Evren’in Kürt devleti projesi raftan indirildi

Evren’in Kürt devleti projesi raftan indirildi
Evren ve Turgut Özal tarafından 12 Eylül’de raftan indirilen 100 yıllık bağımsız Kürt devleti projesi DTK bildirisi olarak Diyarbakır’da ortaya sürüldü

Birlikte çalıştılar

İngiliz, ABD ve Fransızların, Orta Doğu petrolünü paylaşmak için 100 yıl önce başlattığı, Kurtuluş Savaşı ile rafa kaldırılan Bağımsız Kürdistan projesi, 2 Eylül 1980 darbesi ile ikinci kez devreye sokuldu. Darbeyle cumhurbaşkanı olan Evren ile başbakanlığa getirilen Özal, ülkeyi eyaletlere bölmek için el ele verdi.

Yolunu AKP açtı

14 yıllık iktidarı boyunca AKP’nin altyapısını hazırladığı proje, PKK, HDP tarafından 27 Aralık 2015’teki Demokratik Toplum Kongresi’ndeki (DTK) bildirgesinde “öz yönetim” adıyla ilan edildi. Bu bildiri, Bağımsız Kürdistan peşindeki Pirzade Bekir’in 1921’deki talepleriyle büyük benzerlik taşıyor.

8 eyaletli Türkiye

Pirzade gibi bildiride de otonomi talep ediliyor. Almanya’nın Bavyera eyaletindeki yapıyı örnek alan Kenan Evren, 8 eyalete bölünmüş, Turgut Özal ise Türkiye’nin adını “Anadolu” olarak değiştirdiği Doğu ve Güneydoğu’yu bir eyalet kabul ederek 6’ya bölünmüş bir Türkiye planlıyordu.

 

Evren’in Kürt devleti projesi raftan indirildi

İngiltere, ABD ile Fransızların, Orta Doğu petrollerini paylaşım projesi için geliştirdiği, Kenan Evren ve dönemin Başbakanı Turgut Özal eliyle “eyalet sistemi” maskesi takılarak raftan indirilen Kürt devleti projesi, 27 Aralık 2015’te Demokratik Toplum Kongresi (DTK) bildirgesi olarak ortaya sürüldü.

İngiliz, Amerikan ve Fransızların 1900’lü yılların başında projelendirdiği bağımsız Kürt devleti projesi Kurtuluş Savaşı ile rafa kaldırıldı. Ancak 12 Eylül 1980 darbesi ile ikinci kez devreye sokuldu. Darbe sonrası cumhurbaşkanı olan Kenan Evren ile başbakanlığa getirilen Turgut Özal, Türkiye’yi eyaletlere bölmek için el ele çalıştılar. Bugün proje PKK, HDP ve diğer bileşenleri tarafından “öz yönetim” adı altında sürdürülüyor. Buna paralel olarak da AKP iktidarı da altyapısı eyaletler olan Başkanlık sistemi için diretiyor.

Muhtıra ve darbe

Kenan Evren’in Genelkurmay Başkanlığı’na geldiği 1978 yılıyla başlayan süreç, Türkiye’de sağ-sol çatışmasının en kanlı halini aldığı dönemdi. Ülkede sonu gelmeyen siyasi cinayetler ve faili meçhuller, bitmek bilmeyen öğrenci olayları genel görüntüyü veriyordu. Siyasi kamplaşmanın yanısıra, Anadolu’da Alevi-Sünni gerilimi de gittikçe tırmandırılıyordu. Evren’e 12 Eylül 1980 darbesinin kapılarını açan da, ülkede akan kanın durdurulamaması ve kaos ortamının düzelmiyor oluşuydu. Şiddetin her geçen gün tırmanması, “askerin yönetime el koyması fikrinin” daha da güçlenmesine yol açtı. Evren ve diğer komutanların elini güçlendiren son kanlı olaylar, 1978 Aralık ayında Kahramanmaraş’ta yaşandı. Yaklaşık 100 Alevinin hayatını kaybettiği olayların ardından, dönemin Başbakanı Bülent Ecevit, Evren’i çağırarak Kahramanmaraş’taki olaylardan dolayı bazı illerde sıkıyönetim ilan etme kararını bildirdi. Sıkıyönetim ilanı, askerin nüfuzunun artması için kaçınılmaz bir fırsattı. Bu gelişmenin ardından Genelkurmay ülkenin içinde bulunduğu durumla ilgili daha fazla söz sahibi oldu. 27 Aralık 1979 tarihinde Evren’in liderliğindeki Türk Silahlı Kuvvetleri, tüm kuvvet komutanlarının imzasıyla dönemin Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk’e, ülkenin gidişatıyla ilgili bir “uyarı mektubu” verdi. Çatışmaların sürmesi sonucunda kaçınılmaz son olarak görülen askeri darbe 12 Eylül 1980 tarihinde gerçekleşti. Türkiye halkı sabah tank sesiyle uyandı, bütün sokaklar askerler tarafından tutulmuştu.

