En dış kulvardan gelen Bold Pilot gibi...

Hiç kıvırmayacağım. Ben "Çok yıprandı aday olmasın" hatta bir adım daha ileri giderek "Çok yıprattı aday yapılmasın" diye düşünenlerdendim Mansur Yavaş hakkında; şaşırttı.

Onca "aday olacak-olmayacak", "istiyor-istemiyor", "CHP onu istemiyor, o İYİ Parti'yi istemiyor, AK Parti'ye de göz kırpıyor" polemiğinden sonra Yavaş iyi toparlamış -hem kendini, hem ekibini, hem tasarı ve hedeflerini-.

CHP'de oluşmasına yol açtığı söylenen ayrışmaya rağmen teşkilatla kaynaşma fotoğrafı... İYİ Parti'nin gönlünü ve desteğini almış fotoğrafı... CHP'nin bu süreçte adı anılan potansiyel adaylarını etrafında kenetlemiş fotoğrafı... Bunların tümünü aynı karede verebilmek az buz iş değil;

Yavaş, yarışa adeta "en dış kulvardan gelen Bold Pilot gibi" başladı.

Düşünsenize Yavaş adına itirazı sır olmayan Murat Karayalçın da salondaydı, bir ara adaylığına neredeyse kesin gözüyle bakılan Cengiz Topel Yıldırım da;

Bravo valla...

Emin olamadığım tek nokta:

Herkesi sevmek, herkesle kucaklaşmak, herkesle uzlaşmak iyi güzel hoş da...

Bu defa Melih Gökçek gibi bir "kutuplaştırma ustası"yla yarışmadığına ve bu defa kazananı "Ankaralının huzura hasreti değil de birikmiş kızgınlıkları, kırgınlıkları" belirleyeceğine göre, bu duygulara hitap etmekten kaçınmasa mı acaba?

Anlayana sivrisinek saz...

TBMM'nin CHP'li Başkan Vekili Levent Gök, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı olarak fiilen siyasi kampanya yürüten Binali Yıldırım'a "gönderme" de yaparak, "Anayasa gereği tarafsız kalmak durumunda olduğundan" Mansur Yavaş'ın dünkü aday tanıtım toplantısına katılmadı.

Çok güzel hareket de...

Haftalardır siyasetin en tepesinde, hukukçular arasında, gazete ve televizyonlarda adeta "davul zurna" gibi süren tartışmaya kulak kabartmayan, bu -bir nevi "sivrisinek saz" kıvamındaki- ince hareketten mi utanacak da istifa edecek Allah aşkına!..

Ne imajı var da sarsılacak?

Efendim neymiş;

Trump'ın, Suudi Arabistan Kralı'na "Amerika olmasa tahtında bir gün bile oturamazsın" diye seslenmesi...

Fransa'ya, "Amerika olmasa Almanca konuşmak zorunda kalacaktınız" diyerek ayar vermesi...

Rusya'ya, İran'a yaptırımlar koyması...

AB'ye "Savunmanız için elinizi cebinize atın, artık sizi cebimizden harcayarak korumayacağız" demesi...

Meksika'yla arasına kaçak göçmenler için duvar çekmek istemesi...

Türkiye'ye "Ekonominizi yıkıma uğratırız" diye tehditler savurması...

Velhasıl...

"Züccaciye dükkânına dalmış boğa gibi kırıp dökmesi, 200 yıl öncesinin kovboy yöntemiyle dış politika yapmaya kalkışması, Amerika imajını tahrip ediyor"muş!

Artık "duayen" sayılabilecek bir "gazeteci" yapıyor bu "analiz"i;

İlk defa yakıp yıkıyor ABD dünyayı sanki.

Sanırsın Irak'ı işgal eden, Afganistan'ı işgal eden, Körfez'de savaş çıkaran, Vietnam'da katliam, Şili'de, Kamboçya'da darbe yapan, Balkanları bölüp parçalayan babamdı...

Nasıl bir "tabu"ysa "Amerikan rüyası" kafanızda, bir itiraf edemediniz gitti;

ABD ne yapıyorsa, bugüne kadar yaptıklarıyla teminat altına aldığı "potansiyeli" kapsamında ve tamamı da "çok yakışıyor" bu insanlık suçlarıyla dolup taşan dosyasına!

Meclis Başkanı olana Belediye Başkanlığı bonus olsun!

 "Binali Yıldırım istifa etsin de mi aday olsun, etmesin de mi Anayasa'ya rağmen, Belediye Başkan adayı olarak, Meclis Başkanlığı imkânlarıyla gezsin tozsun" mevzusunda, iktidarın ciddiyetine(!) en uygun teklif İYİ Partili Yavuz Ağıralioğlu'ndan gelmişti, arada kaynadı, layık olduğu ilgiyi, polemiği görmedi sanki...

Olmaz, olamaz... Asla seyirci kalamam bu dahice çözümün gözden kaçırılmasına; lütfen kayıtlara geçsin:

"Binali Yıldırım, şayet seçilebilirse, TBMM Başkanlığı'nı bırakmasın. Binali Bey Meclis'i yönetmeye geldiğinde Celal Adan Bey İstanbul'a gider, o geldiğinde Levent Gök bey gider, Mithat Sancar gider... İstanbul, AK Parti belediyesi olursa, Meclis Başkan Vekillikleri üzerinden Mustafa Şentop da gideceği için, AK Parti'ye iki kez belediye başkanlığı düşer... Sayın Şentop, bir fedakârlık yapsın, İYİ Parti'ye de bir TBMM Başkan Vekilliği verilsin, yarıştaki eşitsizliği temsilde eşitliğe dönüştürelim, değişerek İstanbul'u yönetelim. Şayet, Belediye Başkanlığı'nı Ekrem İmamoğlu kazanırsa, o da Meclis Başkanı olsun. Önümüzdeki seçimde de, bonus gibi, kim Meclis Başkanı olursa "bir de İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı kazandınız" diyelim."

 

Yazarın Diğer Yazıları