"Atatürk'ün manevi oğlu amcam olabilir"

Bayram günü, sizi gündemden biraz kaçırayım mı?

Gültekin Çavuşoğlu adını bu köşede daha önce de okumuşsunuzdur; mezalim mağduru bir ailenin, ömrünü soykırımcılarla mücadeleye adamış evladı. Tarihin olduğu kadar siyasetin de içinde.

Doğrulanması halinde çok tartışılacak, acayip bir iddiası var; daha doğrusu şüphesi.

Atatürk'ün manevi oğlu Abdürrahim Tuncak'ın, tam da Tuncak'ın Atatürk tarafından bulunduğu yıllarda kaybolan amcası olabileceğini düşünüyor. Aslında böyle olduğuna inanıyor.

Çavuşoğlu, bugüne kadar hem "polemiğe sebep olmamak için" hem de mezalimden kaçarken kaybolan sayısız Türk evladının olduğu bir coğrafyada onları kırıp incitmemek, yanlış anlaşılmamak üzere ilan etmese de, kapı kapı, tarihçi tarihçi, araştırmacı araştırmacı gezip bunu resmileştirecek bir bilgiye, belgeye, şahitliğe ulaşmaya çalışıyor.

***

Bilenler bilir, bilmeyenler de en kısa yoldan Google'a "Çavuşoğlu Samanlığı Katliamı" yazıp öğrenebilir; Ermeni komitacıların Doğu Anadolu'da, Van'daki en canice saldırılarından biri Çavuşoğlu ailesine yöneliktir. Aile 100'ün üzerinde şehit verir. Çocukları, savaş ortamında kimsesiz kalır ve zaman içinde ülkenin, hatta dünyanın farklı yerlerine dağılır. Misal, o çocuklardan birinin de Azeybaycanlı profesör Hanım Halilova'nın, 5-6 yaşlarındayken kaybolan ve Bakü İslamiye Yardım Cemiyeti tarafından Azerbaycan'a götürülen annesi olduğu yıllar sonra anlaşılır.

***

Çavuşoğlu'nun dedesi Abdurrahman Efendi, birçok Vanlı aile gibi, Ermeni vahşetinden korumak istediği çocuklarını Diyarbakır istikametine kaçırmaya karar verir. Hastalık ve Ermeni pusularıyla dolu yolculuk esnasında çocuklar günlerce aç kalır. Bitlis- Diyarbakır arasına geldiklerinde, Abdurrahman Efendi, çocuklarını bir dere kenarına bırakır ve yiyecek bulmak üzere kısa süreliğine onlardan ayrılır. Döndüğünde çocuklardan biri kayıptır.

selcan-1-002.jpg

Tam da o günlerde, Kolordu Komutanı olan ve Muş, Bitlis, Bingöl ve Van'ın kurtuluşu için Silvan'dan at üstünde yola çıkan Mustafa Kemal, Çavuşoğlu'nun amcasının kaybolduğu bölgede mezalimden kaçan bir grupla karşılaşır. Grubun peşinde, 100 metre kadar geride "Baba… Baba…" diye hıçkırıklarla ağlayan bir çocuk vardır.

Gördüğü manzara karşısında içi burkulan Mustafa Kemal, önde yürüyen gruba çıkışır:

- Niçin bu çocuğa sahip çıkmıyorsunuz?

Gruptakiler, çocuğun kendileriyle bir ilgisi olmadığını, tanımadıklarını söylerler.

Mustafa Kemal, çocuğu yanına alır ve o sırada İstanbul'da, Akaretler'de oturan annesi Zübeyde Hanım'ın yanına yollar. (Kimi araştırmacılar, Mustafa Kemal'in çocuğu Diyarbakır'da görevliyken evlat edindiğini de yazar.)

selcan-2-003.jpg

***

"Bu konuyu araştırmak hem dedemin, hem babamın vasiyetiydi" diyen Çavuşoğlu, Abdurrahim Tuncak'ın gerçekte kim olduğunu öğrenebilmek için bilgi alabileceğine inandığı her kapıyı çalar. Hulki Cevizoğlu'ndan Mete Akyol'a, Turgut Özakman'dan Altemur Kılıç'a, Prof.Dr. İsmet Görgülü'den Mustafa Kemal Ulusu'ya, Sinan Meydan'dan Yusuf Halaçoğlu'na, Sabiha Gökçen'in manevi oğlu Eriş Ülger'e kadar çok sayıda isimle görüşür; ancak eldeki bilgiler kimlik tespitine yeterli değildir.

***

Çavuşoğlu, 25 yılın sonunda "Abdurrahim Tuncak benim amcamdır' iddiası içerisinde değilim..! İçimdeki bir his ve elimdeki belge ve bilgiler amcam olabileceğini işareti ediyor" diyor ve ekliyor;

"Merhum Abdurrahim Tuncak'ın Vanlı olduğu belirtilir; ben de Vanlıyım.

Dedemin ismi de Abdurrahman.

Dedemin, babamın ve aile büyüklerimin kayıp amcamla ilgili anlattıkları, Atatürk'ün anı defteriyle örtüşüyor.

Çavuşoğlu ailesinin çocuklarıyla, merhum Abdurrahim Tuncak'ın büyük fiziki benzerlikleri var; her fotoğrafına baktığımda ailemin bir parçasıymış hissine kapılıyorum…"

***

Çavuşoğlu, baba-dede vasiyetini yerine getirebilmek ve kayıp amcasının akıbetini öğrenebilmek için bu konuda bilgi sahibi olanların yardımlarını talep ediyor. 

 

Yazarın Diğer Yazıları