“Bizim çocuklar başardı”

12 Eylül gecesi asker harekete geçmeden dakikalar önce, dönemin ABD Ankara Büyükelçiliği, darbeyi Merkezi Haberalma Ajansı (CIA) Türkiye Masası Şefi Paul Henze’e telgrafla rapor etti. Henze de hemen konser izleyen dönemin Başkanı Jimmy Carter’ın yanına giderek “Our boys did it-Bizim çocuklar başardı” sözüyle duyurdu. Genelkurmay Başkanı Evren, ülke yönetiminin başına geçti. Evren, Milli Güvenlik Konseyi’nin (MGK) başkanı olarak, 1983 genel seçimine kadar ülkeye ilişkin tüm kritik kararları aldı. 24 Ocak Kararları’nı hazırlayan Turgut Özal, darbeden sonra, bu politikaları devam ettirmek amacıyla Bülend Ulusu Hükümeti’nde ekonomiden sorumlu Başbakan yardımcılığı görevine getirildi. 1983 yılındaki seçimlerde, Özal’ın başında bulunduğu Anavatan Partisi ise yüzde 45 oy oranı ve 211 sandalyeyle tek başına iktidara geldi. PKK da bu dönemde örgütlenmesini gerçekleştirdi ve ilk büyük silahlı saldırılarını başlattı.

Darbe ve eyalet

12 Eylül darbesinin mimarı Kenan Evren, eyalet sisteminin savunucularının başında yer alıyor. Evren’in talimatıyla 1983’te ülkenin 8 eyalete bölünmesiyle ilgili bir kararname hazırlanmıştı. 1 Mart 2007’de Hürriyet gazetesine konuşan Evren, eyalet sistemine geçilmesi gerektiğini tekrarlamıştı. Türkiye’nin 8 eyalete bölünebileceğini ifade eden Evren, bu eyaletleri “Ankara, İstanbul, İzmir, Adana, Erzurum, Diyarbakır, Eskişehir, Trabzon” olarak sıralamıştı. Evren, şunları kaydetmişti: “Cumhurbaşkanı iken Bavyera’yı ziyarete gitmiştim. Baktım üç bayrak çekmişler. Bir Türk, öteki Alman bayrağıydı. Bu üçüncüsü ne bayrağı diye sordum. ’Burası Bavyera Eyaleti, onun bayrağı’ dediler. Birçok ülkede bu var. Amerika da böyle yönetiliyor. Pakistan da. Yönetim zorlaşınca ülkeler eyaletlere bölünüyor. Türkiye’de mutlaka eyalet sistemine geçecek.”

ANAP’lı eski bakanlardan İsmail Özdağlar’a ait olduğu belirtilen açıklamalar eski başbakanlardan Yıldırım Akbulut ve Tansu Çiller’e basın danışmanlığı yapan Mehmet Bican’ın “Terörle Sınanmak” adlı kitabında şöyle yer alıyor: “O gün Özal’ın kurmaylarıyla toplantı halindeydik. Bakanlardan Hüsnü Doğan, Ahmet Kurtcebe Alptemoçin, Özal’ın Başdanışmanı Adnan Kahveci. Konumuz Türkiye’nin eyaletlere dönüşmesiydi. Özal kafasındaki düşünceyi sadece aktarmıyor, kabul etmemiz için bastırıyordu. Ona göre, Doğu ve Güneydoğu bir eyalet hâlinde teşkilatlanacaktı. Karadeniz, Anadolu’nun içlerinde, Kuzey’de, Güney’de de 5 eyalet daha olacaktı. Yani Türkiye’yi altıya bölüyordu Özal. Ben Özal’ın bu görüşüne karşı çıktım. Sanki onun yakasına yapışmış, hesap soruyormuşçasına, ’Bunu yapamazsınız!’diye bağırdım galiba. Eyalet düzenine geçmemizin Türkiye’nin bölüneceği anlamına geldiğini, bunu yaparsak bu ülkeyi bize kazandıran başta Atatürk olmak üzere silah arkadaşlarının kemiklerini sızlatacağımızı söyledim.”

