Çok eşlilerin evleri de basılacak mı?

Adana Valisi’nin “Coş”kusuyla bir  “kavat”  tartışmasıdır gidiyor... Önce kavat kelimesi nereden türemiş ve yaygınlaşmış ona bakalım. 
İran’da Sasani imparatorluğu döneminde, 500’lü yıllarda Şah 1. Kavat döneminde rahiplerin zulmüne karşı Mazdek isyanı ortaya çıkar. Rahipler, 1. Kavat’ın, isyanı bastırmak için kendi eşini Mazdek’e sunduğunu iddia ederek katliama başlar. Toplumsal eşitlik isteyen Mazdek de göğsüne kadar toprağa gömülerek öldürülür.
Türkler, İslam dinini başlangıçta İranlılardan öğrendiği için Fars kültürü ve dili içinde yer alan birçok unsuru da benimsemiştir... Erzurum, Bayburt, Gümüşhane ve Trabzon bölgesinde geçen tarihi olayları anlatan Dede Korkut Destanı’nda  “kavat”  kelimesine sıkça rastlanır. Erzurumlu Naim Hoca da “kavat”  sözünü kullanırdı. 

 


***

 


Deli Dumrul, bir yiğidin canını alan Azrail’e meydan okur! Bir iki cümle hatırlayalım:
“Hak Teala’ya Dumrul’un sözü hoş gelmedi. Bak bak, bre deli kavat benim birliğimi tanımıyor, birliğime şükür kılmıyor, benim ulu dergâhımda gezsin benlik eylesin dedi. Azrail’e buyruk eyledi kim; ya Azrail, var ve o deli kavatın gözüne görün, benzini sarart, dedi, canını hırıldat al dedi.”
Azrail’in canını alacak güçte olduğunu anlayan Deli Dumrul, Azrail’e yalvarmaya başlayınca Azrail, “Bre deli kavat bana ne yalvarıyorsun. Allah Teala’ya yalvar, benim de elimde ne var, ben de bir emir kuluyum..” dedi...

 


***

 


Şimdi devletin valisi olması gereken ama Başbakan’ın her sözünü emir telakki ettiğini açıkça söyleyen Adana Valisi Hüseyin Avni Coş’un kendisine belâ okuyan vatandaşlara alenen  “kavat”  dediği sabit..
Fakat  “kavat”  kelimesinin gündeme gelmesi, tam da Başbakan Tayyip Erdoğan’ın başlattığı  “kızlı-erkekli” tartışmasının üzerine geldi. Öyle ki bazı evlere ve kızlı erkekli oturulan kafelere baskınlar yapılmaya başlandı. Bu icraatlar da Tayyip Erdoğan’ın sözleri üzerine harekete geçen kolluk güçlerinin eseri. Diğer taraftan Tayyip Bey’in  “en az üç çocuk” söylemi de var. Tayyip Bey’in iki doğrusundan biri bu zaten! Diğeri de kapalı mekanlarda sigara yasağı...
Tayyip Bey, Türkiye’nin nüfus artış hızının düştüğünü görerek kendince tedbir almaya, Türkiye’nin yaşlı nüfusa sahip bir ülke haline gelmesini önlemeye çalışıyor. Tabii meşru yollardan, yani evlilik yoluyla...
Fakat meselenin insan hakları boyutunu önemsemiyor. Öyle ki konuyla ilgili bir genelge de hazırlanıyor. Yani “gayrimeşru hayatı önleyeceğim” bahanesiyle, özel hayatın gizliliğine, konut dokunulmazlığına dair hakların ihlâl edilmesine zemin hazırlanacak. Oysa bu konu genelge ile değil ancak Anayasa ile düzenlenebilir. Çünkü özgürlükler, Tayyip Erdoğan’ın teminatı altında değil; Anayasa teminatı altındadır.
Fakat liselerde evliliğe izin veren bir hükûmetin, doğru bir yolda olduğunu söylemek mümkün müdür? Yine, çok eşlilerin durumu ne olacak? Kanunlara göre çok eşlilik suçtur. Hükûmet, valiliklere bu konuda da bir genelge yayınlayacak mı? Çok eşli olanların veya metres tutanların İstanbul’un malum semtlerindeki ikinci evleri de basılacak mı?

 


***

 


Yine Dede Korkut Destanı’na dönelim. Kanturalı, bir çarpışma sırasında kendisini kurtararak atının terkisine alan Selcen Hatun’a “Seni öldürürüm” deyince, şu cevabı alır;
“Tez sevdin tez usandın kavat oğlu kavat
Kadir Allah bilir ben sana
Munisim yarim kıyma bana”
Kanturalı, “Yok, elbette öldürmem gerektir”  dedi. Kız hiddetlendi, dedi;  “Bre kavat oğlu kavat, ben aşağı kulpa yapışıyorum, sen yukarı kulpa yapışıyorsun, bre kavat oğlu, okunla mı, kılıcınla mı, gel beri konuşalım” dedi.
Sonunda Kanturalı ile Selcen Hatun barıştılar.
Tayyip Bey, niçin böyle bir yol seçmiyor?

Yazarın Diğer Yazıları