Erken final…

Böyle olacağını öngörebilmek için "kâhin" olmaya gerek yoktu.

Onlarca "uzman" danışmana sahip olmaya gerek yoktu.

"Bakan" olmaya gerek yoktu.

"Bilim Kurulu Üyesi" olmaya gerek yoktu.

Doktor olmaya gerek yoktu.

Bir (1) kişiden bütün dünyaya yayılmış, tedavisi bilinmeyen, ilacı, aşısı bulunmayan, bir de üzerine "üretilme sebebi ve hedefi"ne dair tonla -kimi komplo kimi değil- teori bulunan bir virüsün; virüsü taşıyan son hasta da iyileştikten sonraki 14/21 günlük süre zarfında "hiçbir" yeni vakanın tespit edilmeyeceği ana kadar "tehdit" olmayı sürdüreceği, gün gibi ortadaydı.

Hele ki, neredeyse bütün dini ve geleneksel ritüelleri "temas" üzerine kurulu iki bayramı da kapsayan, zeminin "gevşemeye" son derece müsait olduğu "yaz" döneminde tedbiri elden bırakmanın "yeni dalga" olarak döneceğini "sağır sultan" bile duyup, öğrenmişti.

Sırf üç beş otel-AVM zinciri, birkaç müteahhit firma iflas bayrağı çekmesin, "entübe" haldeki ekonomiye suni bir nefes olabilsinler diye ve  işçiden işverene bütün kesimleri daha da borçlandırarak yapılan "açılım", bu iktidarın yaptığı bütün diğer sosyal, siyasal, kültürel, etnik, dini, ekonomik açılımlar gibi elimizde patladı.

Ruh ve beden sağlımıza, kazancımıza, mesleklerimize, çocuklarımızın eğitimine, sosyal hayatımıza dair beslediğimiz bütün ümitler yerle bir şimdi; plan yapamıyoruz, hedef koyamıyoruz, amaçsız, ülküsüzleşiyoruz.

Bütün bu gaflete rağmen "bir şekilde" hayatta kalmayı becerebilsek bile Covid-19 ve mutasyonlarının, mutasyon ittifaklarının akıl, fikir, duygu ve dahi inanç dünyamızda bırakacağı arazlarla yaşamak durumunda kalacağız ömrümüzün geri kalanını büyük bir ihtimalle.

Değdi mi?

İki ay "-mış gibi yapmak"la kazanılanlardan fazlasını kaybettirmeyecek mi şimdi bize bu yeni dalga!

Enginyurt olayı…

MHP'den ihraç edilen Ordu Milletvekili Cemal Enginyurt, "Neden" diye soruyor kendi kendine; ben onca insana niye saldırdım, niye küfrettim…

Hedefindekilerin çoğunun "hedef" olma sebebinin, aslen "Neden" diye soruyor, sorguluyor olmaları olduğunu düşününce, hayli ironik bir soru!

Ve çok geç…

***

Enginyurt, önce, sosyal medyada yayınladığı bayram mesajında, "Çok insan gönlü kırdık. Bilerek, bilmeyerek çok insan üzdük. Sosyal medya da bile çok insan engelledik. Kader birliği yaptıklarımıza kinlendik. Yol arkadaşlarımızla düşman kesildik. Üç kuruşluk dünyada, çok sertleştik" itiraflarında bulundu.

Sonra da, katıldığı internet yayınında, "Benim Müsavat Devişoğlu'yla ne problemim vardı? Benim Koray Aydın'la ne problemim vardı? Benim Meral Akşener'le arsa davam, kan davam mı vardı? Akşener, 755 imzayla kongreyi kazandığında ben mahkeme verdim, ben iptal ettirdim kazandıkları kongreyi. Kazanmıştı. Kazandıkları kongreyi iptal ettirdik. Halil İbrahim Oral'la milletvekilliği yaptık aynı dönemde. "Abi" dediğim adamdı; ağza alınmayacak küfürler ettim… Bizi millete saldırtıp köyün delisi yaptınız bizi…" diye hayıflandı.

***

En "kaba", en "antipatik", en "itici" davranışından sonra bile, onaylamasalar da "en azından samimi" derdi bir çok MHP'li Enginyurt ile ilgili; demek ki "samimi" de değildi.

Öyle ya, eski dostluklarını, arkadaşlıklarını, paylaşımlarını geçtim son tahlilde sadece "bazı konularda onun gibi düşünmüyor" olan siyasetçilere, "hiçbir sorunu olmadığı halde can düşmanıymış" gibi davranmasının arkasında duramadı.

"Samimi" olmuş olsaydı, onca rezaletin "doğruluğuna inanarak" faili olsaydı, yanlış da olsa yaptıklarına sahip çıkardı. "Yanlış olabilir, maksadını aşmış olabilir, kalp kırmış olabilir, hak, hukuk çiğnemeye yol açmış olabilir ama benim dava inancım, teşkilatçılık anlayışım, liderime sadakatim öyle davranmayı gerektiriyordu" diyemedi mesela; bir tekini savunamadı.

***

Kaldı ki, ne Cemal Enginyurt, ne MHP; siyasetin sorunu tam da bu "kafa" işte; yalan dünyanın yalan makamları, mevkileri, sıfatları için hiçleştirmek kendini.

"Lider-Teşkilat-Doktrin" aidiyetinin, "akıl, mantık ve vicdan dışı" davranmayı gerektirdiği yanılgısı; velhasıl bir yorum, idrak hatası!

***

Enginyurt olayı, en başından 12 Eylül'ün darbesine uğradığı çocukluk yıllarından -hapse atıldığında daha lise birinci sınıf öğrencisiydi zira- bugüne, tam bir ibret vesikası.

Gelin görün ki, "ibret" almadan yazılan tarihlerin varisleri olarak, biz de "ecdad"ın miras bıraktığı şekilde "ibret" almadan yaşadığımız için devrimizi, "akıl, mantık ve vicdan"ı devreden çıkaran her siyasi bir gün mutlaka tadacak Enginyurt'unkine benzer bir pişmanlık ve yerinmeyi.

Yazarın Diğer Yazıları