Hakkı Öznur: Susmayacağız, Unutmayacağız, Affetmeyeceğiz!

Hakkı Öznur: Susmayacağız, Unutmayacağız, Affetmeyeceğiz!
12 Eylül 1980 askeri darbesinin 40. yıl dönümünde Ulucanlar Cezaevinde bir grup Ülkücü basın açıklaması yaptı. Basın açıklamasında “12 Eylül'ü ne unuturuz, ne affederiz” dediler. Basın açıklamasına katılanlar, 12 Eylül rejimi tarafından idam edilen şehit ülkücülerin resimlerini taşıdılar.

Ülkücü fikir ve siyaset adamı, Ülkücü hareketin tarihini yazan, merhum Muhsin Yazıcıoğlu’nun yol ve dava arkadaşı, araştırmacı – yazar Hakkı Öznur basın açıklamasında şu konuşmayı yapmıştır:

15 NİSAN 1978 MİTİNGİ, ABD VE İŞ BİRLİKÇİLERİNİ KORKUTTU

15 Nisan 1978’de, Ankara’da, yüz binlerce Ülkücü, her türlü küresel emperyalizme ve yerli iş birlikçilerine karşı tarihi bir yürüyüşe katılmıştı. MHP lideri Başbuğ Türkeş’in liderliğinde yüz binlerce Ülkücünün katıldığı tarihi miting ve yürüyüş CHP iktidarını ve sistemi korkutmuştu. “Savaşımız vurguncu düzenedir”, “Kanımız Aksa da Zafer İslam’ın” diye yürüyen yüz binler, ABD ve NATO’yu da tedirgin etmişti.

MHP’nin “Anadolu’nun şahlanışı” adıyla düzenlediği büyük mitingler egemen güçleri, çıkar çevrelerini rahatsız ediyordu. 1980 yılının Nisan, Mayıs, Haziran ayında düzenlediği “Gönül Seferberliği” mitingleri, Genelkurmay karargahında darbe planlarını yürüten ABD/ NATO’ya bağlı Evren- Saltık ikilisini (SALTIK ÇALIŞMA GRUBU) çok ciddi rahatsız etmiştir. Ankara’dan, Washington’a MHP aleyhine raporlar gönderiyorlardı.

ABD emperyalizmi ve NATO merkezli gladyo Türkiye’yi iç savaşa sürüklemek istiyordu. Türkiye’yi istikrarsızlaştırmaya çalışıyordu.   CIA istasyon şefleri Türkiye’den çıkmıyordu. Bu süreçte MHP küresel emperyalizme ve işbirlikçilerine meydan okuyor, Washington’un, CIA istasyon şeflerinin oyunlarını bozuyordu.  Türkiye’nin birliğini ve bütünlüğünü savunan MHP’nin demokrasiye, ülkeye, vatana sahip çıkışı karşısında, CIA istasyon şefleri “Bizim Çocuklar” dedikleri, ABD yanlısı generallere “elinizi çabuk tutun, darbe çalışmalarını hızlandırın” talimatını vermişlerdir.

ABD karşıtı Milliyetçi hareketin, iktidara yürüyüşünü gören ABD emperyalizmi, hemen hamlesini yapmış, Ülkücü hareketin iktidar yürüyüşünü durdurmak için düğmeye basmış, kendisine bağlı Amerikancı generallere 12 Eylül darbesinin hazırlıklarını yaptırmış ve sonuçta darbe gerçekleşmiş, Ülkücü hareket yok edilmek istenmiştir.

ABD ELÇİSİ JAMES SPAIN: “EĞER ABD YANLISI GENERALLER DARBE YAPMASAYDI ÜLKÜCÜLER İKTİDARA GELECEKTİ”

ABD’nin 12 Eylül öncesi en çekindiği ve nefret ettiği hareketlerden biri “Ülkücü Hareket” idi. Türk milliyetçilerinin anti Amerikancı tavrı ABD’nin tepkisini çekiyordu. MHP ve ülkücülerin yükselen toplumsal dalgası ve kitleselleşmesi, ABD çıkarlarının tehlikeye girmesi demekti. 12 Eylül’e az bir zaman kala Washington, MHP dışı bir yönetim istiyordu, Ankara’dan. Washington MHP’siz bir hükümet teklifini Ortadoğu’da görevli diplomatları ve CIA istasyon şefleri aracılığıyla işbirlikçilerine iletiyordu. Washington MHP’ nin milli ve yerli duruşundan ABD karşıtı milliyetçi siyasetinden ve çizgisinden son derece rahatsızdı.  ABD, AP-CHP koalisyonu istiyordu.

