Yeni anayasa tartışıyor.
Acaba diyorum, Anayasa’nın ilk üç maddesi ve 66. maddesi farklı olsaydı, tartışılır mıydı?
İlk üç madde de 66. madde de “Türk” var.
Anayasa’nın bütününde “Türk” kaç defa geçiyor diye baktım. Ad ve sıfat olarak 51 kere yer alıyor.
“Türk milleti”, “Türk toplumu” ifadeleri kaç yerde geçiyor?
“Türk milleti” 9, “Türk toplumu” 2 yerde geçiyor.
Aykırıların el üstünde tutulduğu şu zamanda mutlaka gündeme gelecek, değiştirilmek istenecek bir maddeyi de hatırlatacağım:
“42. maddeye 2008 bir fıkra (Ek fıkra: 9/2/2008-5735/2 md.; İptal: Anayasa Mahkemesinin 5/6/2008 tarihli ve E.: 2008/16, K.: 2008/116 sayılı Kararı ile. )
Türkçeden başka hiçbir dil, eğitim ve öğretim kurumlarında Türk vatandaşlarına ana dilleri olarak okutulamaz ve öğretilemez. Eğitim ve öğretim kurumlarında okutulacak yabancı diller ile yabancı dille eğitim ve öğretim yapan okulların tabi olacağı esaslar kanunla düzenlenir. Milletlerarası andlaşma hükümleri saklıdır.”
Anayasa’nın “Türk milleti”yle başlayıp “Türk milleti”yle biten, “Türkçülük” vurgulu “Başlangıç” maddesine girmiyorum!
Asıl tartışanlara bakacaksınız. Hangi fikirde olanlar illâ Anayasa değişsin diyorlar? Hepsini biliyorsunuz. Bunları sıralamaya gerek var mı?
***
Hukukçu Murat Erol şu zamanda çok gerekli farklı bir çalışmaya imza atmış: “Anayasa ve Milliyetçilik” (Siyasiyat Yayınları, 336 s.)
Kitabın adı bize her şeyi anlatıyor.
İdeolojik kaygıyla değil; ilmî kaygıyla kalemi alınmış bir çalışma. Yüksek lisansı üzerinde tekrar durmuş.
Kitaba göz atınca, yazarı da merak uyandırıyor. Yozgat-Yerköy doğumluymuş, Yerköy Lisesini, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesini bitirmiş, lisansüstü eğitimini Çankaya Üniversitesinde kamu hukuku ana bilim dalında hazırladığı teziyle tamamlamış. “Yerlilik Düşüncesi”, “Kaybetmenin Halet-i Rûhiyesi”, “Kahramanı Beklerken” kitapları da var.
(Yeni öğrendim... Aynı yerde doğmuşuz, aynı lisede okumuşuz.)
“Kaybetmenin Halet-i Rûhiyesi” kitabıyla Türkiye Yazarlar Birliği (TYB) tarafından “fikir” dalında yılın kitabı seçilmiş. Türkiye Yazarlar Birliği (TYB), rahmetli D. Mehmet Doğan’ın öncülük ettiği kuruluş. Öylesine ödül vermez.
Murat Erol, “Anayasa ve Milliyetçilik”in “Önsöz”ünde “Entelektüel genel okur kitlesinin dikkatini çekecek, onlarla birlikte belli tartışmalara yol alabileceğimiz çerçevede milliyetçilik ve hukuk, milliyetçilik ve anayasa, milliyetçilik ve anayasalarımız genel bakışları altında çalışmamızın esasını teşkil eden konuların ele alındığını” belirtiyor.
***
“Anayasa ve Milliyetçilik” iki temel çerçeve sunuyor. Batı’da millet ve milliyetçilik tartışmalarını ele alarak, Osmanlı’da millî kimlik, millet kavramının dönüşümü, milliyetçiliğin ortaya çıkışı tartışmalarına yer vermesi. Tarihî vetirelere odaklanan yazar, bunu teorik çerçevede tutma çabasına girişiyor.
Milliyetçilik tartışmaları genel olarak objektif (kan, din, ırk) ve sübjektif (ortak geçmiş, kültür vb.) unsurlara göre yapılıyor. Buna göre Türk hukuku ve anayasacılığının bu genel ayırımını ve diğer teorik tartışmalara göre nerede durduğunu ortaya koymaya çalışan yazar, genel tespit olarak Türk anayasacılığının sübjektif yönler taşıdığı vurguluyor.
Yazar, millî kimlik, vatandaşlık, etnisite olarak ve hatta ideoloji olarak Türklüğün sınırlarının belirsizliğine dikkat çekiyor.
Türklüğün bu temel ayrımlar arasında zemin kaybı taşıdığı, zeminin ise devlet aklı ve anayasa yapıcı iradenin kafa karışıklığını ortaya koyacak şekilde belli yerlerde belirsizleştiği görülüyor.
Önem bir tespit egemenlik konusu... 1921 Anayasasının 1. Maddesi, 1924 Anayasasının 3. Maddesi, 1961 Anayasasının 4. Maddesi, 1982 Anayasasının ise 6. Maddesi egemenliği düzenlemiştir. Temel tartışma konusu egemenliğin zaman içinde bu kadar geri itilmesi, diğer bir yönü de mevcut anayasanın değiştirilmez maddeleri arasında yer almamasıdır. Mevcut anayasanın 1. Maddesi yönetim şekli olarak cumhuriyeti düzenlemektedir. Bu cumhuriyet millet egemenliğine dayanmaz ise, Çin Halk Cumhuriyetinden, Kuzey Kore Cumhuriyetinden ve benzer tuhaf pratiklerden farkını ortaya koyamaz. Millet egemenliği Cumhuriyetin hem niteliği hem de dayandığı temeldir. Anayasalarda her iki ifade ayrı yerlerde düzenlenerek araya mesafe koyuyor.
Yazar “Türk, vatandaşlık anlayışı dil, din, ırk faktörlerinin üstünde bir kimlik olarak belirlenmiştir.” dedikten sonra önemli bir noktaya işaret ediyor:
“Ancak kimi yerde Türk, kimi yerde vatandaş, bazı durumlarda halk olarak ifade edilen vatandaşlık kimliğinin netleştirilmesi gerektiği görülmektedir. Türk kavramının, Alman, Fransız, İngiliz gibi bir üst kimlik olarak ifade edilmesi ve vatandaşlık olarak anlamlandırılması belli tartışmaları aşma imkânı sağlayacaktır. Vatandaşlığın sıkça ifade ettiğimiz gibi, anayasalarda hem vatandaş hem de Türk olarak kullanılmasının zaman zaman bir kafa karışıklığı yarattığına dikkati çekmek gerekiyor.” (s. 297)
Yeni Anayasa’yı, çıkarları için değil; ülkenin birliği, bütünlüğü için hazırlansın diyenler, önce bu kitabı okumalılar ve Murat Erol’ün altını çizdiği noktaları bir daha bir daha düşünmeliler.
____________
VEDA
Bu yazım Yeniçağ’da 23 yıl sonra son yazım. Bu gazete hepimizin. Büyük tartışmalardan, büyük mücadelelerden ve ölümcül saldırılardan geçerek bugünlere geldi. Herhangi bir maksatla ayrılmıyorum. Gerektiğinde yine yazarım.
Bütün okuyucular bilişimdir, dostumdur.
Sevgiyle kalın.
Dr. Arslan Tekin