliyoruz." diyor. "Şu PKK'yı desteklemeyin." diyor. "Suriye için yeni bir yol haritası çizilmeli, bütün kesimlerin memnun olacağı, asgarî müştereklerde birleşilebileceği bir yol tutulmalı." diyor.  "Şu 'Esed' saplantısından vazgeçilmeli." diyor. "Bütün halkı kucaklayacak bir sistem üzerinde mutabakat sağlanmalı." diyor.

Trump'ın ileri geri konuşmasına bakmayın siz, ABD ve Rusya ile bir mutabakat sağlanmasaydı bu harekâtımız mümkün değildi.

 

Yazarın Diğer Yazıları