12 Eylül döneminde (1980-1981) ABD Ankara Büyükelçisi olan James Spain, emekli olduktan sonra bir röportajında 12 Eylül generallerine övgüler düzerken “iyi ki 12 Eylül darbesi oldu. Eğer 12 Eylül olmasaydı Ülkücüler iktidara gelecekti. Türkiye’yi Alparslan Türkeş yönetecekti” diyordu.

YAŞANMIŞ TABLOLAR VE ÜLKÜCÜ ŞEHİTLER ALAYI

Bombaların patlamadığı, insanların sokak ortasında, bürosunda, evinde katledilmediği yer yoktu. CHP’nin iş başına geldiği 22 aylık iktidarı döneminde, 1200 Ülkücü, Komünist terör örgütleri tarafından şehit edilmişti. 1977-12 Eylül 1980 tarihleri arasında, sadece İstanbul’da şehit edilen MHP yöneticisi 250’den fazladır. 3 Ekim 1978’de İstanbul MHP İl Başkanımız Recep Haşatlı ile oğlu Mustafa Haşatlı ile şehit edilmiştir.

MHP’nin doğudaki belediye başkanlarından Hikmet Tekin, 12 Ağustos günü PKK militanları tarafından pusuya düşürülmüş, annesi ve kardeşi ile birlikte hunharca şehit edilmişlerdi.

Komünist saldırılar devam ediyordu.  Adana’da 6 ülkücü öğretmen, MHP Manisa İl Başkanı Cemil Çöllü, Mardin İl Başkanı Ata Pehlivanoğlu, Tunceli İl Başkanı Haydar Koç, Kars İl Başkanı Avukat Hüseyin Cahit Aküzüm, MHP İstanbul İl Yönetim Kurulu Üyesi, gazeteci-yazar İlhan Darendelioğlu, ‘Fedai’ dergisi sahibi Kemal Fedai Coşkuner, MHP Genel Başkan Yardımcısı Gün Sazak, MHP’nin çok sayıda il ve ilçe yöneticileri, Ülkücü kuruluşların yöneticileri, üyeleri, ülkücü gençler şehit edildiler

MHP GENEL MERKEZİNE SİLAHLI BOMBALI SALDIRI DÜZENLENMİŞTİR

30 Haziran 1979 günü, MHP Genel Merkezi Ankara’da polis üniforması giymiş sol bir örgüt militanlarının silahlı, bombalı saldırısına uğradı.  Alper Demirci ve Ömer Yüce adlı iki Ülkücü genç şehit edilmişti.

Ankara Mithat Paşa Caddesi’ndeki Ziraat Mühendisleri Birliği’ydi. Ülkücülerin gelip gittiği bir yerdi. 2 Eylül 1980 günü bombalı ve silahlı saldırıya uğradı. 4 Ülkücü şehit edildi, Türkiye’nin her yerinden buna benzer haberler gelmeye devam ediyordu.

TAKVİMLER POSTALI GÖSTERİYOR

Türkiye 12 Eylül’e hızla sürükleniyordu.11 Eylül 1980 günü Ankara’da sokakları terör örgütleri almıştı. Dört bir yana sol örgütlerin bombalı pankartları asılmıştı. Ankara bir harp sahası gibiydi. Bakanlıklarda, Genelkurmay’ın önünde, Meclis’in önünde, sayısız Dev-Yol imzalı bombalı pankartlar asılıydı. Silahlar, bombalar; Ankara’dan Diyarbakır’a, İstanbul’dan Kars’a, Edirne’den Van’a her yerde patlıyordu. Ülke, savaş alanına dönmüştü.

Sıkıyönetimin sadece adı vardı. Güvenlik güçleri, adeta inzivaya çekilmişti. Şehirler, sokaklar sol terör örgütlerine teslim olmuştu. Sanki bütün bunlar “darbe şartlarının olgunlaşması” içindi. Askerlerse o gün Genelkurmay’ın yeraltında darbe hazırlıklarının son rötuşlarını yapıyor, darbe için geriye sayımı başlatıyorlardı...

