Dolandırıcılara oy kaptırmak!

Malatya’da bir kadın, kendisini 4 gün boyunca arayarak polis veya savcı olarak tanıtan kişilerin hesabına toplam 133 bin 700 lira aktardı. Anadolu Ajansı muhabiri Tuba Karahan’ın haberine göre olay şöyle gelişti:
M.S. isimli kadını telefonla arayıp, kendilerini polis veya savcı olarak tanıtan kişiler,  “Terör örgütünce, isminize telefon hatları açıldı. Bu hatlar üzerinden örgüt üyeleri görüşüyor. Bunların yakalanması için para yatırmanız lazım”  diyerek, hesap numaraları verdi. Kadın, belirtilen hesaba para aktardı. Daha sonra yine arayan dolandırıcılar, bu kez kadına,  “Kimlik bilgileriniz kullanılarak, sizin adınıza banka hesapları açılmış, hesabınız örgüt tarafından boşaltılmak üzere, paranızı verdiğimiz hesaplara yatırarak güvence altına alabilirsiniz” dedi. Bunun üzerine, M.S., kendisine verilen hesap numarasına yine para havale etti. 13-16 Kasım tarihleri arasında her gün aranan M.S., bu kişilerin hesaplarına toplam 133 bin 700 lira aktardı. Bir süre sonra dolandırıldığını anlayan kadın, polise başvurarak şikâyetçi oldu.

 

***

 

“Örgüt tarafından boşaltılmak üzere” denildiği halde para yatırmaya devam eden bu vatandaş, aynı zamanda bir seçmendir. Oy kullanmaktadır. Sizce bu vatandaş, hangi partiye oy vermiş olabilir? Oyunu da siyasi dolandırıcılara kaptırmış olabilir mi? Tabii onu ben de bilmiyorum ama bu tür olaylara yurdun her köşesinde rastlanıyor. Kısacası, vatandaş, bu kadar kolayca dolandırılabiliyor. Siyaseten de dolandırılsa, bunu dört gün sonra anlayamıyor. 10 yıl geçse de anlayamıyor. Çünkü siyasi dolandırıcılar, sıradan dolandırıcılardan daha mahir.. Zaten insanın beynine değil kalbine hatta gönlüne hitap ediyorlar. Oy verme işlemini  “ahiret meselesi”  olarak gördüğünü söyleyen vatandaşlarımız var..
“Genelleme yapılamaz” denilebilir ama 133 bin lira birikmiş parası olacak kadar iyi kötü aklını kullanabilen bir vatandaş, başka nasıl kandırılabilir? Ya korkutularak, ya dini ya da milli duygularından yakalanarak..

 

***

 

Batı’da hazırlanan planları bildiğimiz için 15 yıl öncesinden bugünleri görerek, Türk halkını uyarmaya çalışıyoruz. Halkın tamamı şöyle dursun, yüzde birine bile ulaştığımız söylenemez ama gerçekleri uygun kelimelerle ortaya koyduğunuz zaman, o kelimeler şaşılacak bir hızla herkesin gündemine girer. Dolayısıyla kimse ülkede neler olup bittiğinden habersiz değildir. Şu anda Türkiye, iktidarın oluşturduğu bozguncu iklimde, kendi temellerini tartışan bir ülke konumundadır. Türk Milleti’nin önemli bir bölümü, kendi adını tanımayan, Türk kavramını ortadan kaldırmaya çalışan, dolayısıyla bu topraklarda yeni bir devlet kurmaya soyunan Amerikan güdümlü bir siyasi iktidarın peşinden gitmektedir.
Ö.Faruk Atay,  “Öğretici yazılarınız için teşekkür ederim. ’28 Şubat Soruları’da durumu gayet iyi özetlemiş. Yıllar önce bunları etrafımdakilere bildiğim kadarıyla anlattığımda inanmamışlardı. Bugün bir erken seçim olsa durum yine değişmeyecektir. Bundan sonraki meselemiz, maalesef çözülmüş bir devletin dış güçlere terk ettiği Anadolu ve Trakya topraklarında var olmak veya devletimizi yeniden inşa etmek için neler yapılması gerektiğini düşünmek ve bunun mücadelesini vermektir. Bu sadece Türkiye Türklerinin değil, bütün Türk Dünyası’nın meselesidir; zira bizden sonra sıra Orta Asya’ya gelecektir” diyor.

 

***

 

Tabii bütün mesele, halka önderlik edecek inanmış bir siyasi kadronun ortaya çıkmasıdır. Bugünkü siyasi yapı içinde böyle bir umut ışığı yok. Muhalefetteki siyasi partiler, kendi fikir ve programlarına aykırı işler yapıyor, hatta kritik zamanlarda iktidara destek oluyor.. Buna rağmen, Türk Milleti’nin, fikri hür, vicdanı hür, kendisini körü körüne bir siyasi parti taraftarlığına mahkûm etmemiş, koçun peşinden uçuruma atlayan koyunlar gibi hareket etmeyen kesimleri de var çok şükür. 29 Ekim’de Ulus’ta ve 10 Kasım’da Anıtkabir’de ortaya konulan bilinç, milletin kendi kaderini kurtarma azim ve kararlılığında olduğunun göstergesidir. Burada önemli olan, güç kullanılacaksa bile bunu meşruiyetten ayrılmadan yapabilmektir.

Yazarın Diğer Yazıları