Kıymetli dostlar , bütçede memura emekliye emekçiye para yok değil , bu iktidarın insanların refahı için kararlar almaya niyeti yok.
Türkiye’de memur ve memur emeklisine önerilen zam oranları açıklandı:
- İlk 6 ay: %10
- İkinci 6 ay: %6
- Üçüncü 6 ay: %4
- Dördüncü 6 ay: %4
Kulağa “zam var” gibi gelse de, sofradaki ekmeğin küçüldüğü bir dönemde bu rakamlar gerçekte çok şey ifade etmiyor. Çünkü mutfaktaki yangın, bu zamların çok önünde gidiyor.
- 4 kişilik ailenin yaşam maliyeti: 96.000 TL
- Yoksulluk sınırı: 86.000 TL
- Açlık sınırı: 25.000 TL
- Asgari ücret: 22.104 TL
- En düşük emekli maaşı: 16.881 TL
Bu rakamlar bize şunu söylüyor: Asgari ücret açlık sınırının bile altında, emekli maaşı ise sofraya koyulacak ekmeğin yarısını bile karşılamıyor. Zam haberleri umut verici gibi görünse de, gerçekte maaşlar fiyat artışlarının gerisinde kalıyor.
Ocak–Temmuz dönemi nakit dengesi: 1,3 trilyon TL açık.
Bu şu demek: Devlet, topladığı onca vergiye rağmen gelir–gider dengesini sağlayamıyor.
Vergilerimizi ödüyoruz; hem de fazlasıyla. Ama buna rağmen bütçe açığı büyüyor. Çünkü asıl sorun, kamu harcamalarında tasarrufa gidilememesi. Devlet, kendi kemerini sıkmak yerine halkın kemerini delik deşik ediyor.
Bir memurun ya da emeklinin maaşı yılda toplamda yüzde 24–25 civarında artacak. Ama markette süt, peynir, ekmek, sebze fiyatları bir yılda yüzde 50–100 arası yükseliyor. Kira artışları, elektrik–doğalgaz faturaları zaten başlı başına bütçeyi sarsıyor. Bu yüzden maaş artışı değil, alım gücü düşüşü konuşuyoruz.
- Devletin önceliği halkın sofrasını korumak değil, faiz ödemek oluyor.
- Harcamalar kontrol altına alınmadıkça, bütçe açığı daha da büyüyor.
- Bu açık büyüdükçe de, yeni vergiler ve zamlar kaçınılmaz hale geliyor.
Düşün ki evinde 10 elma var. Her gün 2’sini yiyorsun ama dolaba yeni elma koymuyorsun. Bir süre sonra elmalar bitiyor ve komşudan borç elma alıyorsun. Ama sen yine yeme düzenini değiştirmiyorsun. Elmalar bitmeye, borcun artmaya devam ediyor. İşte devletin bütçesi de böyle işliyor.
Memura verilen zam, emekliye açıklanan maaş artışı kâğıt üzerinde güzel görünebilir. Ama mutfakta tencere kaynamıyorsa, faturalar ödenemiyorsa, yoksulluk sınırı ile maaş arasındaki uçurum kapanmıyorsa bu rakamların anlamı yok.
Sorun maaşlarda değil; hayat pahalılığı ve kontrolsüz harcamalarda.
Ve bu tablo bize şunu söylüyor:
Zam, yaraya pansuman. Ama hastalığın adı: İsraf ve yanlış öncelikler.