Bunca bilgi varken niye bu kadar kan döküldü?

Bunca bilgi varken niye bu kadar kan döküldü?
.... Soruları soracağım ama önce kronolojiyi tekrar özetliyorum:- Saat 14.45: Binbaşı H.A. MİT'e geliyor.

 - Saat 16.00: Binbaşının verdiği bilgiler MİT Müsteşarı'na iletiliyor.

- Saat 16.21: Bu bilgiler Genelkurmay İkinci Başkanı'na iletiliyor.

- Saat 17.30: MİT Müsteşar Yardımcısı Genelkurmay'a gider.

- Saat 18.00: MİT Müsteşarı bizzat Genelkurmay'a gider.

- Saat 18.30: Genelkurmay Başkanı uçaklara kalkmayın, tanklara çıkmayın emri verir.

- Saat 22.00: Başbakan, MİT Müsteşarı ile konuşur.

- Saat 23.02: Başbakan NTV'ye çıkar ve "Bu bir kalkışmadır" der.

- Saat 00.24: Cumhurbaşkanı CNN Türk'e çıkar.

Yani Binbaşı H.A.nın MİT'e gelişi ile Cumhurbaşkanı'nın konuşması arasında tam 9 saat 39 dakika geçmiştir.

Şimdi soruları sorabiliriz.

 KİMDİR o gün MİT'e gelip darbeyi önceden haber veren Binbaşı H.A...

 MİT görevlileri üzerlerine düşeni yapmışlar. Olay Genelkurmay'a kadar iletilmiş.

 Ve bu çok ciddi bilgiler niye Başbakan'a zamanında iletilmedi? Cumhurbaşkanı'nın koruma müdürü arandığı halde, niye bu hayati derecede önemli bilginin Cumhurbaşkanı'na zamanında iletilip gerekli önlemi alması sağlanamadı.

Ve geliyorum en hayati, en kritik soruya:

 Elde bu kadar bilgi varken bu darbe niye önlenemedi? Niye bu kadar insanın hayatını kaybetmesine yol açıldı?

Ertuğrul Özkök Hürriyet

***

"Düşmanlarımızı azaltacağız / Dostlarımızı çoğaltacağız" demişlerdi.

Sonuçta...

İçeride bir tek Devlet Bahçeli...

Dışarıda da bir tek İsrail... Dost olarak kazanıldı.

Başka?

Başkası yok.

Bu muydu yani?

Ahmet Hakan Hürriyet

***

Başbakan "İnterneti güvenlik için kesiyoruz" diyor.

İyi de teröristler zaten haberleşmek için "denetim altında olan interneti" değil,

ByLock vb. özel programları kullanıyor.

Akif Kökçe Milliyet (Açık Pencere)

***

Temel hikâyesi gibi...

-------

Uzun yıllar genel müdürlüğünü yaptığı Türk Hava Yolları'ndan bir süre önce ayrılan Temel Kotil veda konuşmasında müthiş başarılarını şöyle anlatıyor:

"2015 yılının sonu itibariyle uçtuğumuz nokta sayısı 282'ye, haftalık sefer sayısı 9 bine, yıllık yolcu sayısı 61 milyona ve uçak sayısı 299'a ulaştı.

Yılda ortalama yüzde 30 büyüyerek 1 milyon 400 bin transfer yolcudan, 18 milyon 400 bin yolcuya ulaştık.

 Kırkıncı sıradan yükselerek dünyanın en büyük 10'uncu havayolu şirketi olduk.

2013 yılından itibaren dünyada en çok yurt dışı noktaya uçan havayolu haline geldik.

Bütün bu süreçte diğer havayollarına karşı dört kat büyüdük.

 THY, artan uçuş ağı ile İstanbul'u çok önemli bir transfer merkezi haline getirdi. Bu sürecin, İstanbul'da yeni havalimanıyla daha üst noktalara taşıyacağından hiçbir şüphem yoktur."

* * *

Evet, bu sözlerle nasıl başarılı olduğunu anlatan Temel Kotil'in başında bulunduğu Türk Hava Yolları'nın bu yılki zararının şimdilik 3 milyar 600 milyon lira olduğunu belirtelim.

 Sonuç olarak milletin paraları havada batırıldı ve bunu yapan Genel Müdür, daha büyük işler yapmak üzere çok daha stratejik bir kurum olan Türk Havacılık ve Uzay Sanayii "TAI"ye Genel Müdür olarak tayin edildi. Genel Müdür'ün adı Temel Kotil ya...

Bu da bir Temel hikâyesi gibi!

Böyle şeyler ancak ülkemizde olur.

Rahmi Turan Sözcü

***

Başkanlık için kaos planı(mı?!)

------

Sanki bir yerlerde birileri düğmeye bastı ve ülkede bırakın fırtınayı kasırga esmeye başladı!..