12 EYLÜL 1980’DE CIA’NIN “BİZİM ÇOCUKLARI” DARBE YAPTI

Darbe gecesine saatler kala bir kısım siyasetçilerin az çok bildikleri darbeyi Washington çoktan haber almıştı. 27 Mayıs ve 12 Mart’ta olduğu gibi sözde Amerikan yardım heyeti JUSMAT, çok önceden hazırlıklarını bildikleri darbeyi Pentagon’a Washington’a bildirmişlerdi.  12 Eylül haberi “Situation Room”a, Balgat’taki Jusmat’tan gelmişti “Türk ordusunun komuta heyeti yönetime el koydu. Herhangi bir kuşku ve kaygıya gerek yok. Müdahale etmesi gerekenler etti”

JUSMAT’ın başındaki General Thompson, CIA İstasyon Şefi Paul Henze, ABD Elçisi James Spain gibi isimler, darbeyi yapanların ABD ve NATO’nun dostları olduğunu söylüyorlardı.  Darbenin şefi Kenan Evren her şeyi ABD ile el ele ve NATO’nun amaçları doğrultusunda yapmıştır. Pentagon için Amerikan yanlısı darbeci generaller “Bizim Çocuklar”dı.

MHP DÜŞMANI BAŞSAVCI NURETTİN SOYER, MHP’Yİ KAPATTIRMAK İSTİYOR

Saat 02.30’du. İhtilal anonsu daha yapılmamıştı. Aynı saatlerde Bolu’daki komando tugayının Ankara’ya gönderilmiş olan taburundan bir “özel tim” Mamak nizamiyesinden dışarı çıktı. Hedefi Bahçelievler’di.

MGK Genel Sekreteri Haydar Saltık ve Başsavcı Nurettin Soyer ikilisinin MHP ve Ülkücü harekete yönelik planlı ve programlı çalışmaları doğrultusunda, emirleri altındaki özel güçler devreye sokuldu ve karanlık MHP baskını böyle başlamıştı. 12 Eylül gecesi Ankara Sıkıyönetim Komutanlığı’nın bünyesinde yer alan Başsavcı Nurettin Soyer’in emriyle Pol-Derli solcu polisler ve askerler, kanunsuz bir şekilde MHP Genel Merkezi’ni bastılar.

Hiçbir siyasi parti, MHP hariç, ihtilal gecesi aranmadı ve basılmadı. Ama MHP gece saat 02.30’da asker, polis karışımı özel timler tarafından basıldı. MHP Genel Merkezi’nin baskınında başta Nurettin Soyer olmak üzere Pol-Der’li Zeki Kaman ve Dürüst Oktay gibi özel tim görevlilerinin bulunması da bu baskının gerçek amacını ortaya koyuyordu.

MHP Genel Merkezi’ne gece gelerek, her türlü arama ve tarama işlerini yaparak, kamuoyunda MHP’yi suçlu duruma düşürmek isteyen Nurettin Soyer’in tek amacı Milliyetçi hareketi 12 Eylül mahkemelerinde yargılamaktı.

  EVREN: SOYER ARKANDAYIM İSTEDİĞİNİ YAPABİLİRSİN

Hava Hâkim Albay Nurettin Soyer, 1980 başında darbeyi planlayanlar tarafından Ankara 4. Kolordu Komutanlığı Sıkıyönetim Askeri Mahkemesi Başsavcılığı’na atanır.  

Nurettin Soyer Kenan Evren’i ve konsey üyelerini ziyaret etmiştir. Ardından onlarla toplantı yapmıştır. Konseyin, başta Türkeş olmak üzere MHP yöneticilerinin, Ülkücü kuruluşların yöneticilerinin tutuklanmaları taleplerini yerine getirecekti.  Beşli çeteye, MHP aleyhine hazırladığı sahte delilleri, gerçek dışı düzmece haberleri göstermiş ve onların onayını almıştır. Evren’den cesaret alan Soyer Konsey üyelerine “sizin desteğiniz devam ettiği müddetçe Türkeş ve arkadaşları asla cezaevinden çıkamaz.” diyordu.

4. Kolordu ve Ankara Sıkıyönetim Komutanı Korgeneral Recep Ergun’un bile haberi olmadan MHP Genel Merkezi basıldı.

Recep Ergun, Sıkıyönetim Komutanı olarak hiçbir partinin aranması ve haklarında soruşturma açılması için şifahi ve yazılı hiçbir şekilde emir vermediğini belirterek “esasen siyasi partiler hakkında soruşturma açılması için emir verme yetkim yoktu” diyordu.

