Hiçbir şey olmasa bile kesinlikle bir şeyler oluyor Kerkük'te!..

Noel, christmas, yeni yıl, yılbaşı, nardugan, Mekke'nin Fethi; kim, ne kabul etmiş olursa, nasıl kutlamış, anmış, yaşamış olursa olsun değişmeyen bir davranış biçimi var ki, toplu bir bünyeye zulüm ayinine dönüşüyor illa ki 31 Aralık gecesi. Hiçbir şey yapmayanlar arasında bile sabahın ilk ışıklarını görmeden yatağa girenler "istisna" sayılabilecek kadar azlar. Kendine işkence pahasına yemeyi, içmeyi, gezmeyi, oturmayı, uykusuz kalmayı "görev" edinmekten vazgeçemediğimiz; anı kendi ölçülerimize uygun olarak ve bünyemiz elverdiği kadar yaşamak yerine "zorlamayı" tercih ettiğimiz için, 1 Ocak'larda çalışmak "zorunda" olanlar dışında "bir ülke uyuyor" neredeyse.

Ama alem uyumuyor.

Tersine, bir gizli plana, projeye, hedefe sahip olanlar herkesin uyuduğu zamanlarda geçiyor harekete.

***

Soğuk duş etkisi yaratmasa bile düşünmeye dolayısıyla zindeliğe teşvik edeceği umuduyla, 2020'yi "uyanık" karşılayanlardan Abdullah Ağar'ın sorularını hediye ediyorum bugün size.

Konu, ABD Bağdat Büyükelçiği merkezli yeni "durum".

Haşdi Şabi, ABD Büyükelçiliği'nin kapısına dayanana hatta fiilen saldırana kadar kendilerine adeta yol veren Irak resmi güçleri sonunda duruma müdahale etti etmesine de, sorguluyor Ağar; neden şimdi? İş buraya gelene kadar niye/neden beklendi?

Aranızda "birbirlerini yesinler" diye düşünenler varsa; günün sonunda asıl "yenilecek olan"ın Kerkük ve Türkmenlerin kaderi olduğunu hatırlatırsam fikriniz değişir belki.

Hadi biraz kafa yoralım şimdi:

"1 - Keta-ib Hizbullah, ABD hedeflerini şu ana kadar 11 kere, ABD ve İsrail de Şii milisleri 50'den fazla vurduğu ve birbirlerini apaçık suçlamadıkları-hedef göstermedikleri halde oyunu neden şimdi açık oynamaya başladılar?

2 - ABD şu ana kadar yaptıkları saldırıları üslenmemişti. Şimdi neden resmi açıklama yaparak saldırıları üslendiğini ilan etti?

3 - Göstericiler "Yeşil Bölge" içine nasıl girdi?..

4 - Hadi cenazeyi gerekçe göstererek girdiler, neden ABD Büyükelçiliği'ne ulaşmalarına izin verildi?

5 - Irak güvenlik kuvvetleri neden araya girmedi?

6 - Yaşanan bu süreçlerin üreteceği gerekçelerle kimler yapacakları hamleleri meşrulaştırmaya veya daha etkili hale getirmeye çalışacak?

7 - Kasım Süleymani nerede?

8 - Neden, İran ve ABD, Irak'ta vekil bir alanda rekabet ediyorlar da, asil alanları kullanmıyorlar?

9 - Yoksa bu bir kayıkçı kavgası mı?

10 - Bu kaos-karmaşa ortamında ABD neden YPG-PKK ile ENSK üzerinden ve doğrudan Irak'ın kuzeyindeki Kürt grupları birleştirme projelerini yürütüyor ve geliştiriyor?

11 - Bu sürecin sonunda Türkmenlerin yaşadığı, Araplaştırılan ve Kürtleştirilen Kerkük başta tartışmalı bölgelerde ne olacak, nasıl bir statü gelişecek?

12 - Irak parçalanmak mı isteniyor?

13 - Türkmenler ne olacak?

14 - Irak parçalanırsa Türkmenler Araplar tarafında mı, Kürtler tarafında mı kalacaklar, ortadan mı bölünecekler, yoksa aradan sıyrılıp bir devlet mi kuracaklar?Ve en kritik soru?

15 - Türkiye Irak'ta ne yapacak?"

***

Abdullah Ağar'ın dediği gibi, "Ortadoğu'nun kalbi Irak, Irak'ın kalbi de Kerkük olduğuna göre… ABD Kerkük'teki üssünü hiç bir zaman boşaltmadığına, Keta-ib Hizbullah, ABD'nin Kerkük'teki üssünü boşuna vurmadığına, ABD de Kerkük üssü vurulunca uçaklarına sarılıp, resmi açıklamayla Keta-in Hizbullah'ı boşuna vurmadığına göre…"

Ben de çok merak ediyorum; Libya'daki iç savaşta, iktidarının kendi lehine olacağına inandığı tarafı kurtarmak üzere resmi ve fiili pozisyon alan Türkiye, Irak'ta soydaşımız  yani doğal olarak "taraflarında" olmamız gereken Türkmenleri ve Türkmen illerini kurtarmak üzere aynı netlikte pozisyon alacak mı ? Onları ABD'nin yahut Kürtlerin himayesi(!)ne terk etmeden, lafta değil; resmen ve fiilen bunu yapacak mı?

SORU-YORUM

Çin'in, Doğu Türkistan Türklüğünü eritmeyi hedef alan kamplarını "Köy Enstitüsü"ne benzetenler, eğitici, donatıcı işlevini öve öve bitiremeyenlere bir teklifim var: Türkiye de, bu ülkede yaşayan farklı etnik grupları eğitmek, meslek sahibi yapmak filan gibi ulvi niyetlerle, Diyarbakır'a açsın mı mesela öyle bir "Köy Enstitüsü(!)"? İster misiniz?

***

Bunu siz mi söylüyorsunuz Bülent Bey?

Bülent Arınç, Ankara Cumhuriyet Başsavcısı'na hukuk dersi veriyor. Başsavcı'nın, Arınç'ın damadına verilen beraat kararının bozulacağını düşündüğünü söylemesini, "haysiyet cellatlarına malzeme vermek" olarak tanımlıyor.

Duyan da, ömrü billah hukukun hiçbir ilkesinden sapmamış, hiçkimseyi yargısız infaza kalkışmamış, devam eden soruşturma ve davalara dair peşin hükümlü davranmamış zannedecek kendisini!

 

Yazarın Diğer Yazıları