Boğaziçi Üniversitesi öğrencisinden bir feryat daha

Eskiden “Üniversite işgali” denildiğinde akla önce polis gelirdi. O zaman da üniversitelerde kuşatma vardı ve ajan nitelikli öğretim üyeleri ile bazı devşirmeler,  “muhbirlik” için görev alırdı!..
Şimdi “çağdaş” normlar(!) şöyle..
Bir takım proflar-doçent-asistanlar,
§Türkiye Cumhuriyeti Devletine karşı seferber haldeler..
Sevr temelli işbirlikçiler olarak, kendilerini yemleyen çokuluslu sermayenin istila heveslerine uşaklık ediyorlar..
Öğrencilerin zihinlerindeki vatansever kavramları boşaltıp, yeni köleler yaratmaya uğraşıyorlar..
Sağlam temelli ailelerin çocukları olan öğrenciler, bu satılmışların ihanete zorlayan baskılarına direniyorlar.
Gelgelelim, mevcut ortam, ihanet şebekelerinin önünü alabildiğine açıyor..
Konunun birinci ağızdan kavranması için, Boğaziçi Üniversitesi öğrencisi genç bir okurdan gelen mektubu aktarayım..
“Ben Boğaziçi Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü birinci sınıf öğrencisi E.. B,,. Yazılarınızı Yeniçağ Gazetesinden düzenli olarak takip ediyorum. Boğaziçi Üniversitesiyle ilgili durumda gösterdiğiniz hassasiyetten dolayı size çok teşekkür ederim. Az önce Kürt kökenli bir arkadaşımla dil konusu üzerinden ciddi bir tartışma yaşadık. Ben vatan millet dil kültür ve din konularında hassasiyeti fazlasıyla yüksek biriyim ancak Boğaziçi’nin uyuşturucu etkisi benim bu kutsalım olan konularda bile yavaş yavaş kendini göstermeye başladı.. Susuyordum.. Her şeyin farkındayım, işlerin nasıl döndüğünü biliyorum, üzülüyorum.. Ama yeter artık susmak ve sabretmek için gücüm kalmadı. Bir şeyler yapmak istiyorum. Bu şekilde seyirci kalıp sadece olayları dışarıdan izleyip olanları içime sindirmek istemiyorum. Bana ortaokul ve lise yıllarımda ülkem için birşeyler yapmak istiyorum dediğimde  denen ’sen en iyi okulda en iyi bölüme gel, kendini yeteri kadar geliştir, gereken eğitimi al senden beklenen ve asıl yapmak gereken bu.’ Bana söylenen buydu. Ben sözümde durdum üniversite sınavında Türkiye derecesi yaptım ve bu bölümde en yukarıda görünen üniversiteye hedeflerimi gerçekleştirmek adına geldim. Fakat maalesef bu üniversitede benim 1.5 yılda gelip gördüğüm manzara hayalimdekinde oldukça ve oldukça fazla uzakta. Burada ne kendimi geliştirebileceğim bir sosyal ortam var ne de bana istediğim eğitimi verecek hocalarım var. Hocaların nerdeyse tamamı memleket bilincinden uzakta hatta tam tersi yönünde hareket ediyorlar ve bu amaçla okuldalar, bu amaçla eğitimcilik yapıyorlar ve bu amaçla bu okulda tutunuyorlar. Öğrenci sosyal klupleri bir kısmı zengin zümre tabakasının elinde kapitalist mantıkla faaliyetlerini sürdürüyorlar işletme ve ekonomi kulübü gibi diğer bir kısmı da örneğin edebiyat klubü (Kürt edebiyatı), folklor klubü (Kürtçe şarkılar eşliğinde Kürt oyunları), tiyatro klubü (oyunların temel esası cumhuriyetle ilke ve değerlerle dalga geçmek, özü Türkiye Cumhuriyetine ihaneti içeren oyunlar) bunlar Kürt olmadığı halde onlardan çok Kürtçülük yapan zavallı insanlar... Onlara sempatiyle bakıp beni dışlayan sırf Atatürk rozeti takıyor diye faşist damgasını vuran onlarca zavallı beyni yıkanmış genç.. Acıyorum üzülüyorum açıkçası kahroluyorum. Bunların yanında vurdumduymaz bananeci sadece kendi yaşantısını düşünen apolitik geçinen cebindeki parayla eğlence hayatı dışında hiç bir konuya ilgi duymayan yüzlerce genç.. Özgürlük.. Her şeye özgürlük.. Peki ben gibi düşünenlerin özgürlüğü nerde?”
Boğaziçi’nden çok mektup geliyor, çok!..

Yazarın Diğer Yazıları