 

Özal, ölene kadar eyalet fikrinden hiç vazgeçmedi

Mehmet Bican’ın kitabında Özal’ın, Türkiye’in eyaletlere bölünmesi fikrinden ölünceye kadar vazgeçmediği ve Cumhurbaşkanlığı döneminde de faaliyetlerini sürdürdüğü şöyle anlatılıyor: “Devlet Bakanı İsmail Özdağlar’ın başının yenildiği gün toplantı masasına konulan ’Türkiye’nin eyaletlere bölünebileceği’ düşüncesi, Turgut Özal’ın iktidarında hem Başbakanlık Konutu’nun hem de Köşk’ün ana gündem maddelerinden biri olup çıkıyor. Yüzlerce askerimizi şehit eden, Kürt köylerini basarak kendi ırkından insanları bebek, kadın, ihtiyar demeden katleden Abdullah Öcalan’ın gemi azıya alıp terörü dağlardan kentlere indirmesi, Turgut Özal’ın görüşlerini hiç etkilemiyor. O terörün, Kürtlerin taleplerinin karşılanmasıyla çözümlenmesinden hiç vazgeçmiyor. ’Türkiye’de eyalet sistemini oluşturursak, sorun çözülecek’ diye bakıyor bu önemli meseleye. Öldüğü tarihe kadar aynı görüşleri taşıyor Özal, ancak Türkiye’yi bölmeye gücü yetmiyor.”

 

Tezgâh raporlara girdi

Başta İngiltere olmak üzere Avrupa ülkelerinin nasıl bir oyun tezgahladığı o dönem raporlara yansıdı. Dönemin ABD Deniz Kuvvetleri Yüksek Komiseri Tuğamiral Mark L. Bristol, hazırladığı bir raporu 20 Şubat 1922’de ABD Dışişleri Bakanlığı’na sundu. Raporda İngilizlerin desteklediği Pirzade Bekir’in nasıl bir hainlik içinde bulunduğu gözler önüne seriliyor. O raporda şöyle deniliyor: “Bakanlığın bilgisi için Askeri Ateşe tarafından Kürdistan’daki durumla ilgili hazırlanan raporu sunuyorum. Daha önceki yazılarımda belirttiğim gibi Kürt sorunu dikkati çekecek değerdedir. Normal koşullarda bile Kürtler daima komşuları için sorun olmuşlardır. Şimdi, Kürdistan’ın, ünlü petrol yatakları nedeniyle, yabancı entrikalar kuşkusuz başladığı için ciddi sonuçlar çıkabilir. İngilizler herhalde Kürdistan’ı denetim altına almak için Kürtleri Türklere karşı kullanmak isteyeceklerdir, Türkler de Kuzey Mezopotamya’yı ele geçirmek için aynı şeyi yapacaktır, Kürdistan’ı özel etki bölgesi sayan Fransızlar da Türk-İngiliz sürtüşmesinden çıkar sağlamakta bir an duraksamayacaklardır.

Fransız istihbaratı

Fransız Askeri İstihbaratı bu konuda şu bilgileri vermiştir: Dünya savası sırasında başlıca Kürt ailelerinden Bedirhan ailesinin başı Abdürrezak Bedirhan kendini Kürdistan Prensi tanıması koşuluyla Rusya’ya hizmetini ve 25 bin süvari vermeyi önerdi, Çarın egemenliğini kabul etmeye hazır olduğunu bildirdi. Rusya, bu öneriyi tehlikeli olacağı gerekçesiyle reddetmiştir.  İstanbul Hükümeti Kürtleri ayaklandırmaya çalıştığı için Bedirhan’ı ölüme mahkum etmiş, o çabalarını sürdürmüş ve İngilizlere dönmüştür ama birdenbire ölmüştür. Paris’te yaşayan zengin ve etkili Kürt Şerif Paşa, bu anlaşmaya Kürt devleti kurulmasını sokturmayı neredeyse başarmış, ancak Londra Konferansı bunu engellemiştir.

