Benzetmek gibi olmasın!...

Şu “İnfaz Düzenlemesi” dedikleri örtülü afta, özel madde koyup yazarları, gazetecileri içeride tutmanın manası nedir! Bıraksanız ne kaybedersiniz, bırakmasanız ne kazanırsınız? Hiç düşündünüz mü? Maalesef yeni rejim, bana, hukukta olmaması gereken “bıraksanız-bırakmasanız” kelimelerini kullandırdı. “Ceza kanuna göre mi, kişinin talebine göre mi verilir?” sorusu karşımıza çıkıyor, Yeni rejim bu işte, dedirtiyorlar!

Af çıktı. En az 90 bin kişi bırakıldı. Gazetecilik yapana ise kapılar kapatılmakla kalınmadı bir de kat kat zincir vuruldu!

Yazarımız Murat Ağırel ve diğer gazeteciler için itiraz dilekçeleri verildi. Kanun uygun olduğu hâlde itirazlar reddedildi.

Örtülü af çıkmadan kısa bir süre önce Suudî Arabistan’da Anadolu Ajansı’nın ve TRT’nin sitelerine giriş engellenmişti.

Devletin ajansı haberi nasıl veriyor? Okuyalım:

“İnsan hakları ve ifade özgürlüğü ihlalleriyle gündemden düşmeyen Suudi Arabistan, trollerin ve ‘elektronik sinekler’ olarak bilinen sahte Twitter hesaplarının Türk basınına karşı başlattıkları karalama kampanyaları doğrultusunda, AA ve TRT Arapça’nın sitelerini bloke etti...

Ülkede Türk basın kuruluşlarına ait internet haber sitelerine girmeye çalışanlar, ‘Özür dileriz, bu site Enformasyon Bakanlığının kurallarına aykırıdır.’ mesajıyla karşılaşıyor...

Bu uygulamasıyla basın ve ifade özgürlüğüne yeni bir darbe indirmekle gündeme gelen Suudi Arabistan yönetiminden ise konuyla ilgili henüz resmi bir açıklama yapılmadı...

Türk basın kuruluşlarına yönelik erişim engeline tepki gösteren sosyal medya aktivistleri, bu yasağı Veliaht Prens Muhammed bin Selman'ın döneminde daha da artan basın ve ifade özgürlüğü ihlallerinden biri olarak değerlendirdi...

Basına yönelik ihlal karnesi bir hayli kabarık olan Suudi Arabistan’ın gazetecilere yönelik işlediği en korkunç suçlardan biri de Cemal Kaşıkçı cinayetiydi.”

Geçmişten bir notu da ekleyeyim: Fehd bin Abdülaziz kraldı. Televizyonda konuşuyor ve sorulara cevap veriyordu. Bir öğrenci kendisine tanıttı, “Siz .... şehrine milyonlar gönderdiğinizi söylüyorsunuz. Nereye harcandı bu para? Göremiyoruz” dedi. Fehd şaşırdı tabiî. Bilmiyorum, “Bizde söz hakkı var; ancak, cevabı verilecek sorular sorulabilir.” demek mi istediler? Ama şu hakikat... Suudî Arabistan’ın eski dönemi ile şimdiki dönemi epey farklı. Suudî hanedan çok zorlanıyor ve gittikçe “Saray”ına kapanıyor. Etrafında kuş uçurtmuyor, kendisine laf ettirmiyor.

Diyorum ki, A.A.’nın haberi içinde Suudîleri hatırlatan ifadeleri değiştirsek, bize uyar mı? Gerisi söylemeyim. Öküz altında buzağı aramasınlar.

Bizde sonradan bir gazeteci daha eklendi tutuklama zincirine. Hakan Aygün, “IBAN-iman” arasında bağ kurmuş.

Resmî Ateizm Derneği’nin olduğu bir ülkede Hakan Aygün’ün dini imanı tartışılmaya açıldı. İnancı tartışmaya hiçbir surette yanaşmayız ve Hakan’a cevap verecek olanlar da yine biz gazetecileriz. Benzetmesini elbette şiddetle kınıyorum. Ama onun benzetmesi bir tutuklama sebebi olabilir mi? Bu tavır insanı kazanmak mı, kaybetmek mi?!

Bir hadis-i şerifi hatırlatacağım:

Bir gün Peygamber Efendimizden müşriklere lânet etmesini isterler. Peygamber Efendimiz “Ben lânetçi olarak değil, âlemlere rahmet olarak gönderildim.” buyurur.

Daha ne diyeyim...

**

Bir “kadın” katledildi.

Rize’de Gamze Pala hem de öyle vahşice katledildi ki... Sapık kurşunları isabet ettiremeyince bıçağına sarılıyor. İç acıtıcı. Allah ailesine sabır versin.

Canavarlaşma nasıl bir şey Allah’ım!

 

dfs-004-001-011.jpg

Yazarın Diğer Yazıları