Biz aslında bu tür filmleri daha önce de görmüş, şerbetlenmiştik; aklıma hemen 2007 yılı geldi... İktidar cenahından Fehmi Koru yazmıştı da oradan öğrenmiştik; o yılın 5 Kasım günü Washington'da, Beyaz Saray'daki ünlü Oval Ofis'te zamanın ABD Başkanı George W. Bush ile yine zamanın Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Tayyip Erdoğan baş başa oturmuş ve detayları gözden geçirdikten sonra yurtseverleri zindanlara dolduracak, Türk Ordusu'nun belini kıracak, rejimin defterini dürmenin yolunu açacak Ergenekon sürecinin başlatılması için düğmeye basmışlardı!..

Aradan yıllar geçti, devran değişti...tabii "beli kırılacak düşman" tasviri de o ölçüde başkalaşım geçirdi.. Taa en başından "aynı yolda yürüdükleri", istediği her şeyi verdikleri, tüm kumpaslarda rol paylaştıkları cemaat ile, yıllar yılı "Çözüm" adını verdikleri süreçte "saldım çayıra Mevlam kayıra" düsturundan hareketle yol açtıkları, köylere kadar silah depoları kurmasına izin verdikleri terör örgütü artık en kanlı düşman pozisyonuna terfi etmişlerdi!..

Tabii, planladıkları tüm uygulamaları hayata geçirebilmek için şöyle en kalınından bir "milliyetçilik" zırhı da gerekiyordu; onu da yılların milliyetçi partisinin üzerinden bir çırpıda çekip alıverdiler!.. Ehh, zaten o partinin lideri olan zat da taa en başından bu yana, ihtiyaç duyulan her an koşa koşa "payanda" görevini en tesirli biçimde yerine getirmemiş miydi?..

- O postu verip, koltuğu korumak evlaydı tabii!..

(...) tarih bize "otoriter yönetimlerin" her ne pahasına olursa olsun iktidarlarını yürütebilmek uğruna her türlü riski göze alabileceğini, en kolay yol olarak ise toplumu kutuplaştırmayı ve ayrımcılığı kullandığını anlatıyor!..

Aynı şey ülkemiz için de geçerli tabii; son bir yıla baktığınızda, giderek yönetme kabiliyetini yitiren, ülkeyi zapturapt altında tutabilmek için, dünyadan soyutlanmayı, yalnız kalmayı bile göze alarak TBMM'yi, Anayasa Mahkemesi'ni, yargıyı dışlayarak KHK'lara sarılan iktidar, bu yolda yürüyebilmek adına daha da sertleşmenin, daha da korkutmanın, daha da büyük baskı ve ezanın gerekliliğine inanıyor!..

Peki, ne elde edeceğini düşünüyor derseniz, 7 Haziran sonrasını, o "milliyetçi şahinlik" oyunu sonucu 1 Kasım seçimlerinde kaybettiği oyları geri aldığı gibi şimdi de aynı oyunun tutmasını bekliyor derim!.. -Adı başlıkta geçiyor zaten: Kaos yoluyla Başkan Baba rejimi!

Ümit Zileli Korkusuz

***

Ne huzur kaldı ne güven

---------

Karanlık günlerden geçiyoruz...

Ne çekiyorsak kendi içimizden çekiyoruz...

Ne çekiyorsak, ülkeyi huzur, güven ve refah içinde yönetmeye talip olanların her işi berbat etmelerinden çekiyoruz...

Açılım saçılım saçmalıklarını "ihanetini" aylarca yazdık, "ırkçı" olduk, "ülkenin huzura kavuşmasını istemeyen insan" olduk...

 Şimdi işler değişti, birbirlerine girdiler!..

 * * *

Habur rezaleti bile bu iktidara ders olmadı, sonra "Bu hendekler de nereden çıktı?" diye hayretler (!) içinde kaldılar...

 İktidar, Kadir İnanırları, Hülya Koçyiğitleri, Orhan Babaları akil insan (!) yapıp onlardan medet umarken...40 bin kişinin katli Apo "vizyon sahibi" oldu!..

Şimdi tutuklanan HDPlileri düzenli seferlerle İmralı'ya kim gönderdi?..

40 bin kişinin katilinden kim medet umdu?..

 * * *

HDP'li milletvekilleri terör karargahı Kandil'e gidip gelirken...

 Terör ağalarına mesaj götürüp, onlardan mesaj alırken onları oraya İngiltere Kraliçesi mi gönderdi?..

Elbette şımaracaklardı...

 Elbette Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin kendilerine muhtaç olduğuna inanacaklardı!..

(...)

Kimsenin geleceğe dair bir projesi yok...

 Kimse ileriyi göremiyor...

Gelecek için herkes endişeli...

Kulaklarda "Eyyy" sesi çınlarken, ne huzur bıraktılar ne güven!..

Karanlık günlerden geçiyoruz!..

Mehmet Türker Sözcü