​​​​​​​Batı Trakya Türklerinin Lozan'dan doğan hakları (2)

Gazi Üniversitesi Eğitim Bilimleri Müdürü Prof. Dr.  Selma Ünlü Yel'e, Lozan'ın 96. yılı münasebetiyle, Batı Trakya Türklerinin haklarını elde edip edemediklerin sormuştum. 

- Kâğıt üzerinde bu kadar detaylı düşünülüp, hak ve hukuklarının koruma altına alındığı görüntüsü oluşturulmuş olan Batı Trakya Türkleri bu hakların ne kadarını kullanabilmiş, ya da AB üyesi ülke olarak Yunanistan ne kadarının uygulanmasını mümkün kılmıştır? Aynı soruları Türkiye'deki azınlıklar için de sormak mümkündür elbette.

Selma Ünlü Yel: Bu durumda acı bir tablo çıkar karşımıza: Lozan'da Türklerle ilgili "Müslüman azınlık" ifadesinin geçtiği bir gerçektir. Ama aynı zamanda AİHM'de Türk ifadesi geçmektedir. Ama Yunanistan özellikle Müslüman azınlık ifadesini kullanmakta ısrar etmektedir. Bir diğer konu, Batı Trakya'da Müslümanlar, Lozan'a göre, inandıkları gibi yaşayabilme imkânını kullanabiliyorlar mı? Bu sorunun cevabı ne yazık ki mütekabiliyet esası çerçevesinde baktığımızda da Batı Trakya Müslümanlarının (Türkler) kendi seçtikleri baş müftü değil, atanan bir baş müftüyle yönetilmekte oldukları gerçeğidir.

Yunanistan'da 1920'deki Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile müftüler atamayla gelmeye başlamıştır. Buradaki tarih çok önemli olup, Türkiye ile işgalci Yunanistan arasında İstiklal Savaşı devam etmektedir. Dini hassasiyetleri güçlü olmasına rağmen, Batı Trakya Müslümanları bu duruma genel olarak tepki göstermemişler ya da gösterememişlerdir. Ancak Türkiye'nin 80'li yıllarla birlikte bu konudaki güçlü desteğini hissedince yapılan bu haksızlığa karşı koymaya başlamışlardır. Bu bilincin güçlenmesinde merhum Batı Trakya Türkleri temsilcisi Sadık Ahmet'i rahmet ve minnetle anıyorum. Haklı davanın trafik kazası süsü verilmiş şehididir o.

Batı Trakya Türkleri 1990 yılında da ilk defa kendi iradeleri ile müftü seçimi yapmışlarsa da resmi olarak kabul ettirememişlerdir. O günden beri hem Yunan hükümeti müftü atamaya ve hem de Türk cemaati müftü seçimine devam etmekte olduğu için İskeçe ve Gümülcine'de ikişer müftü bulunmakta olup, birisi mühür sahibi, diğeri ise mühürsüz, yani halkın seçtiğidir.

Bu konu neden çok önemlidir? Zira Yunanistan Türkiye tipi laik bir ülke değildir. Bu nedenle de Batı Trakya azınlığı için şeriat hükümleri geçerli olup, Medenî hukukun düzenlediği evlenme, boşanma, çocuğun velayeti, miras, kimlik belgesi vb gibi konuları müftülük düzenlemektedir. Bu durumda atanmış müftü ile Yunanistan doğrudan doğruya Müslüman halkın inancına yaşayışına müdahale edebilme hakkı elde edebilmektedir. Bu da ciddi bir tehdit ve tehlike oluşturmaktadır. Bu yüzden de seçilmiş müftünün hiçbir yetkisi olmamakla birlikte manevî olarak Batı Trakya Türk halkı nezdinde siyaseten ve psikolojik olarak çok önemlidir.

Buna karşılık, Türkiye Ortodoks Patriği Rum Ortodoks azınlığın iradesi ve isteğiyle seçilmeye devam ediyor olması da ciddi bir eşitsizlik durumu ortaya çıkarmaktadır. Bana göre bu durum mütekabiliyet esasına da terstir. (Üstelik de Türkiye çok daha yapıcı davranarak Lozan'a göre belli bir sayıda sensinod meclisi oluşur ve bunların da Türk vatandaşı olması gerekir. Bunlar da patriği seçer hükmünü uygulayabilmek her türlü kolaylığı sağlamaya devam etmektedir)

Bu anlayışa mukabil, Müftü seçimi ciddi olarak hem Türkiye'yi ve hem de asıl taraf olan Batı Trakya Türk azınlığını mustarip etmeye devam etmektedir. (Yarın son bölüm)

 

Yazarın Diğer Yazıları