‘Hukuk’ adres sorar mı?

Hukukî meselelerde MHP Genel Başkanı’nın veya parti içi bir yetkilinin açıklamaları önem taşıyor.

Sık sık gazetecilerin gözaltına alınması, ev hapsine atılması, tutuklanması, tutukluların etkin pişmanlığa “yönlendirilmesi” diyelim, başka bir kelime kullanmayım, sık tartışılıyor.

Sivri dilli bir gazeteci tutuklandı. O tutuklandıktan sonra, aman ha! Niye tutuklamadılar, diye yazmıyorum, ona bakarsan Ak Parti’ye karşı sağ-sol birleşerek bir bildiri yayınlayanların da tutuklanması gerekirdi.

O tutuklanması gerekenler içinde partinin eski bakanlarından biri olduğu gibi, çizgisi Ak Parti ile temelde aynı olan diyeyim bir emekli yüksek mahkeme başkanı da var.

O mahkeme başkanı aslında “Laleliden dünyaya doğru giden bir tramvaydayız” cümlesiyle İkinci Yenici şairlerin şiir anlaşışlarını anlamlandıran mı desem, anlamsızlaştırarak bir formül ortaya kolan mı desem ya da bu formülle şiiri serazat dizayn eden mi desem, ünlü şair-yazar Sezai Karakoç’un çizgisindedir.

Tutuklayanlara, pişmanlığa sürükleyenlere İkinci Yeni şairlerini ve bunların ustalarından Sezai Karakoç’u özellikle hatırlatıyorum.

Sezai Karakoç’u Ak Parti Hükûmeti 2011 yılı Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülü’ne layık gördü. O ise kendisine verilen plaket ve para ödülünü reddetti; ödülü almaya gitmedi.

İkinci Yeni Hare­ke­ti. 1950’li yılların başlarında. Demokrat Parti döneminde başlamıştır. Bu şiir anlayışı, hükûmete bir “başkaldırı” olarak da gösterilmiştir.

İnsanın aklına gelmiyor değil... Sezai Karakoç’un kendisince ödülü reddetmesinin İkinci Yenicilerin “isyancı” yapılarıyla bağlantısı mümkün. Yine kendisi de parti kurmuştu. Reddedişinde başka “partili” oluşunun da rolü vardır herhâlde.

Neden Sezai Karakoç’tan ve formülünden bahsettim?

İkinci Yeniciler bağımsızdır. Bir kayıtları, bir bağlılıkları yoktur. Kelimeleri istedikleri gibi dizerler, kelimelerle istedikleri gibi oynarlar. Sen nasıl anlarsan, derler.

Onun için farklı yürüyenler, benim hep dikkatimi çekmiştir.

***

Tartışılan meseleye gelelim. Yine iki isim öne çıkıyor. MHP Genel Başkanı Dr. Devlet Bahçeli ve MHP Genel Başkan Yardımcısı Feti Yıldız.

Devlet Bey, dün, Orta Doğu’daki savaş kıvılcımlarını değerlendirirken, iç meselelere de giriyor. Tutuklamalar üzerinde duruyor. Açıklamasının sonuna geldiğinde bir noktaya işaret ediyor: Şark Meselesi.

Şark Meselesi benim de zaman zaman bu köşede ara ara temas ettiğim mesele ki, hayatîdir; Türk’ün varlığı veya yokluğuyla bağlantılıdır. “Şark Meselesi”ni ayrıca ele alacağım.

Devlet Bey’in gazetecinin önceki gün tutuklanması üzerinden yaptığı açıklama dikkat çekici:

“İfade ve düşünce özgürlüğünün sınırlarını ihlal edip ruhlarına yuva yapmış nefreti her fırsatta sözlerinin ve değerlendirmelerinin arasına tıpkı bir bomba gibi yerleştiren bazı sözde gazetecilerin, yarım aydınların ve safralaşmış uzmanların Türkiye’nin bir hukuk devleti olduğunu unutmaması tavsiye ve temennimdir.

Hiç kimse dokunulmaz değildir.

Tarihî misallerle bugüne gönderme yapanların, tehdit dozajı hazmedilemez konuşmaların tarafı olanların Türkiye’nin yolgeçen hanı olmadığını idrak etmeleri lazımdır.”

***

MHP’nin Hukuk ve Seçim İşlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı, Anayasa Komisyonu üyesi Feti Yıldız da Devlet Bahçeli’yle aynı günde, “hukuk” üzerinde duruyor.

Burada “suçlayan” ve “suçlanan”ın hukuk çizgisindeki yeri öne çıkıyor

Feti Yıldız Türkgün Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Mehmet Müftüoğlu'nun sorularını cevaplandırırken “hukuk”u özellikle vurguluyor:

“Bu çok geniş bir alan ancak bir yerden başlamak gerekirse öncelikle belirtmeliyim ki… İfade dediğimiz şey hukukta 'Beyan'dır. Bu nedenle her somut olayda maddî gerçeğe ulaşarak adaleti sağlamak, suç işlediği sabit olan faili cezalandırmak, kamu düzeninin bozulmasını önlemek ve bozulan kamu düzenini yeniden tesis etmek için kullanılan delillerden biri de beyan delilidir.

Beyan, tanığa, sanığa veya sanığın dışındaki taraflardan birine ait olabilir. Özellikle tanık veya suça iştirak edenlerden birinin anlatımı, eylem hakkında bilgisi bulunan kişilerin beyanı olması, özgür iradeyle verilip gerçeğe uygun bulunduğunun saptanması durumunda hâkimin vicdanî kanaatinin oluşmasında önemli bir subut vasıtasıdır. Maddî gerçeğe hukuka uygun delillerle ulaşılması gerekir. Hukuka aykırı olarak elde edilen deliller yok hükmündedir.”

Bu cümleleri “etkin pişmanlık” gösterip ifadelerini değiştirenlere bağlayabilir miyiz?

Feti Yıldız’ın, hukukta keyfî uygulamalara yer yok dediği çok açık. Herhalde sözleri “yerine” ulaşmıştır.

Yazarın Diğer Yazıları