Dünden bugüne din ve kin…

Din; insanları doğru yola sevk etmek için vazolunan İlâhî kanunlardır. İlk insan Hz. Âdem aynı zamanda Peygamber olduğuna göre, din toplumla yaşıttır diyebiliriz. Lakin yazık ki kin de bir o kadar eskidir. Âdem aleyhisselamın oğlu Kâbil'den bu yana kin hep var olagelmiştir. Bizi esas üzense dindar olduklarını söyleyenlerin kindar ve hain çıkmalarıdır.

Hz. Peygamberimizin açık ifadesiyle: (Lâ-hıkde fî'l-İslâm) "Dinde kin yoktur." Yenişehirli Avnî'nin (1827-1883-) dediği gibi, düşüncesi kin ve intikam kirine bulaşmış olanlar günde beş kere abdest alsalar yine temizlenmezler:

"Hubs u ağrâz ile endîşesi murdâr olana//Günde beş kerre vuzû ile tahâret gelmez."

Talât S. Halman doğru söylüyor:

Kindâr ömrünce namaz kılsa da dindar olamaz.

Üzülerek belirtelim ki abdest alanlar, namaz kılanlar, hacca gidenler maalesef hâin ve kindar çıktılar. Peki, bu nasıl oldu?

Bizde "din" ile "kin"in bir arada zikredilmesine ilk defa 20. yüzyılın başlarında rastlanır. Süleyman Nazif'in (1869-1927) "Rus Kimdir, Moskof Nedir" başlıklı yazısında:

"Ey Türk oğlu! Sana damarlarındaki kanı ihdâ edenler, kanlarının son damlalarını Moskof muharebelerinde döktüler. Sen bugün, yarın ne olursan ol fakat unutma ki o şehitlerin ebedî bir yetimisin!.. Bu din, bu devlet, bu vatan gibi, bu gayz, bu kin, bu intikam da onların sana bir mîrâs-ı mübârekidir." demesi, yahut Emin Bülent Serdaroğlu'nun (1886-1942) Girit müslümanlarına ithaf ettiği "Kin" şiirinde yer alan:

"Ben şûre-zâr-ı kalbimi kînimle süslerim//Kalbimde bir silâh ile ferdâyı beklerim//Kabrinde müsterih uyu ey nâmdâr atam//Evlâdının bugünkü adı sâde intikâm" gibi kin ve öfke dolu ifadeler, dikkat ettiyseniz dışa yani düşmanlara (Rus ve Yunan) dönüktür. Bizi bir kaşık suda boğmaya çalışan düşmanlara karşı sarf edilen bu kin ve intikam sözleri, 20. yüzyılın ikinci yarısında N. Fazıl'ın "Gençliğe Hitâbesi"nde  "dininin ve kininin dâvâcısı gençlik" ifadesiyle maalesef kendi içimize yöneldi.

Bugün güç, dininin ve kininin dâvâcısı gençliğin elinde olduğuna göre kin ve intikam kılıcının gelişi güzel sallanıyor olmasına şaşmamak lazım. Ağacı kesen baltanın sapı ne yazık ki hep kendi bedenindendir.

Kısacası; "altın nesil" dediler, TBMM'yi bombaladı, din kardeşine silah çekti. "Dindar nesil" dediler, kapitalizme kaydı, altta kalanın canı çıksın dedi. Yetmedi, canı çıkanların üstünde cüzdanını göstererek tepiniyor. Sahi, bize ne oldu böyle?..

Son söz şairin:

"En celî hikmet: Ezmeyen ezilir, derse de Fikret//Sen yine de yarın kim ezer, kimler ezilir fikr et." (Li-müellifihî)

Yazarın Diğer Yazıları