Soyer için 33 yıl önce neler söylüyor: “Soyer’in MHP binasını araması, hukuka aykırıydı. Bana bağlı olmasına rağmen benden izin almadı. Benden habersiz gitti aradı. Kanaatimce bu suçtur”

SOL TERÖR ÖRGÜTLERİNİN HAMİSİ NURETTİN SOYER’DİR

Nurettin Soyer, başsavcılık makamında görevine devam ederken sol terör örgütlerinden ele geçirilen silahlar kaybolmuştu. Dönenin Ankara Sıkıyönetim Komutanı olan Recep Ergun, “Silahları Nurettin Soyer kaçırdı” diyordu.

Sol örgütlerin öldürme ve yaralama olaylarında kullandığı silahlar, başsavcılık tarafından yok ediliyor. Soyer 12 Eylül öncesinden itibaren sol çevrelerle ilişkili ve bağlantılıydı. Özellikle POL-DER adlı Marksist zihniyetli, Ülkücü düşmanı, işkenceci POL-DER üyesi polis şeflerinin, polislerin baş koruyucusuydu.

  12 Eylül 1987 tarihli Türkiye gazetesinin manşeti şu şekildeydi: “Emekli Orgeneral Recep Ergun açıklıyor: Silahları Nurettin Soyer kaçırdı” devamında şu sözleri yer alıyordu: “olaylarda kullanılan suç delili otuz silahın kaybolmasından sorumlu Nurettin Soyer’dir”.

MAMAK CEZAEVİ’NDE BİRÇOK ÜLKÜDAŞIMIZ İŞKENCE İLE ŞEHİT EDİLDİ!

12 Eylül 1980 tarihinde de darbe yapıp, yönetime el koyanlar tarafından; hareketin lideri Başbuğumuz Alparslan Türkeş, MHP ve Ülkücü kuruluşların yöneticileri dâhil 50 binden fazla ülküdaşımız, gözaltına alınmıştır. Binlercesi, uydurulan senaryo, tertip, düzmece belge ve yalancı şahitlerle haksız yere suçlanarak, tutuklanmıştır.

12 Eylül askeri müdahalesiyle, MHP ve ülkücü kuruluşların lider kadroları başta olmak üzere on binlerce ülkücü tutuklanmıştır. C-5, Harbiye, Hasdal gibi askeriyeye ve emniyete ait olan viranelerde işkencelerden geçirilmişlerdi.

İdamlardan geçtik, idamlarla yargılandık. Hücrelere, zindanlara tıkıldık.  Cezaevlerinde, işkence merkezlerinde öldürüldük.  Vurulduk, kurşunlandık, bombalandık, asıldık, tabutluklara konduk, zulümlere maruz kaldık.

Ülkücülerin işkence gördüğü merkezlerden biri İstanbul Harbiye'deydi. Adana Bölgesi'nin işkence merkezi Polis Okulu'ydu. Kayseri'de Zincidere adı verilen bir işkence merkezi vardı. Malatya, Bursa, Eskişehir, Sivas, Erzurum, Konya vb. yerlerde   Emniyet Müdürlüğü'nün içindeki özel işkence merkezleri vardı.

Mamak’ta C-5’te, Zincidere’de Malatya’da, Bursa’da, Eskişehir’de; Türkiye’nin dört bir yanında işkencehanelerde Ülkücüler şehit edildi. Dava arkadaşlarımızı şehit ettiler intihar süsü verdiler.

12 Eylül savcıları ve 12 Eylül mahkemeleri, işkencecileri aklayarak ve onlara hiçbir şey yapmayarak ödüllendirmişler ve açıkça insanlık dışı işkenceleri teşvik etmişlerdir.

MUHSİN YAZICIOĞLU, C-5 ADLI İŞKENCE MERKEZİNDE İŞKENCELERDEN GEÇİRİLDİ!

Ülkücü hareket düşmanı bazı askeri savcı ve hakimler, işkenceli sorgulara bizzat eşlik ediyordu. Asker ve polis karışımı özel işkence ekibi Ülkücülere işkence ederken, Mamak Cezaevi komutanı Raci Tetik ise zevkle seyrediyor ve kimi zaman işkencecilere nezaret ederek “Gerekirse ölsünler, sakat kalsınlar, hiç önemli değil. Devam edin” diyordu.   

