‘Bu Defa Farklı’

Zamanımızda geçmişle kıyasla hikâye dalında, roman dalında çok eser veriliyor ama “eser” diyebilir miyiz?!

Üzerinde durulacak roman ve hikâye çok az. Şiir bahsine hiç girmeyelim.

Araştırma kitapları, makaleleri de gani. Araştırma kitaplarında, makalelerinde edebî tat alamayız. Dilin ruhunu yakalayamayız. Zamanımızda özellikle felsefe, sosyoloji dallarında her araştırıcının uysun uymasın kendi kavramını üretme hastalığı yüzünden fikir yürütmede dumura uğruyoruz.

Dil katledilince “aslî” yazarlar ister istemez geriye çekiliyor. Sadeleştirme furyası zamanımızda öyle bir hâl aldı ki, insan, hangi kelimeyi nerede nasıl kullanacağını şaşırdı.

“Kazalarda ölümler yaşandı.” diyorlar. “Çıktı” ile “yükseldi” fiilleri arasındaki nüansı ayırt edemez olduk.

“Neden” soru zarfı üzerinde çok durduk. Sebebi, münasebeti, naşiyi, dolayısıylayı, ötürüyü, yüzündeni sildik attık.

İhtimali, muhtemeli, imkânı, mümkünü en sevimsiz olasılığa, olanağa esir ettik.

“Eser”e ne demeli?! “Yapıt” yıktı geçti!

Neyse ki; Dr. Gülseren Budayıcıoğlu’nun kitaplarından adapte dizilerde “gerçek hikâyeden alınma” notu düşüldüğünden beri, öykü geride kaldı.

İşin tuhafı, bazen Arapçadan dilimize girmiş kelimeler öne çıkarılıyor. Meselâ; mevzu. Konuyu atıyoruz, meseleyi atıyoruz; mevzuya kilitleniyoruz!

Ya hikâyeyi ne yaptık? O da öyküye teslim.

Hikâye deyince...

Ercan Çalışkan, hikâye kitaplarını peş peşe yayınlıyor. Küskün Göl’ü, Her Şeye Rağmen Yaşamak’ı çıkardı. Şimdi “Bu Defa Farklı”yla karşımızda. (Post Yayınları, 158 s.)

Önce “hikâye” üzerinde duracağız. “Edebiyatımızda Terimler” kitabımızdan alıyorum:

“Hikâye: Olmuş veya olması muhtemel olayları anlatan yazılara denir. / Hikâyede çokluk tek bir olay anlatılır. İçinde hiçbir olay anlatılmayan hikâyeler de vardır. Ele alınan kişilerinse hayatlarının belli ve kısa bir anı işlenir, karakterlerin bir yönleri üzerinde durulur. / Hikâyelerin ilk şekilleri destanlar kabul edilir. / Masaldan farkı, hikâyenin yaşanmış duyguları vermesi, gerçeğe yakın olmasıdır.”

Bir başka çalışmada “Dr.” sıfatını taşıyan iki edebiyat araştırıcısının “Yazılı Anlatım ve Türleri (Öykü/Hikâye-roman)” başlığı altında önce hikâye türü üzerinde duruluyor:

Öykü/Hikâye: Gerçekleşmiş ya da gerçekleşmesi mümkün olan olayları belirli bir zaman ve yer içinde anlatan kısa yazılara öykü (hikâye) denir. Öyküler konu bakımından ikiye ayrılır: Olay öyküsü, durum öyküsü. Olay öykülerinde genellikle tek bir olay anlatılır.”

Bu tarifleri özellikle verdim. Eskilerin ve yenilerin anlatış tarzındaki farkı göstermek istedim.

“Hikâye” yerini bulmuş, sık kullanılan bir kelime. Başka dilden geldi diye birden atmaya kaktığınızda böyle kargaşaya yol açıyor. Kimileri çalışmalarında “öykü/hikâye” diye ikili başlık gösteriyor, zihinleri bulandırıyor.

*

Ercan Çalışkan’ın, “Bu Defa Farklı”sında 13 hikâye yer alıyor:

“Bu Defa Farklı, Son Şaka, Ya Doğruysa!, Şeftali, Enkini Ebe Gee!, Haldeki Ekipten Sevgilerle, Tiktak Şeref, Gönül Rahatlığı, Ahdim Olsun Demiştim, Memedeli Gibi, Şoför Ayakkabısı, Beş Şerit, Taksi.”

Ercan Çalışkan, “Bu Defa Farklı”ya dair şu notu düşüyor:

“Küskün Göl ve Her Şeye Rağmen Yaşamak'tan sonra üçüncü kitabım elinizde. Çok mutluyum çünkü sizinle buluşmak dünyanın en güzel duygusu,

Bir üstat 'Anlatacak hikâyesi olanlar anlatmasa olmaz.’ demiş benim için ve devam etmiş ‘Ercan Çalışkan anlatıyor ve zevkle dinletiyor. Öncekiler gibi bunlar da iyi hikâyeler. Daha doğrusu iyilik hikâyeleri. Okuduğumuzda içimizde kalan şey iyilik duygusu.’

Tam da böyle...

Bu kitapta umut kırgınlıkları var ama umutlar tükenmiyor; bekleyişler var ama kavuşma umudu hiç bitmiyor.

Bu kitapta ayrılıklar, özleyişler, tanışmalar, kırgınlıklar, sesler, bakışlar var; yaşadığınız her şey var. Yani bu kitapta siz varsınız, dostlarınız var, kısaca hepimiz varız. Bu kitapta elbette unuttuklarım da var.

Bu kitapta bulamayacağınız, kimsenin bulamayacağı şey kindir, hınçtır, insanı yerme hırsıdır; sizi terk etmeyecek olan da iyilik duygusudur.

Ben de bununla övünüyorum.”

Ercan Çalışkan, Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi’nde Türk Dili ve Edebiyatı okudu. Edebiyat dersi verdi. Tedrisi de edebiyat olan bir kalemden hikâyeler okumanın zevki başka.

Yazarın Diğer Yazıları