 

Korkut Özal’dan kardeşe eleştiri

8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın kardeşi eski bakanlardan Korkut Özal, 2 Kasım 2004’te Habertürk Televizyonu’nda, Gülgün Feyman’a Türk’ten duyduğu rahatsızlığı açıkça ifade etmişti. Özal,

“8. yüzyılda Müslümanlıkla tanışan Türkler, kurdukları devletlerde Türk ya da Müslüman adını kullanmadı. Devlete Türk adı koymak sıkıntı yaratmıştır” demişti. Korkut Özal, 2008 yılında Show TV’deki Siyaset Meydanı’nda da aynı ifadelerini tekrarlamıştı. Turgut Özal’ın kendisine 1986 yılında Türkiye’nin isminin değiştirilebileceğini söylediğini açıklayan Özal, “Rahmetli ağabeyim Türkiye’nin isminin değiştirilebileceğini, Anadolu yapılabileceğini söylemişti” demişti. “Söyledikleriniz önemli, kayıtlara geçiyor” uyarısının ardından Korkut Özal, söylediklerini bir kez daha tekrar etmiş ve Turgut Özal’ın bunu kendisine ikili bir görüşmede, “Keşke Anadolu olsaydı” dediğini yinelemişti.

 

Öcalan’ın beğendiği lider

Teröristbaşı Abdullah Öcalan da, Turgut Özal’ın federasyon politikasını ortaya koymuştu. Usta gazeteci Hulki Cevizoğlu’nun “Ya Sev Ya Sevr- Bir Gafletin Büyümesi” adlı kitabında bebek katili Abdullah Öcalan şunları söylüyor: “Aslında bizi en iyi anlayan Turgut Özal’dır. Hatta eminim, bize biraz da olsa sempati ile bakıyor. Eğer bizim sorunumuza bir çözüm bulunacaksa Özal bulacaktır. Kürt olduğunu söylüyor. Federasyondan söz ediyor. Konuyu en iyi Özal izliyor.” Emekli general Osman Özbek, 8 Temmuz 2004’te gazetemize yaptığı açıklamada, dönemin Başbakan’ı Turgut Özal’ın PKK’nın büyümesi için TSK’yı 1993 yılına kadar geçen 10 yıl devreye sokmadığını belirtmişti.

 

Pirzade Bekir bildirisiyle aynı

Kurtuluş Savaşı sırasında fırsatı kaçırmak istemeyen İngiltere’nin organize ettiği sözde Kürt sorunu, Batı’nın dayatmalarıyla bir kez daha “talep açıklama” noktasına getirildi. Türkiye’yi parçalamak veya zayıflatmak için Batı ile iş birliği yapan hainlerin adı değişse de oynanan oyun hiç değişmedi. Kurutuluş Savaşı esnasında İngiltere’nin desteklediği Pirzade Bekir yönetiminde Kürtleri ayaklandırmaya çalışan güçler bugün aynı taleplerle PKK’yı kullanıyor. 1921 yılında Pirzade Bekir’in taleplerinin benzerleri 27 Aralık 2015’te Demokratik Toplum Kongresi (DTK) bildirgesi olarak ortaya sürüldü. Kongrenin 14 maddelik bildirgesinden “özyönetim ilanlarına ve hendekler kazıp kentleri birer savaş alanına çeviren PKK’lı teröristlere açık destek” çıktı. Bildirgede “Halk meclislerinin ilan ettiği özyönetim ilanlarını, halkımızın her alanda yürüttüğü haklı ve meşru direnişi sahipleniyoruz” denildi. Atatürk ve silah arkadaşları, bağımsızlık savaşı verirken, etrafına topladığı bölücü güruhuyla Türk milletini sırtından hançerleyen Pirzade Bekir, Haziran 1921’de Kürt sorununun (!) çözümü için Ankara’dan şu taleplerde bulunmuştu: 1- Kürt vilayetlerini içine alan otonom bir Kürt devletinin tanınması, 2- Bu devletin sınırlarının Kürtler ve müttefiklerince saptanması, 3- Türk memur ve jandarmalarının geri çekilmesi, 4- Otonom Kürdistan’ın kurulmasında Türklerin ellerini uzak tutması, 5- Ankara Hükümeti tarafından toplanan savaş vergilerinin Kürdistan’a geri verilmesi, 6- Türkiye’nin sınırları içinde yaşayan Kürtlere güvenlik tanınması ve askerde olan Kürtlerin hemen terhis edilmesi.

 

Salim Yavaşoğlu