12 Eylül 1980 öncesi Ülkücü gençlik hareketinin lideri olan Muhsin Yazıcıoğlu başta olmak üzere, binlerce Ülkücü, Ankara Mamak’taki 4. Kolordu Komutanlığı 28. Mekanize Piyade Tümeni içerisinde bulunan C-5 adlı işkence merkezinde 1 ay işkencelerden geçirildi. Muhsin Başkan’ın, adına “C-5” denilen işkencehanede gördüğü işkence, 13 Şubat 1981 tarihli “ilk muayene” kaydında, ‘dirseklerinde yara, parmaklarında yanık izleri ve idrarında kan’ tespit edildi bilgisiyle yer alıyordu.

12 EYLÜL ZULÜMLERİNİN BAŞ MİMARI NURETTİN SOYER

Soyer ve emrindeki asker polis karışımı solcu çete, Beşli Konsey’i arkalarına alarak Mamak’ta her türlü hukuksuzluğu yapmışlardır.

Türkiye’nin dört bir yanından Ankara Mamak Askeri Cezaevi’ne C-5 adlı özel işkence merkezine getirilen Ülkücülere, Başbuğ Türkeş ve Muhsin Başkan başta olmak üzere Ülkücü hareketin önde gelen isimlerinin aleyhine ifade vermeleri için büyük baskı ve işkenceler yaptılar.

İdam edilen Mustafa Pehlivanoğlu, Fikri Arıkan, Ali Bülent Orkan gibi ülküdaşlarımızı hücrelerinden çıkartıp tekrar işkenceli sorgulara almışlar ve “Türkeş’i ve Yazıcıoğlu’nu suçlayın, idamınızı engelleriz” gibi alçakça tekliflerde bulunmuşlardır. Hava Hakim Albay Nurettin Soyer’in içinde bulunduğu çetede cezaevi komutanı Raci Tetik de vardı. İdama gidenleri hücrelerinden çıkartıp dövdüler, insanlık dışı eziyetlerde bulundular.

220 ÜLKÜCÜNÜN İDAMINI İSTEDİLER

Türk mahkemelerinde, Türk milliyetçileri yargılanmaya kalkışıldı. 12 Eylül 1980 sonrası açılan “MHP ve Ülkücü Kuruluşlar Davası’nın” iddianamesini de askeri savcı, Ülkücü düşmanı Nurettin Soyer Genelkurmay karargâhında, ordu içindeki mezhepçi “Saltık Çalışma Grubu” ile birlikte hazırlamıştı.  29 Nisan 1981’de “MHP ve Ülkücü Kuruluşlar Davası” açıldı. Davanın savcısı ülkücü düşmanı Nurettin Soyer idi.

Darbeden hemen sonra bazı gazetelerde, “İyi ki 12 Eylül olmuş. Yoksa MHP Türkiye’de büyük bir darbe ve katliam yapacaktı” haberleri çıkmıştı.  Bu haberin arkasında, MHP aleyhine bilgilerin sızdırılmasında, yazdırılmasında, Nurettin Soyer’in parmağı vardı.

29 Nisan 1981 tarihinde 945 sayfalık bir iddianame ile başlayan davada Milliyetçi hareketin lideri Alparslan Türkeş ve Ülkücü Gençlik lideri Muhsin Yazıcıoğlu’nun içinde bulunduğu 220 ülkücünün idamı istenmiştir.

Başbuğumuz Alparslan Türkeş’in vefatından bugüne 23 yıl 5 ay 8 gün. Toplam 8563 gün geçti. Milletin adamı, şehit liderimiz Muhsin Yazıcıoğlu’nun şehadetinden bugüne 11 yıl 5 ay 18 gün toplam 4190 gün geçti. Aziz milletimiz, bu iki büyük lideri unutmadı, unutmayacak. Onlar milletimizin gönlünde daima yaşayacaktır. Ülkücü yolumuz şehitlerin yoludur. Aziz şehitlerimizin ruhları şad mekanları cennet olsun”

Uluslararası İnsan Hakları ve Demokrasi Derneği Genel Başkanı gazeteci Yazar Remzi Çayır ise yaptığı konuşmada, “12 Eylül darbesinin baş aktörlerinden Kenan Evren başta olmak üzere tüm darbecilere hakkımızı helal etmiyoruz” dedi.